‘Normalleşme’ yılı kötü başladı
Geçen yıl Davos’ta Avrupa’nın geleceği konusundaki kaygılar dile getiriliyor, ABD Kongresi’ndeki çekişmenin ekonomiye yapabileceği olumsuz etki tartışılıyordu. Dünya ekonomisindeki büyüme umudu ise bir kez daha ‘Yükselen Pazar’(YP) ülkelerine bağlanmıştı. 2013 yılı Ocak ayının son haftasında Davos’ta bunlar konuşulurken diğer yandan dünyanın başlıca hisse senedi borsalarında Ocak ayının ilk günlerinde başlayan yükseliş hız kazanarak sürüyordu. Borsalardaki iyimser havanın Davos’taki kaygılı bekleyişle bağdaşmadığını geçen yıl Davos’tan Milliyet’e gönderdiğim bir yazıda belirtmiştim. 2013 yılı sona ererken başta ABD borsaları olmak üzere başlıca borsaların yılı çok iyi getirilerle kapattığı görülüyor, ABD ve Avrupa’daki iyimserlik de artıyordu. 2013 yılı konusunda Davos yanılmış, borsalar haklı çıkmıştı.
Bu yıl Davos’taki genel hava geçen yıla göre daha iyimserdi. 2014’ün özellikle ABD ve diğer gelişmiş ülke ekonomileri için kalıcı büyümenin başlayacağı bir ‘normalleşme’ yılı olacağı düşünülüyordu. Davos’ta kabul gören tahminlere göre, ABD ekonomisinin 2014’de en az %3 büyümesi ve bunun uzantısında ABD Merkez Bankası’nın(FED) aylık tahvil alımlarını azaltmaya devam etmesi bekleniyordu. Avrupa’da resesyondan çıkış sürecinin devam edebileceğini gösteren sinyaller vardı, deflasyon tehdidinin de Avrupa Merkez Bankası’nın çabasıyla aşılabileceği umuluyordu. Japonya’nın parasal genişlemeyle deflasyondan kurtulma çabasının sonuç verebileceğini düşünenler çoğunluktaydı. Bu “ihtiyatlı iyimserlik” tablosuna gölge düşüren nokta ise, FED’in parasal genişlemeyi yavaşlatma uygulamasının ‘Yükselen Pazar’(YP) ülkelerinde yarattığı çalkantı idi.
2014 kötü başladı
Bu yıl Davos’ta bunlar konuşulurken YP ülkelerinden sermaye çıkışı hızlanarak sürüyor, başta Arjantin ve Türkiye olmak üzere birçok ülkenin parası hızla değer kaybediyordu. Brezilya ve Hindistan gibi faiz silahını erken çeken YP ülkeleriyle bu kervana zoraki bir şekilde bir gece yarısı katılan Türkiye’nin faizleri yükselterek paralarının değerini koruma çabaları da umulan sonucu vermiyordu.
Öte yandan YP ülkelerindeki çalkantının gelişmiş ülkeleri de etkileyebileceği izlenimi güçlendi, başlıca dünya borsaları da 2014’e kötü bir başlangıç yaptı. Ocak ayı sona erdiğinde ABD ve Avrupa borsalarında 2010’dan bu yana en kötü Ocak ayının yaşanmış olduğu ortaya çıktı. Şubat ayına girdik, borsalardaki düşüşler sürüyor ve bu durum ister istemez şu soruları akla getiriyor: acaba Davos’ta dile getirilen olumlu beklentilerle, borsaların sinyalini verdiği olumsuz tablo arasındaki çelişki 2014 yılına damgasını vuracak mı? Dünya ekonomisindeki ‘normalleşme’ beklentisi yerini farklı bir şeye mi bırakacak? Bir kez daha borsaların verdiği sinyallerin daha gerçekçi olduğu mu ortaya çıkacak?
Black Rock CEO’sunun uyarısı
Bu sorular Dünya Ekonomik Forumu’nun son gününde Black Rock’un Başkanı ve CEO’su Laurence Fink’i dinlerken şekillenmeye başladı kafamda. Dünyanın önde gelen varlık yönetimi şirketini yöneten kişi, FED’in parasal genişlemeyi azaltmaya başladığı ortama uyum sağlamanın hiç kimse için kolay olmayacağını, piyasalarda volatilitenin önemli ölçüde artabileceğini, aşırı değerli görünen Euro’nun Avrupa’daki gelişmeyi yavaşlatabileceğini belirtiyor ve aşırı iyimserliğe kapılanları uyarıyordu.
Son günlerde yaşanan şu gelişmeler Fink’in uyarısının yerinde olduğunu düşündürüyor:
• Çin’de ve ABD imalat sanayiinden gelen son haberler yavaşlama sinyalleri veriyor. Bir tek Avrupa’dan gelen sinyaller olumlu.
• Çin’deki olası bir yavaşlamanın bazı YP ülkelerine yeni bir darbe vurabileceği belirtiliyor.
• ABD’de borç tavanı sorunu gene gündeme giriyor.
• Borsalardaki düşüş sürüyor ve düşüşün sürebileceği belirtiliyor.
• YP ülkelerinden para çıkışı hızlanıyor ve en kırılgan konumda bulunan ülkeler(adlarını saymayayım) için daha kötü günlerin gelebileceği belirtiliyor. IMF’nin çıkmaza girebilecek olan YP ülkelerine nasıl destek verebileceği bile tartışılmaya başlandı.
• Finans piyasalarında “riskten kaçınma” havasının egemen olmaya başladığı, VIX endeksinin yükseldiği görülüyor.
Tüm bu gelişmeler 2014 yılının bir ‘normalleşme’ yılı mı, yoksa belirsizlik ve çalkantı yılı mı olacağı sorusunu ciddi biçimde düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.