Normalleşme mi?
Yaz aylarını epey çalkantılı geçirdik. Bu süreç moralleri bozdu, belirsizlikleri yoğunlaştırdı, temel fiyatları yerinden oynattı. Yaz sonrasında biraz rahatlama oldu. Görece sakinleştik. Kimileri bu sakinleşmeyi “normale dönüş” olarak tanımladı. Bu cazip bir tanım. Normale dönüş tanımlamasının cazibesi sıkıntılı geçen, kaygı uyandıran bir dönemin aşıldığını, sıkıntı kalmadığını, eski ve normal düzene dönüleceğini ima etmesinden kaynaklanıyor. Normale dönmekte olduğumuzun resmi ağızlardan ifade edilmesi gayet tabii sevinç yaratacak bir durum. Ancak, normalleşiyoruz söyleminin birkaç medya organı dışında böyle bir sevinç dalgası yaratmadığı gözleniyor. İnsanların üzerindeki güvensizlik bulutu kalkmadı, karamsarlık bütünüyle dağılmadı, ileriye dönük beklentilerde önemli bir düzelme olmadı.
Normale dönüş benzetmesinin geniş kitleleri ikna etmekte yetersiz kalmasının bunun nedeni olduğunu düşünüyorum. Gerçekten de normalleşme söylemi kendi içinde epey sorun taşıyor.
Aslında normalleşme benzetmesi son sıralarda yaşanan az sayıda gelişmeye dayanıyor. Bu gelişmelerin çoğu da sürdürülebilir nitelikte değil. Bunun önemli bir örneği kasım ayı içinde döviz kurunda yaşanan gelişme. Dolar kuru ağustos ayında 7 liranın üstüne çıktıktan sonra kasım ayı sonunda 5.13 liraya kadar geriledi. Bu memnun olunacak bir gelişme kuşkusuz ama bütünüyle Türkiye ekonomisindeki gelişmelerden kaynaklanmıyor. Uluslararası piyasalardaki gelişmelerin de bunda etkisi var. Hatırlarsanız, geçtiğimiz ay içinde gelişmekte olan piyasalara dönük bir yönelme yaşandı ve uzun aradan sonra önemli ölçüde sıcak para girişi oldu. Daha sınırlı düzeyde de olsa bizde de benzer bir durum yaşandı. Giriş nedeniyle artan döviz arzı kuru aşağıya itti.
Tamam işte, normal budur diyoruz ama aslında bu yaşanan tablo bizim yabancısı olduğumuz bir gelişme değil. Bu konuda yeterli ölçüde bilgimiz ve tecrübemiz var. Sıcak para girişinin sizden bağımsız nedenlerle ters dönebileceğini, dolayısıyla böyle bir piyasa işleyişinden hareketle tez ya da söylem geliştirmenin yanıltıcı olacağını biliyoruz. Nitekim, normalleşme söylemine rağmen Türk Lirasına dönük algının değişmemiş olması, insanların ikna olmadığına işaret ediyor.
Yılbaşından sonra doların kanatlanıp uçacağı beklentisinin yaygınlaşıyor olması da ikna olmamanın bir başka işareti.
Son ayda enflasyonda gözlenen gerileme, normalleşme söyleminin bir başka dayanağı. İlk bakışta bu haklı bir gözlem gibi duruyor. Ama ayrıntıya baktığınızda burada da sürdürülmeyi sorgulatacak noktalar var. Örneğin bazı ürünler üzerindeki vergilerin indirilmiş olması böyle bir şey. Söz konusu indirimin enflasyonun gerilemesinde önemli rol oynadığı, genel olarak benimsenen bir görüş. Ancak bu etkinin sürüp gitmesi ve vergi indiriminin fiyatları sürekli olarak aşağıya çekmesi için söz konusu indirimlerin de sürüp gitmesi gerekir. Bunun mümkün olmayacağı gayet açık.
Son aylarda dış ödemelerimizde gözlenen toparlanma işaretleri de normalleşme söyleminin dayanağı işlevini görüyor. İzleyenler bilir, cari işlemler açığında kayda değer bir gerileme var. Resmi ağızlar bu gelişmenin Türkiye ekonomisinin olumlu bir kulvara girdiğine ve bunun süreceğine işaret ettiğini söylüyor. Oysa gerçek pek böyle değil. Cari açıkta ortaya çıkan gerileme eğilimi pek de olumlu bir gelişmeye işaret etmiyor. Tersine büyümenin ciddi ölçüde yavaşlamış olması yatıyor bu tablonun gerisinde. Ekonominin bir yavaşlama sürecine girmiş olması nedeniyle ithalatta ortaya çıkan hacimli düşüş, bu gelişmenin ana belirleyicisi. Bu da bize yabancı olan bir tablo değil. Büyüme hızının düşmesi sonucunda ithalatın gerilemesi ve bunun cari dengedeki açığı küçülmesi bizim yakından bildiğimiz, alışık olduğumuz bir gelişme. Üstelik, bu kez yaz aylarında döviz kurunun da hızla yükselmesi ithalatı daha da pahalılaştırarak cari açığın gerilemesine katkı yaptı. Bu gelişmelerin süreklilik kazanacağı ve Türkiye ekonomisini olumlu bir kulvara götüreceği söylemi bu nedenle boş bir retoriğin ötesine geçme şansına sahip değil. Tersine, ekonomi yeniden büyümeye başladığında bu tablonun hızla tersine döndüğünü, cari açığın büyüdüğünü göreceğiz.
Aslında bu gelişmelerin anormalden normale dönmekle pek fazla ilgisi olduğunu sanmıyorum. Dahası bizim için fazla bir yenilik getirdiklerini de düşünmüyorum. Ama bir normalleşme uğultusudur sürüp gidiyor. Anlamıyorum. İstatistik verilere bakıp, söylemleri ve yazılanları izlemekle yetiniyorum.