Niksar'da umutlarım dirildi
BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt Doğduğumuz, kırlarında hayvan otlattığımız, kurdunu, kuşunu, ağacını, taşını, çiçeğini, böceğini ve insanını derinliğine tanıdığınız, çocukluk korkularının bütün hayatınıza yön veren o olağanüstü nostaljiden kurtulamadığınız alanlardır doğum yerleri. Babamın anlatımıyla "...insanlara küsebileceğiniz; ama topraklara küsme hakkınızın ve lüksünüzün olmadığı bilincine ulaşmanız gereken" yerlerdir doğduğunuz topraklar. Niksar'da gözlediklerimizi yazarken, "...kendine fren koyma ilkesini" zihnimde canlı tuttum; duygularımın aklımın önünü kesmemesi için kendime uyarı yaptım. Saptamalarımın "nesnil" olduğunu ileri sürüyorum; tersini düşünenler yazarlarsa, onları bu köşede herkesle paylaşmaya da hazırım. Niksar'da umut korlarımın üzerindeki külleri savuran, umut ateşlerini körükleyen gözlemlerimden birkaçını aktaracağım. Gözlediğim güzel gelişmelerden biri, Niksar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Şöhretoğlu'nun heyecanı: İstiyor ki, ülkemizin yetkin insanlarını hemşehrilerinin ayağına getirsin; tartışmalarla, hayatı alışkanlıkla yönetme yerine, analizle yönetmenin önemi anlaşılsın; daha sağlıklı gelecekler yaratmada herkes üzerine düşen sorumluluğun bilincinde olsun. Anlamlı sorular yöneltildi Belediye Başkanı İdris Şahin'in yaptırdığı havuzlu, savunalı, beş yıldızlı otellere denk konaklama yerinin çok güzel solunu dolduran Niksarlı kanaat önderleri, Gazi Erçel'in "ekonomik krizle" ilgili analizlerini, benim işyerlerindeki "dönüşüm ihtiyacı" hakkındaki değerlendirmelerimi ilgiyle izledi. Toplantı sonrasında makroekonomik gelişmeler kadar, yöreye özgü üretim alanlarına ilişkin de ilginç sorular yöneltildi. Toplumumuzun derinliklerinde biriken enerjinin ve çıkış yolları arayışının anlamalı göstergesiydi soruların içeriği ve düzeyi. Mehmet Şöhretoğlu, İdris Şahin ve Niksar Kaymakamı Uğur Turan'ın ahenkli birliktelikleri, yerel aktörler arasındaki işbirliği, dayanışmanın ve sorunları birlikte ele almanın güzel bir örneği. Ülkemizin neresinde böyle bir birliktelik varsa, orada insan ve sermaye kaynaklarının daha etkin kullanıldığını çok sayıdaki örneğinden biliyoruz. Umutlarımız korlarını yeniden ateşleyen bir başka örnek Gaziosman Paşa Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaşar Akça'nın çabaları. Erbaa ve Niksar'da öncülük ettiği "kapama ceviz tarlalarını" gezdirdi bize. Kelkit ve Tozanlı Havzasında, alışkanlıkla değil analiz ve çağdaş akılla üretim yapılmasında özveri ile öncülük ediyor. Eğer sistem Yaşar Akça gibi işine kendini adamış insanları desteklese, ülkemizde Cumhuriyet'in yüzüncü yılında çok önemli değişmelere tanıklık edebiliriz. Niksar Cevizciler Birliği Mehmet Tepebaşı, Ünal Kaynar, Seyfi Korkmaz, Necmettin Korkmaz, Sezai Tahmiscioğlu, Halil Yılmaz, Cengiz Özek, Duran Kaya ve Mehmet Tepebaşı'nın katkı yaptıkları "Ceviz üretimi ve ticareti" konusundaki "sektör değerlendirmesi", toplumun derinliklerindeki uyanışın somut örneklerinden biri diğeri idi. Çoğu birkaç kuşaktır ceviz işinin içinde olan bu insanlar önemli saptamalar yapıyor: "Ceviz katliamı"nın önlenmesini istiyorlar. "Yöreye uygun fidan" yetiştirilmesine vurgu yapıyorlar. Geç uyanan ve "donma riskini azatlar çeşitler" konusunda adım atılmasını öneriyorlar. "Entegre tesisler" kurularak, evlerde ve uygun olmayan yerlerde yapılan "hijyen koşullarına" aykırı üretimin engellenmesini talep ediyorlar. Prof. Dr. Yaşar Akça'nın "kapama tarlalar ve Ceiz ormanları" projesine destek veriyorlar. "Kaçak ithalatın" yarattığı "haksız rekabet" konusunda önlem alınmasını istiyorlar. Kamu yönetimi, STK ve üreticiler arasında "işbirliği" yapılarak bir üretim ve ticaret politikası oluşturulmasının önemine işaret ediyorlar. Kendi aralarında örgütlenerek "Niksar Cevizciler Birliği"ni bir an önce kurmanın yararlı olacağının altını çiziyorlar. Niksar tarihi kalıntıların zengin olduğu bir yöremiz. Şimdi temizliği yapılan Roma'dan kalma yer altı şehri ile yeni bir zenginliğe daha kavuşuyor. Örgütlü tarım işletmelerine geçişin öneminin herkes kavramış. Denizden 320 metre yüksekliğinde, zeytin ve nar yetişen bu mikroklimada hayvancılık, örtülü tarım, tohum ıslahı ve üretimi gibi konular herkesin ilgisini çekiyor. Niksar'da, girişimciler, "elinin menzili altındaki kaynakları verimli kullanmayan toplumlar kalkınamaz" ilkesi kavranmış. Başkalarında bekleme yerine, yörenin kaynaklarına dayalı "karşılaştırmalı üstünlüğü" olan üretim alanlarını arıyor. Gözlemlerimi çok genel çizgileri ile anlattım. Eğer toplumun derinliklerinde arayışları doğru yenlendirirsek, gelecek on-on beş yılda bambaşka bir ülke olacağız ve üreten Türkiye'yi hep birlikte yaşayacağız.