Not artışı gelir mi?
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in, kasım ayında notumuzu artırması bekleniyor. Bu hikaye sene başından beri devam ediyor. Borsa endeksi rekor seviyeleri zorluyor. Endekse ilişkin tahminler, yukarı yönlü revize ediliyor. Diğer taraftan, 2011 yılına kıyasla, sanayi sektöründen kaç tane şirket karını belirgin şekilde artırmış? Bu noktalara pek dikkat edilmiyor.
Genel olarak, reyting kurumlarının adil olduklarını düşünmüyorum. Avrupa'nın sorunlu ülkelerinin kredi notlarını, uzun süre anlamsız seviyelerde tuttular. Sonrasında, tek seferde notu beş kademe düşürülen ülkeler oldu. Bu kurumların açıklamaları, kısa dönemde fiyatları etkiliyor. Denge bir süre sonra sağlanıyor. Geçen sene ABD'nin notu indirildi. Buna rağmen sermaye girişleri hızla arttı. Hazine tahvillerine ve hisse senetlerine para akmaya devam etti. Kısaca, ülke ile ilgili olumlu gelişmeler varsa, yatırımcı zaten geliyor.
Fitch'in, Türkiye'yi ''yatırım yapılabilir'' seviyeye yükseltmesi sürpriz olabilir. Bunun yerine, görünüm pozitife çevrilebilir. Bir hayal kırıklığından sonra, ''not artışı'' hikayesi kaldığı yerden devam eder. Fitch'in reyting süreci bellidir. Kurumun üst düzey yöneticileri, bunu zaman zaman vurguluyor. Bir ülkenin önce görünümü değiştiriliyor. Daha sonra izlemeye alınıyor. Son olarak, not değişikliğine gidiliyor. Fitch, büyüklük açısından, reyting kurumları arasında üçüncü sırada yer alıyor. Biraz da, Moody's ve S&P gibi oyuncuların gölgesinde kalıyor. Kritik zamanlarda bu iki kurumun ilk hamleyi yapmasını bekliyor. Daha sonra işe girişiyor. Örneğin Avrupa krizinde, diğerlerinin aksine, agresif not indirimlerine hemen gitmedi. Bu tecrübelere göre, diğer kurumlardan önce Türkiye'yi ''yatırım yapılabilir'' seviyeye yükseltir mi? Tabii ki olabilir. Ancak bunu yaparsa, kendi reyting sürecini bir bakıma yıkmış olur. Ayrıca, kendinden daha büyük kurumlardan önce, çok kritik bir karara imza atmış olur.
Fitch'in metodolojisinden bağımsız olarak, Türkiye bu noktada bir not artırımını hak ediyor mu? Bakış açısına göre değişir. Avrupa'daki belli başlı ülkelerin durumu ortadayken, bunu hak ettiğimiz söylenebilir. Bankacılık sektörüne, Türkiye ekonomisinin büyüme istikrarına, kamunun borç stokuna bakarak, ''Not artışı önceden yapılmalıydı'' düşüncesi öne sürülebilir. Bu argümanlara hiç kimsenin itirazı da olmaz. Fakat madalyonun diğer tarafına da bakmak gerekiyor. Bütçe açık verdiği için, kısa bir süre önce zamlar açıklandı. Vergiler artırıldı. 2013'te yeni zamlar-vergiler gelebilir. Bunların iç talep üzerindeki olumsuz etkisi görülebilir. Gelecek sene seçim var. 2013 için yapılan bütçe tahminleri biraz iyimser olabilir. Bütçeler, seçim yıllarında delik deşik olabiliyor. Doğru, cari açık bu sene belirgin bir şekilde düştü. Ancak yanlış bir analiz de yapmayalım. Türkiye ekonomisi, 2011'de yüzde 8.5 büyümüştü. Orta Vadeli Programa göre, bu yılki büyüme rakamının yüzde 3.2 olması bekleniyor. Biz buna ''yumuşak iniş'' diyoruz. Ekonomi bu şekilde hız keserken, cari açığın düşmesi normal bir durumdur.
Bir ülkenin kredi notu, geçmiş performansa göre mi, yoksa gelecekle ilgili beklentilere göre mi şekillenir? Biz ağırlıklı olarak, geçmiş dönemlere göre değerlendirme yapılmasını istiyoruz. Bir not artışının orta ve uzun dönemde ekonomi üzerindeki olası etkilerini de düşünerek, istediğimiz karar umarım çıkar.
Hepinizin bayramını en içten dileklerimle kutluyorum.