Normandiya yıldönümünün düşündürdükleri
Geçtiğimiz hafta Normandiya çıkarmasının 70. yıldönümü kutlandı. Çıkarma, Müttefik Birliklerinin Avrupa’yı Alman işgalinden kurtarmak için Amerika önderliğinde fakat İngiltere’deki üslerden yürütülen bir hareketti. Kara birlikleri denizden Fransa’nın Normandiya kıyılarına çıkarken, uçaklar Alman savunmasına ateş yağdırıyordu. Unutmayalım, Doğu’dan da Sovyet Birlikleri Almanya’yı kıskaca alıyordu. Sonuçta Almanya teslim oldu, İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’daki bölümü bitti.
Kutlamaya katılan Avrupalı liderler Başkan Obama’ya Amerika’dan Batı dünyasına liderlik yapmasını beklediklerini ifade ettiler. ABD de Ukrayna’yı güçlendirmek için destek vaad etti. Aslında, karşılaştığımız durum 20. yüzyılın başındanberi süregeliyor. Batı Avrupa önce kendi içinde denge kuramadı, sonra da Amerikan desteği olmadan hareket edip sonuç alamaz oldu. İngiltere ve Fransa Libya’ya müdahale ederken, Almanya katılmadı. Harekat ortasında bombaları bitti, Amerika’dan ricacı oldular. Arka bahçesi Bosna’da ve Kosova’da da müdahale ancak Amerika önderliğinde gerçekleşebilmişti.
Siyasi tarih meraklıları hatırlayacaklardır. Ondokuzuncu yüzyılda Kıta Avrupası’nda olan çatışmalarda İngiltere dengeleyen rolü oynar, Avrupa’ya hakim olmaya kalkışanın karşısındakilerle işbirliği yaparak dengeyi sağlardı. Almanya çok güçlenince, İngiltere, Birinci Dünya Savaşı’nda dengeyi sağlayamadı, Avrupa’dan uzak duran Amerika’yı savaşa katılmaya ikna etti. Almanya yenilgiye uğratıldı ve ağır barış şartlarına mahkum edildi. İki Savaş arasında Almanya enerjisini yeniden güçlenmeye, kendisini aşağılayan Versay Antlaşmasını değiştirmeye adadı. İkinci Dünya Savaşı’nı başlattı. Amerika katılmasaydı, Avrupa muhtemelen Alman egemenliği altına girerdi.
Savaş’tan sonraki gelişmeleri hepimiz daha yakından biliyoruz. Sovyetler güçlenmiş, Batı Avrupa’yı tehdit eder olmuştu. Fransa ve Almanya, Avrupa Birliği çerçevesinde kaderlerini birleştirdiler. Batı Avrupa ülkeleri Amerikan liderliğini benimseyerek, Nato’da bir araya geldiler. Soğuk Savaş’ın içindeydik. Bu rekabette SSCB Batı ile rekabet edemedi, tükendi. NATO genişledi. Amerika’nın dikkati Pasifik’e kaymaya başladı. Çin güçleniyor, statükoyu değiştirmek istiyordu.
Avrupa’nın rahatı, Rusya toparlanarak çevresinde nüfuzunu güçlendirmeye yönelince sona erdi. Ukrayna’daki gelişmeler, Kırım’ın ilhakı mukabele gerektirdi. Avrupa kendi güçsüzlüğünü her zamanki gibi, ABD desteği ile gidermeye çalışıyor. Ancak, geçmişe göre görece zayıfl amış Amerika Pasifik ile de meşgul iken, bu ihtiyaca cevap verebilecek midir? Pek iyimser olamıyorum. Avrupa ya kendi derdine çare bulmayı becerecek ya da dünyada iddialı bir güç olmaktan vazgeçecektir. Sanıyorum, ikinci olasılık daha güçlü.