Nobel ödüllü üç ekonomist Sen, Stiglitz ve Phelps'e göre: Yaşadığım
Hintli ekonomist Amartya Sen ile ABD'li Joseph Stiglitz ve Edmund Phelps'in ortak özellikleri piyasa düzenlemesini ve devletin ekonomideki rolünün artmasını savunmaları. Bu üç ekonomistin önemli bir diğer ortak özelliği ise üçünün de Nobel Ekonomi Ödülü almış olmaları. Amartya Sen 1998'de, Joseph Stiglitz 2001'de, Edmund Phelps 2006 yılında Nobel Ekonomi Ödülü'ne layık görüldü.
Küresel finans krizi ve sonrasında bu krizin ekonomik ve sosyal krize dönüşmesi şu an için üçünü haklı çıkarmışa benziyor.
Geçtiğimiz hafta Paris'te düzenlenen ve açılışı Tony Blair, Angela Merkel ve Nicolas Sarkozy tarafından yapılan "Yeni Dünya, Yen, kapitalizm" kolokyumunda bir araya gelen Nobel ödüllü bu üç ekonomist krizi değerlendirdi. Bugüne kadar söylenenlerin tersine, üçünün ortak görüşü, bu krizin 1929 krizi kadar ciddi bir kriz olmayacağı yönünde.
İşte Sen, Stiglitz ve Phelps'in krize yönelik yorumları:
Kriz 30 yıllarda olduğu kadar uzun sürmeyecek
Joseph Stiglitz: "Sanayileşmiş ülkelerin büyük bir bölümü bugün çok daha güçlü korunma araçlarına sahipler ve hepsi resesyonu engellemekte son derece kararlı. 1929 yılında her üç ya da dört kişiden birisi işini kaybetmişti. Bugün bu durum söz konusu değil."
Amartya Sen: "30 yıllardan bu yana en kötü krizi yaşadığımız şüphe götürmez, fakat yaşadığımız kriz o dönemde yaşanan kriz kadar ciddi değil. Bugün aynı durumda değiliz: Durumu değiştirmek için ortaya konan politikalar çok daha başarılı. Mevcut krizin 30'lardaki kadar uzun sürmeyeceğini ümit edebiliriz."
İşsizlikte yıl sonuna kadar sorunlar büyük ölçüde çözülecek
Amartya Sen: Ekonomik kriz 2009 başında yoğunluk kazanacak. Avrupa ve ABD'de işsizlik artacak. Dünya ekonomisi yavaşlayacak. ABD'de gelir düzeylerinde düşüş yaşanacak. Avrupa bundan daha az etkilenecek. Tarım ihracatındaki düşüş ve sınırlı ekonomik büyüme Afrika'yı olumsuz etkileyecek. Çin ve Hindistan'da büyüme hızı yavaşlayacak, fakat yine yüksek bir düzeyde kalacak. Çin'de büyüme yüzde 11'den yüzde 9'a, Hindistan'da ise yüzde 9'dan yüzde 7'ye gerileyecek. Fakat bu iki ülkede fakir nüfusun çok fazla olması, toplumun genelinin ekonomik büyümeden faydalanma kapasitesini düşürecek. Hindistan'da kamu harcamaları yavaşlayabilir. Yıl sonunda, Batılı ülkelerde kurtarma planlarının etkisi görülmeye başlayacak. Hatta ekonomide iyileşme işaretlerinin görülmesine bile şaşırmamak gerekir."
Talebi bundan sonra kim destekleyecek?
Joseph Stiglitz: "Paulson Planı kapsamındaki para çok kötü kullanıldı. Daha önceden de tahmin edildiği gibi, beklenen etkiyi göstermedi. Sağduyulu önlemler alınmış olmasına rağmen, ilk etkilerin dokuz aydan önce hissedilmesi mümkün değil. ABD'nin zayıflıları dünyanın geri kalan ülkelerine de yansıdı. ABD dışındaki ülkeler daha enerjik bir şekilde tepki verdiler, fakat bu ülkelerin ekonomilerinin yeniden büyüme konumuna geçmeleri zaman alacak. Her ne kadar bu politikalar beklenen sonuçları verecek olsa da, ortaya yapısal bir sorun çıkacak: Konut ve tüketim üzerine oluşturulan spekülatif balonlar son beş sene boyunca küresel ekonomiyi destekledi. Talebi bundan sonra kim destekleyecek? Kamu harcamaları sadece kısa bir süre için konut ve tüketim balonlarının yerini alabilir."
Edmund Phelps: "Sermaye yardımı olmasaydı, bankalar ne durumda olurda bilemeyiz. Paulson Planı'nın dokuz bankayı kurtaran 125 milyar doları, bazılarını da iflastan kurtardı. Fakat bankaların hala kredi vermekten bu kadar korkuyor olması oldukça büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Belki de bankalar hâlâ yeterince fona sahip değiller. Bu bankalara yeniden sermaye sağlamak yerine, kötü aktiflerini satın almak daha iyi olabilirdi. Paulson bunu neden yapmadı? Bu sorunun cevabını kimse bilmiyor."
Risk değerlendirmesi açısından bankacılar da Madoff kadar kötüydü
Edmund Phelps: "Bu süreçte farklı yolsuzluk örnekleri göreceğiz, fakat bu kadar büyük bir yolsuzluğu hayal etmek bile imkansız."
Amartya Sen: "ABD, Avrupa ve Hindistan'da farklı yolsuz olayları yaşandı. Bundan sonra da yaşanacağına eminim. Kriz, bu tür skandalların gizli kalmasını engelliyor. Bunların su üzerine çıkması ne kadar üzücü olsa da, aslında krizin olumlu yanlarından birisi."
Joseph Stiglitz: "ABD'li yazarlar Madoff uygulamaları ile diğer bankacıların uygulamaları arasındaki farkın, çok da büyük bir fark olmadığını fark ettiler. Madoff kanun dışı hareket etti, fakat risk değerlendirmesi açısından, bankacılar da en az onun kadar kötüydüler! Finans sektörünün yapısı ve mekanizmaları bu tür sorunların oluşmasına izin verdi."
Saçma işlere akan paralara son!
Joseph Stiglitz: "Kriz, insanların pazar ekonomisine yönelik yargılarını etkiledi. Kimse Wall Street'te verilen yüksek maaşları savunmak için anlatılan hikayelere inanmıyordu. Sonuçta, ekonomiyi yok ettiler. Sadece Google gibi bazı şirketler gerçek yaratıcılığı finanse ediyordu. Bush kapitalizmi desteklemedi, bunun yerine "refah korporatizmi" olarak tanımlanan, kârların bireysel olduğu fakat zararın tüm toplum tarafından paylaşıldığı bir modeli destekledi."
Amartya Sen: "Cambridge Trinity College'ın başındayken, en başarılı klasik müzik öğrencilerimiz, öğretim görevlisi veya bilim adamı olmak yerine, daha fazla para kazanmak için Lehman Brothers, Merrill Lynch gibi bankalarda çalışmayı tercih ediyorlardı. Bu finans sektörünün insanları işe alırken ne kadar saçma bir yol izlediğinin de kanıtı. Yüksek maaşlara karşı söyleyecek bir şeyim yok, fakat yetenek seçiminin de bu doğrultuda olması gerekir. Onları eğitmek için yıllar harcadık ve sonunda bilgi sahibi olmadıkları bir meslekte çalışmaya başladılar. Bunun değişmesi gerekli ve bu, klasik müzik için iyi bir haber!"
Yeni kapitalizm: Eşitsizlikleri düzeltmek
Amartya Sen: "Yeni kapitalizmden bahsetmek karışıklık yaratır. Piyasanın ve sermayenin erdemlerinin ve aynı zamanda sınırlarının bilindiği bir dünyaya ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kapitalizm sistemi çok büyük eşitsizlikler yaratabiliyor ve bunların düzeltilmesi gerekli. Örneğin yavaş yavaş artan bir vergilendirme sistemi bu eşitsizlikleri düzeltebilir. Kapitalizm başarısız olmadı, sadece içerdiği haksızlıkları düzeltmek gerekiyor. Bu noktada sosyal bir taahhüdün yol gösterici olması lazım. Devlet ve sivil toplum kuruluşlarının katkısı gerekli. Piyasa, siyasi bir varlık değil. Çok güçlü bir konuma geliyor, çünkü insanlar onun yanılmayacağını düşünüyorlar. Bazıları piyasayı din yerine koyuyor ve sorgulamıyor. Piyasa ve sınırlarına yönelik kamu tartışmaları Avrupa'da yapılıyordu, şimdilerde ABD'de de yapılmaya başladı."
Joseph Stiglitz: "Uzun bir süredir devlet ve piyasa arasında denge yaratmaktan bahsediyoruz. Bush iki şey yaptı: Yıllar boyunca piyasaları kontrolsüz bıraktı, daha sonra, finans krizi zamanında, neden olduğu kazayı iyileştirmek için çok iyi tasarlanmamış bir hastane açtı. Zaten zengin olan insanlara daha fazla para verdi. Sosyal dengesizlikleri daha da ciddi bir boyuta getirdi. Devlet de yanılabilir. Bush gizli bir şekilde hareket ederek, demokratik süreci yıktı. Paulson Planı için kongreden 700 milyar dolar istediğinde, bankaların kontrol altına alınmasını istemediÖ Neyse ki ilk talebi oylanmadı. Düzenlemeleri kaldırarak, piyasaların kendi kendini düzeltebileceği düşünüldü. Oysa sorunlar bu noktada başladı."
Edmund Phelps: "Herkes gelişmiş ekonomilerin kapitalizme ihtiyacı olduğu konusunda hem fikir görünüyor: Kapitalizmin tatmin edici bir alternatifi yok. Bankacılık sistemini yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Bu yeni sistemin reel ekonomiyi finanse etmeye ve yenilikçiliği desteklemeye odaklanması lazım."