Normal saate geçmeme kararının altında ne yatıyor?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Önce dilimize yerleşen "kış saati" kavramıyla ilgili hataya değinelim. "Yaz saati" vardır, ama "kış saati" yoktur. "Kış saati" kavramı, aslında normal saati ifade eder. Yıllar önce tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de gün ışığından daha çok yararlanmak için "normal saat" yılın belli dönemlerinde bir saat ileri alınmak suretiyle "yaz saati" icat olunmuştur. Sonrasında ise normale dönülür, "kış saati"ne değil! Ama ne yazık ki dilimize yerleşti, normal saati kış saati diye anar olduk. 

Biz bu yıl normale dönmeme kararı aldık. Bakanlar Kurulu bu konuyu 7 Eylül'de kararlaştırdı, bu karar da 8 Eylül'de Resmi Gazete'de yayımlandı. Hatırlatalım ne denilmişti bu kararda...

"Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta 27 Mart 2016 Pazar günü saat 03.00'ten itibaren bir saat ileri alınmak suretiyle başlatılan yaz saati uygulamasının, her yıl, yıl boyunca sürdürülmesi kararlaştırılmıştır."

Cümle biraz düşük ama onu görmezden gelelim. Önemli olan şu; Türkiye niye böyle bir karar aldı? Bakanlar Kurulu kararları yasa gibi değil ki bir gerekçesi olsun. Dolayısıyla bu kararla ilgili bir gerekçe okuma şansımız yok. Peki açıklanan bir gerekçe var mı, o da yok, varsa da biz duymadık.

Varsayımda bulunup desek ki, bu kararı daha çok elektrik enerjisi tasarrufu sağlamak için aldık. O zaman sormazlar mı, aklınız başınıza yeni mi geldi, bu uygulamayı niye daha önceki yıllarda da yapmadınız, diye. Ve yine sormazlar mı, madem tüm yıl boyunca yaz saati uygulamak böylesine ekonomik, neden diğer ülkeler normal saate geçmeyi sürdürüyor, yaz saatini tüm yıla yaymıyor...

Bir tuhaflık var değil mi. Elektrik Mühendisleri Odası diyor ki, bunun bir yararı yoktur, hatta tam tersine yaz saatini tüm yıla yaymak özellikle Batı bölgelerinde daha fazla elektrik enerjisi tüketimine yol açar.

EMO'dan çarpıcı soru

Elektrik Mühendisleri Odası'ndan geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamada, yaz saatinin kalıcı hale getirilmesinin kış aylarında mesainin başladığı sabah saatlerinde elektrik kullanım ihtiyacını artıracağına dikkat çekildi. Açıklamada, "Özellikle Batı'da yer alan illerde güneşin geç doğacağı gerçeği ile birlikte elektrik tüketiminin yoğun olduğu bölgelerin Batı'da yer aldığı düşünüldüğünde alınan karar özellikle hanelerin elektrik faturasını artıracaktır. Vardiyalı çalışan sanayi sektörü bir yana bırakılırsa yapılan uygulama akşam saatlerinde aydınlanma ihtiyacı ortaya çıkan küçük işyerleri ve ticarethaneler için görece sınırlı bir olumlu etki sağlayabilir" denildi.

Elektrik Mühendisleri Odası, bu karara dayanak oluşturduğunu iddia ettiği önemli bir soru ortaya attı. Açıklamada bu konuda şöyle denildi:

"Piyasalaştırılan elektrik sektöründe üretici ve dağıtıcıların kapasite fazlalığı ve buna bağlı olarak fiyat düşmelerinden yakındıkları bilinen bir gerçektir. Bu koşullarda alınan kararla Türkiye`nin elektrik tüketimini artırmaya yönelik manipülatif bir şekilde şirketlerin çıkarına müdahale mi yapılmak istenmektedir?"

İş alemi de karşı

Elektrikte yaz saati uygulamasının bütün yıla (hem de yalnızca bu yıl için değil her yıl için) yayılması yönündeki karar sanki çok sıradan, üstünde fazla durmaya gerek duyulmayacak bir kararmış gibi değerlendiriliyor. Bu genel kabullenmişliğin aksine konuyu çok detaylı ele alan değerlendirmeler de oldu. Dünya, daha iki gün önce 27 Eylül'de tam bir sayfa ayırmak suretiyle iş aleminin konuya bakışını masaya yatırdı.

İş alemi özetle şunu söylüyor: "Sürekli yaz saati ile Batı'dan kopuyoruz."
Konu Dünya'da o kadar detaylı ele alındı ki yazılıp çizilenleri tekrara gerek yok.

O zaman başlıktaki soruyu tekrar sormak gerek:

Elektrikte yaz saati uygulamasını niye kalıcı hale getiriyoruz?

Elektrik tüketimi mi azalacak, daha fazla mı tasarruf edeceğiz, hayır...

Nüfusun yoğunlaştığı Batı illerinde çocuklar okula gitmek için sabahın köründe, karanlıkta yollara düşmeyecek mi, düşecek.

Yoğun ticaret yaptığımız ülkelerle bir uyumsuzluk vardı da onu mu gideriyoruz, hayır; hatta tam tersine bir uyumsuzluk yaratmış oluyoruz.

İddia edildiği gibi Ortadoğu ülkelerine yakınlaşmak için mi böyle bir adım atıyoruz, sanmıyoruz ya da bunun olabileceğini düşünmek istemiyoruz.

Öyleyse derdimiz ne; biri çıkıp anlatsa, izah etse de öğrensek!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar