Normal gelen anormallikler 3

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE [email protected]

Günlük koşuşturma içinde pek çok kişi ve davranışla karşılaşıyoruz. Bir kısmı bizi etkiliyor, fark ediyoruz ve bu davranışın neden yapıldığını düşünüyoruz. Çoğunluğunu ise fark etmiyoruz. Çünkü artık kanıksamışız. Normal geliyor.

Bir kısmı sizi olumsuz yönde etkiliyor ve etrafınıza söz etmek istiyorsunuz.
Aslında bu
“normal gelen anormallikler”’den söz etmek bir anlamı ile öz eleştiri. Diğer bir anlatımla bu bizim toplum ve bireyler olarak yapmamız gereken eylem.
Bu yazı dizisinde, kendinizi bulacaksınız. Ve şimdiye kadar fark etmeden yaşadığınız, çevrenizdeki birçok davranışı ve kendi davranışlarınızı fark edeceksiniz.
Bu dizinin önceki yazıları 06.06.2017 ve 18.07.2017 tarihlerinde yayımlandı. Bu üçüncü grup.

Aynı sokağa/semte aynı işi yapan işyeri açan esnaf

Gözümüz başkasının işinde. Bir sokakta birden fazla eczane, market, hamburger satıcısı var. Bir bakıyoruz, o sokaktaki veya semtteki esnaf iyi kazanıyor, madem öyle bende açayım diyoruz. Mevcut esnafın dükkanın dan daha güzel olsun diye çaba harcıyoruz. Kredi alıyoruz, birikimimizi bu işe yatırıyoruz. Ve dükkanımızı açıyoruz. Şunun farkında değiliz; aynı sektörde çalışacak olan ikinci iş yeri, en olumlu yaklaşımla ilk dükkanın cirosunun % 50’sini sağlayacaktır. Yani sen, eski esnafın çok kazandığını zan ettiğin cirosunun yarısını kabul ederek bu işe atılıyorsun. Bu normal bir durum değil. Neden başka bir yerde işyeri açma yoluna gitmiyorsun da mevcudun yarısına razı oluyorsun.

İşlerimizi son güne bırakmak

Devlet ilân ediyor, Yasa çıkartıyor, (Örnek) 01.01.2017 ilâ 31.03.2017 tarihleri arasında müracaat ediniz diyor. Son güne birkaç gün kala gazetelerde haber; halk, tarihin uzatılmasını bekliyor.

Neden belli, işimizi son güne bırakma alışkanlığımız. Yetkililer açıklama yapıyor; 1000 kişinin müracaat etmesini bekliyoruz, ancak 250 kişi müracaat etti. Son gün, herkes kapıda. Ve yetişmiyor. Bu sefer yetişemeyenler, postane kapısında. Son gün gece 24.00’e kadar postalama telaşında.

Çok iyi hatırlıyorum, seneler önce muhasebeciler 31.Mart gece yarısı merkez postaneler de mükelleflerinin Yıllık Vergi Beyannamelerini postaya vermek için kuyruk oluştururlardı. Bende dahil.

Arkadaş, Devlet sana üç aylık süre vermiş, neden bu süre içinde erkenden müracaatını yapmıyorsun. İçimizde yok. Muhakkak son günü bekleyeceğiz. Aslında bir açıdan baktığınızda komik bir durum. Birçok işte acele eden, panik yapan, telaş eden bizler, neden işimizi son güne sıkıştırıyoruz. Belli değil. Bu anormal durumdan kurtulmak galiba iyi olacak.

Kaldırımı ürünleriyle işgal eden esnaf

Artık, imalatçılar ürünlerini teşhir etmek için satış yerlerine standlar dağıtıyor. Cipsler, gazeteler, dondurma ve içecekler kaldırımda. Sözün kısası kaldırımların ürünlerle işgal edilmesi artık normal. Kaldırımlar sanki, yayalar için değil. Beyaz eşya satanlar bile bunları dışarıda sergiliyor. Biz sade vatandaşlar bunu kanıksadık. Bu anormallik, normal geliyor. Artık kültürümüz oldu. Bu anormalliğe çözüm bekliyor musunuz?

Kredi kartını gelirinden fazla kullanan insanlar

Her şeyden önce, Kredi kartlarını ne için kullanıyoruz ifadesine cevap vermek gerekiyor. Birçok insan günlük harcamalarında kredi kartını kullanıyor ve limitlerini dolduruyor. Bunun yanında harcamaların eğiliminde reklamlarında payı yüksek. İnsanlar reklamlara inanarak, etrafının harcamalarına özenerek harcama yapıyor. Ancak nakit alma olanağı yok. O zaman ne yapacak, taksit seçeneklerini kullanıyor. Aldatmaca burada başlıyor. Taksit yapılan ürünleri, tercih ederek alış verişe giriyorlar. Ancak o kadar çok, küçük taksitlerle mal almaya kalkıyorlar ki, bu küçük taksitler aylık bazda büyük ödemeler olarak karşılarına çıkıyor. Bu bir gerçek. Birçok kişi aynı aldatmacaya kanarak, aslında ihtiyacı olmayan malları alıyorlar. İnsanların evlerinde, halı yıkama makineleri dahil bir çok gereksiz, kullanılmayan alet edevat var.

Sonuç, kredi kartını gelirinden fazla tutarda kullanmaya kadar varıyor.

İnsanların bu pazarlama tekniklerine aldanmamaları gerek. Harcamaların gelirden fazla olması anormal bir durum. Bunu normal hale getirmek ise bizim elimizde.

Kuyrukta öne geçme merakımız

Kendini açıkgöz zan eden insanlarımızın merakı. Bir yere girmek için kapıda oluşan kuyruklarda, hava alanlarına girişlerde, hatta dondurma kuyruğunda bile, hasılı her kuyrukta, etrafta sanki hiç kimse yokmuş gibi davranarak öne geçme sevdamız. Ben bu davranışımızı gene küçük hesaplı olmaya bağlıyorum.

Bir iki kişinin önüne geçmekle ne elde ediyoruz. Her alanda olduğu gibi, bu avantacılara göz yumanlar var. Bu anormalliğe sesini çıkarmayan insanımız fazla. Bir kısmımız ise uyarıyoruz. Uyarıda bulunan insanlarımızın çoğalması bu anormallikleri yapanları inşallah caydıracaktır.

Mayo yerine don ile denize giren magandalar

Her şeyin bir kuralı, adabı ve uyulması gereken asgari ahlak kaideleri var. Çıplak olarak sokaklarda dolaşamazsınız. Caddelerde lahmacun yiyebilirsiniz, ancak ambalajını ortalık bir yere atamazsınız. Bunun yanında bir takım magandalarımızın her yaz aylarında yaptıkları gibi donunuzla denize giremezsiniz. Nasıl ki bir toplantıya katılacaksanız o toplantının adabına uygun bir kıyafet girmek zorunda iseniz, denize girerken de mayo girmek zorundasınız.

2017 yazında gene gazetelerde bu tip haberler var.

Donla denize giren magandalarımıza orada bulunan halkın fazla tepki göstermediği gerçek. Sadece görevliler uyarıyorlar. Biz sade vatandaşlar ise, maganda işte deyip geçiştiriyoruz.

Kirli sakal

Ne söyleyelim. Adı üzerinde kirli sakal.

Sağ olsun gençlerimiz çıkarttıkları bu modaya bizi de alıştırdılar. Artık kirli sakallı olmayan bir genç gördüğümüzde hayret ediyoruz.

Kirli sakal bile maalesef normal gelmeye başladı. Bir kurtulsak iyi olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019