Normal olmayan normaller
Bir bayramı daha geride bıraktık. Bu yıl Kurban Bayramı öyle bir denk geldi ki, lise sınavları yapıldı, üniversite sınavları tamamlandı, okullar kapandı, dizi sezonları sona erdi ve yaz geldi.
Hepsinin aynı ana denk gelmesi ayrı bir enteresan olurken, babalar gününün de bayramın ilk gününe gelişi ve yine arada güme gitmesi benim gibi babaları biraz buruklaştırdı. Eh bu da kaderin cilvesi. Salı akşamı A Milli Futbol takımının Gürcistan’ı 3-1 mağlup etmesi de bayrama ayrı bir mutluluk kattı. Kadın Voleybol Milli takımımızın da Milletlerarası ligde çeyrek finalist olması keyfini de atlamamak gerekiyor.
Kapıda vize var ama kota kalmadı
Buraya kadar her şey ne kadar güzel ve normal, ben bile yazarken bir hayli keyif aldım. Peki normal olmayan şeyler de olmuyor mu çevremizde, şüphesiz var. Normal olmayı öylesine özledik ki bazen gariplikleri görmezden gelebiliyoruz. Önce bayram tatil döneminden başlayalım. Mesela bu bayramda on binlerce kişinin sadece kapıda vize alınabildiği için ülkemiz yerine Yunan adalarını tercih etmiş olması ve hatta kota dolduğu için binlerce Türk turistin de gidememiş olması da çok normal bir durum olmasa gerek.
Yalnızca Yunanistan veya adalar değil, pek çok Türk vatandaşının tatil tercihini yurt dışından yana kullanması da aynı oranda pek normal bir durum değil. Genellikle yaşadığımız bayram öncesinde tatile gitmeyi planlayanların veya kurban kesmeyi düşünenlerin dövizlerini bozmayı tercih etmesiyle dövizin düşmesi gerekirken, bu bayramda tam tersi bir durum ile dövizin daha yukarıya çıkması hiç de normal bir durum değil?
Herkesin gelmek için can atacağı kulüplere biz sahip olsak
Milli takımın başarısı ile gurur duyduk, Avrupa şampiyonasında iyi sonuçlar elde edeceğine de inancımız tam. Ancak 26 kişilik A Milli Futbol takımımızın 14 oyuncusunun, yani yarıdan fazlasının yurtdışında top oynuyor olması, hatta birçoğunun Avrupa topraklarında doğmuş ve büyümüş olması, pek de normal bir durum değil.
Başarılı futbolcu veya sporcularımızın Avrupa kulüplerinde oynamasını hedefler ve özenirken, bizim de böylesi büyük ve herkesin gelmek için can atacağı kulüplere sahip olmayı daha fazla istemiyor olmamız da normal değil. Tıpkı liselerde okuyan gençlerimizin batı okullarını hedeflemesi gibi. Oysaki dünya çapında okullara sahip olabilmeyi hedefleyerek ileriye dönük planlar yapmak, gençlerimizi de bu yönde yeterli çabayı harcamamız bence çok daha normal.
Sadece normal değil, olması gereken. Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında olmamıza rağmen, IMF’nin Nisan 2024’te yayınladığı rapora göre 2023 yılında Türkiye’de kişi başına düşen Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın 12 bin 849 ABD doları olması normal değil. Ülkemizde kayıtlı olarak bilinen göçmen sayısının 4 milyona ulaşması, belki de aşması, sokakta Türkçe ’den çok farklı dillerin konuşulur hale gelmesi çok da normal bir durum değil.
Hep birlikte çözüme odaklanmalıyız
Yaşamımızda yer alan pek çok normalin yanında, normal olmayan, aslında daha iyi olabilecek pek çok şey var. Ülkemiz 24 trilyon dolarlık dünya ülkeler arası ticaretten yüzde 2,5’dan çok daha yüksek payı alabilecek, daha fazla üretim yapabilecek hem lojistik avantaja hem de insan kaynağına sahip bir konumda.
Değil ilk 500’e, ilk 50’ye pek çok marka sokabilecek potansiyelimiz olmadığını bana kimse söyleyemez. Öyleyse neden hak ettiğimiz yerde değiliz ve neden sürekli hayranlık duyduğumuz ülkeler yerine ülkemizi hayranlık bırakan bir konuma getirmiyoruz sorusunun cevabını kendimizde de aramamamız gerektiğini kabul ederek başlamak gerekiyor normalleşmeye.
Sahip olduklarımız yapabilirliklerimizi fazlasıyla ortaya koymasına rağmen, yeterli çabayı harcamıyor olmak da normal bir durum değil. Bana göre en normal, ortak hedefleri belirleyip onlara ulaşabilmek için hep birlikte çözüme odaklanmak. Sorunları normalleştirdikçe onları sorun olarak görmeyip yeterince üzerine gitmediğimiz an gelişimin durduğu andır. Psikolojide yer alan öğrenilmiş çaresizliğe kapılmamak ve gerçeklerle yüzleşmek, eminim normal olmayan normallerle mücadeleyi de daha kolay hale getirecektir.