Nobel ödüllü yazar Svetlana Aleksiyeviç’in Çinko Çocuklar kitabı...
Nobel ödüllü Sovyetler Birliği döneminde yetişmiş Svetlana Aleksiyeviç’in, 10 yıllık acılarla dolu Afganistan işgali dönemindeki savaşı birebir tanıklarından dinleyerek kaleme aldığı "Çinko Çocuklar" kitabı, savaşı lanetleyen, barışı kutsayan nitelikte.
Svetlana Aleksiyeviç, 1979-1989 arasında 10 yıl süren Sovyetler'in çöküşünün en büyük nedenlerinden biri olarak gösterilen Afgaistan’da savaşmış Sovyet askerleri, cephe gerisinde hastanelerde görev yapmış doktorlar, hemşireler ve askerlerin aileleri ile yaptığı tanıklık içeren söyleşilerini, noktasına virgülüne dokunmadan kaleme almış.
Kitaba, ölen askerlerin çinko tabutlarda memleketlerine getirilip ailelerine teslim edildikleri için "Çinko Çocuklar" adını vermiş. Kitabı okuyan herkesin savaşı lanetleyip, barış özlemi duyacaklarına inanıyorum.
Ve asıl savaşa karar veren, gençleri cepheye ve ölüme gönderen siyasilerin bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum.
388 sayfada çok sayıda asker, ana-baba ve görevlinin anılarının yer aldığı kitaptan asker oğlu ölen bir annenin anlattığı bölümü sunmak istiyorim:
“- Kapı çaldı... Koştum baktım kimse yok. İçim cız etti; yoksa oğlum mu geldi?
İki gün sonra kapıya askeri görevliler geldi.
-Yoksa oğluma bir şey mi oldu?
-Evet.
Bir ölüm sessizliği çöktü. Antrede dizlerimin üzerine yığıldım:
Tanrım! Tanrım! Yüce tanrım!
Masanın üzerinde tamamlanmamış yarım kalmış mektubum duruyordu:
Merhaba oğulcuğum;
Mektubunu okudum ve çok mutlu oldum. Yazdığın mektupta gramer hatası yapmamışsın. Bir öncekinde olduğu gibi sadece iki tane söz dizimi hatası var, 'bence' giriş sözüdür, 'gibi' bağlacı ise zordur. Babamın söylediği gibi yapacağım’ cümlesinde ‘babamın’ sözcüğünden sonra virgül koyman gerekmez.(....) Afganistan sıcaktır oğulcuğum. Kendine dikkat et, üşütme. Hep üşütürsün...
Mezalıkta herkes susuyordu, çok kalabalıktı, ama kimse konuşmuyordu. Elimde bir tornavidayla duruyordum, kimse elimdeki tornavidayı alamadı:
‘İzin verin tabutu acayım... Bırakın çocuğumun yüzünü göreyim...’ Çinko tabutu tornavida ile açmak istemiştim.
Eşim intihar etmeye kalktı: ‘Artık yaşamak istemiyorum. Bağışla beni karıcığım, artık yaşamak istemiyorum' diyordu. İkna ettim onu:
‘Mezarın başına bir anıt dikmeli, karolarla kaplamalıyız’
Kocam uyuyamıyordu. Sürekli şöyle diyordu:
‘Uyumak için yatıyorum, hemen oğlum geliyor gözlerimin önüne, öpüyor, sarılıyor bana’
Eski geleneklere göre bir somun ekmeği cenazeden sonra 40 gün boyunca sakladım... Üç hafta sonra parça parça ufalandı. Bu, ailenin dağılacağına delaletti...”
Svetlana Aleksiyeviç’in kitabında Afganistan savaşına tanıklığı içeren, iç burkan, savaşı lanetleyen, barışı özleten çok sayıda doğrudan anlatım yer alıyor...