Not kararı ekonomik mi, "ekonomik" mi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Ünlü ve çok "narin" bir işadamımız yıllar önce demişti ki, "Zenginin parası zengine, fakirin parası fakire yetmez". Biz de bu mantıktan esinlenerek diyoruz ki, not artırımları da kimi zaman notu artırılana yarar, kimi zaman notu artıranlara, kimi zaman da iki tarafa birden...

Türkiye'nin notu artırıldı; ama nedense bıyık altından gülenlere de rastlanmıyor değil. Münafıklık işte!

S&P hangi gerekçelerle hareket etti Türkiye'nin kredi notunu BB'den BB+'ya yükseltirken...
 
S&P'nin açıklamasında öncelikle, Türkiye'nin ekonomik direncini artırdığı belirtilerek, Türkiye'nin halen oldukça büyük olan dış finansman ihtiyacını, iç talepteki daralmanın da etkisiyle azaltmakta olduğu ifade edildi. Açıklamada, ihracat performansındaki artışın da dış finansman ihtiyacını azalttığına dikkat çekildi.
 
Devam ediliyor gerekçelere... Türkiye'nin cari açığının GSYH'ye oranın geçen yıl yüzde 6'ya indirildiği ve ekonomik büyümenin daha sürdürülebilir olarak görülen bir seviyeye çıkarıldığı belirtiliyor. Herhalde bu "çıkarılma" kavramında bir çeviri hatası olmalı, Türkiye 2011'de yüzde 8.5 olan büyümesini geçen yıl için yüzde 2.5'te tutabilmiş olsa, öpüp başına koyacak!
 
Dalgalı kurun nimeti
 
S&P'nin açıklamasında, döviz borçlanmasını sınırlayan politikaların, kredi genişlemesine ilişkin önlemlerin ve dalgalı kur rejiminin faydalarının, Türkiye'nin dışsal dengelemesini sağladığı dile getiriliyor. 
 
Bu faktörlerin, 2013-2014 yıllarında dış likidite görünümünün kötüleşmesi halinde Türkiye'nin adaptasyonuna yardımcı olacağı vurgulanıyor. 
 
Sahi Türkiye dalgalı kura geçen yıl(!) mı geçmişti? Ya da, dalgalı kura geçtiğimiz 2001'den bu yana notumuz zaman zaman indirilirken, bu kur uygulaması niye işe yaramamıştı?
 
Not artırımının bir gerekçesi de Kürt sorunu konusunda atılan adımlar. Bu gerekçeyle ilgili olarak "Bunun, daha önce gösterilen çabalardan daha uzun süreli olmasını bekliyoruz. Eğer öyle olursa, güvenlik sebepli harcamalar azalacak ve sınır ticareti artacaktır" deniliyor. 
 
Bu, tam anlamıyla geleceğe yatırım ve size de biraz Nasrettin Hoca'nın çalı hikayesini çağrıştırmıyor mu?
 
Risk de yok değil
 
S&P'nin çizdiği tablo tümüyle güllük gülistanlık değil kuşkusuz. Açıklamada, siyasetten kaynaklanabilecek olası olumsuz etkilere değinilerek, 2014 ve 2015 yıllarında gerçekleşecek yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin potansiyel risk olarak görüldüğü vurgulanıyor.
 
Türkiye'de de hep dikkat çekilen bu zaten. 2014'teki Cumhurbaşkanlığı ya da Başkanlık seçimi, Cumhuriyet tarihinin belki de en kritik seçimi olmaya aday. Bu yüzden, bu seçimden galip çıkmak adına ekonomi politikasında var olan disiplin tümüyle unutulabilir. 
 
Bayram değil, seyran değil!
 
Türkiye ekonomisinde üç-beş ay önceye göre önemli bir değişim var mı, yok. Ne olumlu, ne olumsuz yönde. Son dönemin tek kayda değer gelişmesi, ekonomiyle ancak dolaylı ilişkisi kurulabilecek Kürt sorunu konusunda atılan adımlar. Bu adımlardan da olumlu sonuç çıkar mı, bilinmez. Peki ya bu adımların ekonomik avantaj yaratacak potansiyele ulaşacağını öngörerek şimdiden not artırımına gitmek ne kadar gerçekçi bir yaklaşım, tartışılır.
 
Ama şu konuda da anlaşalım. Demiyoruz ki "S&P'nin verdiği not Türkiye için fazladır, biz bu notu hak edecek bir düzeyde değiliz". Tam tersine, ekonomileri yıllardır bizden daha kötü olan ülkelerin notları daha yukarıda. Bizim sorguladığımız, neden şimdi?
 
Ne ödeniyor?
 
Türkiye, derecelendirme için S&P ile yirmi yıldır sözleşme imzalıyordu. S&P'nin yanı sıra Moody's ile de sözleşme yapılıyordu. Türkiye, geçen yılın sonunda S&P ile olan sözleşmesini devam ettirmedi, bu kez Moody's ve Fitch ile sözleşme imzalandı. S&P ile sözleşme imzalanmaması, bu derecelendirme kuruluşuyla zaman zaman ters düşülmesine bağlanmıştı. Hazine ise bu görüşlere, Moody's ve S&P'ye 1992'den 2012'ye kadar derecelendirme yaptırıldığı, bu dönemdeki not artış ya da azalışlarının anlaşmaları etkilemediği görüşüyle karşı çıkmıştı.
 
Bu arada, derecelendirme kuruluşlarına Türkiye'nin uluslararası piyasalardaki yıllık tahvil ihracatının yüz binde 6'sı ile 10'u arasında ödeme yapıldığı, buna göre yıllık ödemenin toplam 360 bin ile 600 bin dolar arasında olduğu hesaplandı.  
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar