Nüfusun azalması, artan yaşam süresi ve tüketimde yeni bir sınıfın doğması

Koray ÖZTOPÇU
Koray ÖZTOPÇU Mobilitiye Doğru

BM’nin yayımladığı Dünya Nüfus Beklen­tileri 2024 raporuna göre,küresel nüfu­sun 2024’ün yarısında yaklaşık 8,2 milyara ulaşması, önümüzdeki 60 yıl içinde 2 milyar daha artarak 2080’lerin ortalarında 10,3 mil­yar civarına ulaşması bekleniyor.

2024 yılı itibarıyla Çin, Almanya, Japon­ya ve Rusya Federasyonu da dahil olmak üze­re 63 ülke ve bölgede nüfus büyüklüğü zirve­ye ulaşırken, toplam nüfusun önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 14 oranında azalması bekle­niyor.

Dünya nüfusunun ortalama yaşı da artıyor

Son 30 yılda yaşam beklentisindeki genel artış ve ölüm oranlarındaki düşüş nedeniy­le, 2070’lerin sonuna gelindiğinde, 65 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısının 18 yaşın altın­dakileri aşması öngörülüyor. BM raporu­na göre , 2050’lerin sonuna gelindiğinde, tüm küresel ölümlerin yarısından fazlası 80 yaş ve üzerinde meydana gelecek. Bu oran en son 1995’te yüzde 17 olarak ölçülmüştü.

BM raporuna göre yüzyıllar sonra dünya da tüm coğrafyalar da doğum oranları düşecek. İnanması zor gelse de dünya nüfusu azalma yolunda giderken, dünyanın karşı karşıya ol­duğu demografik zorluk artık hızlı nüfus artı­şı değil, nüfusun yaşlanması olacak.

Doğum oranları hızla düşerken, dünya yay­gın ve belirsiz bir nüfus azalması dönemine doğru ilerliyor.

Yaşlanma ve tüketici davranışları

Geçtiğimiz 30 yılda tüketim, yaşamın yeni dinamiklerinin önemli bir unsuru haline ge­lirken, BM 2009 raporuna göre yaşlı kişiler, toplam satın alma gücüyle giderek artan bir tüketici grubunu oluşturuyor.

Bir zamanlar yaşlılığın toplumsal olarak yeniden üretimi, mutlak yoksulluk riskiyle karşı karşıya olanların temel geçimini sağ­lama sorunu olarak görülürken, bugün acil sorun, yaşam tarzlarının ilerleyen yaşlar­da da sürdürülmesi haline geldi. En varlıklı küresel ekonomilerde bile toplumsal ye­niden üretim için tüketimin önemindeki bu dönüşüm en önemli tartışma konusu ola­rak önümüze çıkıyor.

Artan yaşla birlikte değişen tüketim

Küresel nüfusun yaşlandığı bir ortamda, yaşlıların giderek artan önemi, tüketici har­camalarının yaşlanmayla korelasyonundan doğan eğilimler ve fırsatlar tüm sektörler ta­rafından araştırıyor.

Yaşlanan nüfusun tüketimin artan bir pa­yını oluşturduğunu ve toplam nüfusta 65 yaş üstü kişilerin yüzdesinin arttığını görüyo­ruz. Raporlarda ayrıca 65 yaş ve üzeri kişile­rin istihdam oranının da tüm ülkelerde artış eğilimde olduğu ve dünya da gelişmiş ülkeler­de tüm yaş grupları arasında en fazla tüketici harcamasını 65 yaş üstü kişilerin oluşturduğu görülüyor. Birleşmiş Milletler, küresel düzey­de 50 yaş üstü kişilerin tüketiminin yaklaşık 15 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.

Gelişmiş ülkelerde 55 yaş üstü kişiler top­lam hane halkı servetinin %73’ünden fazlası­nı oluştururken, bu yaş grubunun toplam ge­lir içindeki payının artmasına bağlı olarak tü­ketim de farklı şekillenecek.

Emeklilik yeni bir kuşak mı doğuruyor?

Emekli kuşağı eğitim, çalışma, uzayan yaş ortalamasıyla yeniden oluşuyor ve geçmişte yaşlılık, emeklilik daha durağan bir dönemi ifade ederken, artık bu önyargılar kayboluyor. Şirketler bu yaş grubuna farklı bir açıdan ba­karak, artan nüfusu mercek altına alıyor.

Yaşlanan nüfusun davranış değişikliklerini şirketler incelerken, ülkelerin bu alana , alt­yapıya yatırımı, politika ve kurumsal reform­ları ile teknolojik yenilikleri birleştiren dü­şünceli hazırlıklar yapacaklarını göreceğiz. Ülkelerin zorluklarla başa çıkmalarını ve de­mografik değişimin sunduğu fırsatlardan ya­rarlanma adımlarını planlamaları geleceği şe­killendirmeleri açısından önemli katkılar sağlayabilir.

Nüfus artış oranları ülkelere, gelir grupla­rına ve coğrafi bölgelere göre önemli ölçüde farklılık gösterecek. Doğurganlık oranlarının azalması, yaşam süresinin uzaması ve büyük nüfus grupların ileri yaşlara ilerlemesi ne­deniyle nüfusun yaşlanmasının en yaygın ve baskın küresel demografik eğilim olacağı ka­çınılmaz olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar