Normal gelen anormallikler - 5
Günlük koşuşturma içinde pek çok kişi ve davranışla karşılaşıyoruz. Bir kısmı bizi etkiliyor, fark ediyoruz ve bu davranışın neden yapıldığını düşünüyoruz. Çoğunluğunu ise fark etmiyoruz. Çünkü artık kanıksamışız. Normal geliyor.
Bir kısmı sizi olumsuz yönde etkiliyor ve etrafınıza söz etmek istiyorsunuz.
Aslında bu "normal gelen anormallikler"den söz etmek bir anlamı ile öz eleştiri. Diğer bir anlatımla bu bizim toplum ve bireyler olarak yapmamız gereken eylem.
Bu yazı dizisinde, kendinizi bulacaksınız. Ve şimdiye kadar fark etmeden yaşadığınız, çevrenizdeki birçok davranışı ve kendi davranışlarınızı fark edeceksiniz.
Bu dizinin önceki yazıları 06.06.2017, 18.07.2017, 22.08.2017 ve 24.10.2017 tarihlerinde yayımlandı. Bu beşinci grup.
"Bedava sirke baldan tatlıdır" zihniyetimiz
Boş laflarla dolu bir zihniyetimiz daha. Küçük hesaplı olduğumuzun göstergesi. Bir şeye bedava sahip olmanın sevinci her şeyden, hatta onurumuzdan bile önde. Belediye Başkanı kamyona yükletmiş, bedava naylon top dağıtıyor. Küçüğü, büyüğü yüzlerce insan büyük bir izdiham içinde top peşinde. Topun bedeli 50 kuruş. Ama önemli olan bedava elde etmek. Kavga edenler, bağıranlar, ezilenler, ağlayanlar. Ne oluyoruz arkadaşlar. Hanginiz 50 kuruşluk topu alamayacak güçte. Bir naylon top için neden onurunuzu veriyorsunuz. Neden bu anormal davranışlar. Ama artık bu görüntüleri görmeyi o kadar kanıksadık ki, normal geliyor. Belediye Başkanı'da başına gelecekleri bildiği için yanında polis getirmiş. Güvenliği sağlasınlar diye. Küçük hesaplar peşindeyiz. Çünkü bize "Bedava sirke baldan tatlıdır” diye öğretilmiş.
Çocuk işçiler sorunumuz
İstihdam içinde değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan çocukların sayısı 1999 yılında 4 milyon 447 bin iken, 2006 yılında bu sayı 6 milyon 540 bine ulaşmıştır. 2012 yılı için ise bu rakam yaklaşık 1 milyon kişi artarak 7 milyon 503 bine yükselmiştir. Böylelikle 5-17 yaş arası toplam çalışan çocukların (istihdama katılan ve ev içinde çalışan) sayısı 8 milyon 397 bine ulaşmıştır. Toplamda çalışan çocukların tüm çocuklara oranı 1999'dan bu yana % 41'den % 56'ya çıkmıştır (Grafik 1).
Grafik 1- İstihdamda Olan, Evde Çalışan, Toplam Çalışan Çocukların Yıllara Göre Sayısı (‘000)
Kaynak: TÜİK Çocuk İşgücü İstatistikleri,
https://disk.org.tr/2015/04/disk-ar-turkiyede-cocuk-isciligi-gercegi-raporu-2015/ (Erişim : 27.11.2017 S: 00.21
Çocuk işçiler toplumun kanayan yarası. Okula gitme, sokaklarda, arsalarda arkadaşları ile top oynama, koşuşturma, sebepli sebepsiz her şeye gülme çağından olan çocukların ellerine tornavida veriyoruz. Onların ellerinden bir daha hiçbir zaman yaşayamayacakları çocukluklarını çalıyoruz.
Mazeretimiz hazır, eve katkıda bulunuyor olması.
Peki ya, çalınan çocuklukları. Ve gelecekleri. Ona bu günlerini kim geri verecek. Çocuk yaşta başlanılan kötü alışkanlıklar. Ve onlardan, gençliklerinden başlayarak gelecek yaşantılarında, hayata iyi yönleri ile bakmalarını, başkalarına karşı saygılı ve gene başkalarının haklarına saygı göstermelerini bekliyoruz.
Onları çocuk yaşta çalıştırarak, her türlü tehlikenin kucağına atıyoruz. Onlar bu kadar küçük yaşta hayata atılarak, ezik bir insan olarak yetişiyorlar, büyüyorlar ve ruhen yok oluyorlar.
Bu anormal duruma son vermek gerek.
Hepimiz, özellikle sanayi bölgelerinde çalışan bu çocukların çalışmalarını artık kanıksadık. Normal bir davranış gibi görüyoruz. Bunun bizim toplumumuzun bir realitesi olarak görüyoruz.
Yanlış
Fatura - fiş vermeyen esnaf
Her şeyden önce belirtelim ki, fatura ve fiş vermeyen kim olursa olsun kayıt dışı ekonomiye katkıda bulunuyor demektir. Kayıt dışı ekonominin yurdumuzda % 50'yi aştığı artık herkes tarafından biliniyor. Aslında kayıt dışı ekonomiye katkıda bulunmak bencilliğimizin bir eseri olsa da, yasalara uymayarak suç işlemek anlamına geliyor. Bu anormalliğin farkında değiliz. Umarsız davranıyoruz. Alış veriş yaptığımız dükkanlardan fiş veya fatura almıyoruz, istemiyoruz. Yoğun insan trafiğinin bulunduğu bir caddede bir gıda satıcısı, içerisi tıklım tıklım dolu iken öğlen saat 13.00'de size 19 numaralı fişi iki karış suratla veriyor/verebiliyor. O da istediğim için. Kontrollar, baskılar hiçbir işe yaramıyor. Çünkü zihniyetimiz anormallik peşinde. Esnaf fişini vermediği malın bedeli içindeki Katma Değer Vergisini ve kârından ödemesi gereken vergiyi cebine atıyor. Ve biz buna alet oluyoruz. Onun sebepsiz zenginleşmesinin yolunu açıyoruz. Ve bu anormal durum herkese normal geliyor.
Sanatçı (!) bozuntularının el üstünde tutulması
Artık iki şarkı söyleyen, baldır bacak sergileyen herkes sanatçı oldu. Medyamız sağ olsun. Hepsini sanatçı yaptı. Bunlar sanatçı değil, sanatçı bozuntusu bile olamazlar.
Ancak özellikle gençlerimiz, medyanın şişirmesiyle, kısa yoldan zengin olma sevdasına kapılmalarından dolayı bu sanatçı bozuntularını el üstünde tutuyorlar.
Sonuç olarak bu anormal durum, normal hale dönüşüyor.
Sıvasız binalar
Güzelim Anadolu'muzun güzelim insanları. Kıt kanaat elde ettikleri paralar ile kendilerine ev yapma çabasındadırlar. Ancak işin sonuna geldikçe olmayan paraları biter. Ve binanın sıvası yapılamaz.
Sıvasız bina o kadar çoktur ki. Görenler için olağan bir görüntüdür. Ve zaman içinde artık sıvasız ev yapmak normal hale gelir.
Belediyeler, sivil toplum kuruluşları, Anadolu'nun her tarafına yayılmış meslek odaları, topladıkları paralar ile kendilerine kocaman lüks binalar yapmak yerine bu konuya neden el atmazlar bilinmez.
Suratınıza bön bön bakan öküzler (!)
Siz sadece öküzlerin mi trene bön bön baktıklarını zan ediyorsunuz. Sokaklarda bazı insanlar da gelip geçene bön bön bakar. Neden böyle davrandığını bilmez. Alışmıştır, bakar.
Geçenlerde birisine sebebini sordum. Cevap vermedi, tepkimi gören bir başkası, "artık alıştık” dedi.
İşte işin özü bu. Alışmak. Normal olmayan tavırlara alışmak, bu normal hareketlerde bulunmayan insanlarımıza cesaret veriyor. Ve onlar için de bu etrafa rahatsızlık vermek alışkanlık haline dönüşüyor.