Nobel 2010: Diamond, Mortensen, Pissarides

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

2010 ekonomi Nobel'i Peter Diamond (MIT), Dale Mortensen (Northwestern) ve Christopher Pissarides (LSE) arasında paylaştırıldı. Diamond'un katkısı daha erken döneme ait ve daha genel iken, Mortensen-Pissarides özellikle işgücü piyasası ve çalışma ekonomisine dair katkılarıyla Nobel'e layık görülmüş durumdalar. Her ne kadar model(ler) parasal makroekonomiye uygulanabilir genellikteyse de, Mortensen-Pissarides modelinin reel terimlerle işlediği düşünülürse modele para ve maliye politikalarını dahil etmenin fazla faydalı olmayacağı söylenebilir.

İşgücü piyasalarında çok sayıda iş ilanı varken dahi işsizliğin yüksek olabildiğini biliyoruz. Bunun nedenlerinden birisi nitelik uyuşmazlığı -yani firmalar tarafından tesisat tamircisi aranırken iş arayanlar muhasebeci olabiliyor. Daha gerçekçi bir örnek şu olabilir: bioteknoloji yeni olanaklar sunuyor ve pek çok iş ilanı var. Fakat işini kaybedenler inşaat işçileri, emlak komisyoncuları, finansçılar olunca aynı anda hem iş arayanlar bulamıyor, işçi (çalışan) arayanlar da aradıkları nitelikli işgücüyle karşılaşamıyor. Ayrıca eşleşme gerçekleşse de optimal olamıyor çünkü aynı işkolunda iş bulunsa bile, ortaya çıkan dengenin optimal olduğu şüpheli: 6 ay daha iş aramayı göze alsam belki tam bana uygun işi bulacağım, fakat bu lüksüm yok. Firma açısından da durum aynı; fakat bir asimetri var. Firma "işçisizliğe" iş arayanların işsizliğe dayanabildiğinden daha uzun süre dayanabilir. Bu nedenle "sürtünme" daha çok iş arayanların niteliklerine uygun olduğunu düşündükleri ücret, çalışma koşulları vb konularda taviz vermelerini kolaylaştırıyor. Henüz monopsoni gibi olaylar konu dışı çünkü "sürtünme" hariç tam rekabetçi modelden bahsediyoruz. Mortensen-Pissarides modelinde çok sayıda iş alanı açan firmalar ve iş arayan bireyler değil, bireysel iş ilanları ve iş arayan bireyler karşı karşıya geliyor; en fazla iş yaratan firmalar zaten varolan ve piyasayı bilen firmalar ve yeni işler piyasadaki en karlı işler. Neoklasik otomatizm gereği bu işler aynı zamanda verimliliğin en yüksek olduğu işler.

Dolayısıyla bir neden nitelik/yetenek uyuşmazlığı ise, bir diğer neden işgücü piyasasında "sürtünmelerin" olması, yani bu piyasaların fiyatlar aracılığıyla tam ve çabuk dengeye ulaşamaması olarak gösteriliyor. "İş aramanın" maliyetli oluşu, sürtünmesiz uzayda gerçekleşmemesi konusu diğer malların fiyatlar yoluyla tam rekabet şartlarında arz-talep dengesini hızla bulacağı varsayımına fazla bel bağlayan bir disiplin için sanki" işgücü piyasasının farklı olduğunun" saptanması anlamına da geliyor. Demek ki, işgücü piyasasında (a) heterojenlik (b) sürtünme, arama maliyeti faktörleri mevcut ve bu piyasa mal piyasasından farklı. Bu noktada iki tür işsizliği ayırmak lazım: (1) talep yetersizliğinden kaynaklanan işsizlik (2) yapısal işsizlik, ki arama/eşleşme modelleri bu sonuncusuna odaklanıyor. Makroekonomik şoktan kaynaklanan işsizlik kısa vadeye, yapısal işsizlik uzun vadeye yayılıyor. Veya makroekonomik şoktan kaynaklanan işsizlik döngüsel, işgücü piyasalarının özel yapısından kaynaklanan sürtünme/eşleşme(me) işsizliğiyse yapısal. Basitçe bir Beveridge Eğrisi tahayyül ederek ayrımı görebiliriz. Bu eğride dikey eksende iş ilanlarının toplam işgücüne oranı, yatay eksendeyse işsizlik haddi yer alıyor. Makro bir şoktan, krizden, yani iş çevriminden kaynaklanan işsizlik ağır basıyorsa, aynı anda hem iş ilanlarının işgücüne oranı düşüyor, hem de işsizlik haddi artıyor. Tamamen yapısal bir Mortensen-Pissarides işsizliği durumundaysa aynı anda hem iş arayanlar, hem de iş imkanları artmakta. Demek ki Mortensen-Pissarides "işgücü piyasasında arayan aradığını neden hızla bulamıyor veya hiç bulamıyor" sorusuna odaklanarak, bu noktadan işgücü piyasasının düzenlenmesi ve politika önerilerine geçiyor.

Ancak, yukarıdaki "ortodoks" açıklama o kadar da aydınlatıcı olmayabilir. Aslında model tam olarak ne yapısal işsizlik, ne de iradi işsizlik üzerinde duruyor. İşlerin yaratılması da, yok olması da işe mikro şoklar yüzünden ve makro şartları sürükleyen mekanizmalar aynı kalsa da işgücü piyasasında işler yaratılabiliyor veya yok edilebiliyor. Sadece, makro şartlar da firma davranışlarını etkileyebiliyor; yani negatif bir makro şok mikro seviyede iş gücü piyasasında doğru eşleşme olasılıklarını azaltıyor. Tersten bakarsak, yapısal işsizlik gibi görünen işsizlik kısmının bir bölümü veya tamamı aslında makro bir şoktan kaynaklanabileceği gibi, makro veya iş çevrimiyle ilgili, döngüsel görülebilecek işsizlik bölmesi aslında tamamen mikro veya "sürtünmeden" kaynaklanıyor olabilir. Başka türlü bakarsak model iş yaratma oranı ve iş yok etme oranı arasında gözlemlenen negatif ilişkiyi genel-makro bir şoka atfediyor. Bu bir toplam talep daralması-makro şok olabilir ve buradan Keynesyen bir yola girebiliriz. Schumpeter'le alakalandırabileceğimiz tarafsa işe/iş koluna özel şokların modelde "işin fiyatı" denilen değeri dalgalandırması ve bu "yaratıcı yıkımın" hem yeni işleri artırabileceği, hem de var olan işleri yok edebileceği. Ortaya çıkan ampirik durum sanki bir toplam talep şoku yaşanmış gibi algılanabilir. Buradaki en büyük sorun "işin verimliliği veya fiyatı" olarak adlandırılan değerin işe özgü bölmesinin Poisson dağılımına uyan mikro şoklara uğraması. Poisson dağılımı her defa yeniden oluştuğu için firmanın başlangıç koşulları iş yaratımı veya yok edilmesi üzerinde etkili değil, ki bu da gerçekçi değil çünkü işini kaybeden bir (örneğin tekstil) işçinin yeni dağılımda iş bulma şansını önceki olaylardan bağımsız hale getiriyor. Poisson dağılımı işe özel şokları sürekli hale getiriyor, fakat tekil olasılık dağılımlarını, her seferinde yeniden karılan iskambil kağıtları türünden, koşullardan bağımsızlaştırıyor.

Modelin ABD işgücü piyasa dinamiklerini nasıl yakaladığı, ampirik gücünün ne olduğu konusu hayli karışık. Dolayısıyla asıl katkının, tartışmasız bulgulardan ziyade,  "sürtünmeli" bir işgücü piyasasında mikro ve makro şokların nasıl modellenebileceği ve ortaya ne tür işsizliğin çıkabileceği konusunda geliştirilmeye açık analitik bir çerçevenin tasarlanmış olmasında yattığı düşünülebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019