Niğde, Karaman ve Konya'da ne konuşulur?
Yıllardır yineleyip duruyoruz:
Ülkemizde işletmeler çok küçük ölçekli. Bugünkü yapı "değer" üretemiyor.
İşyerlerini rekabet edebilir ölçeklere ulaştırmamız gerekiyor.
İşyerlerimizi rekabet edebilir teknolojilerle donatmadan da geleceği inşa edemeyiz.
Bakış açımızı çağdaş yönetim anlayışı ile beslemezsek, rekabet yarışını yitirebiliriz.
İşyerlerimizi yönetenleri ve çalışanları işiyle ilgili net bilgiyle donatmamız gerekiyor.
Yeraltı ve yerüstü kaynakları, fiziki sermayeyi, insan kaynağını ve teknolojiyi etkin koordine etmeden rekabet savaşı kazanılamıyor.
Bir toplum, elinin menzili altındaki kaynakları etkin ve verimli kullanmayı beceremiyorsa, dışardan kaynak bulsa da israf ediyor.
Gözlemlerimizin bizi ulaştırdığı genellemeleri anlattıktan sonra, bardağın sadece boş yanını söyleyip geçmiyoruz. Neler yapılması ve nasıl yapılması gerektiğini de gücümüz
yettiği kadar paylaşmaya gayret ediyoruz.
Niğde, Karaman ve Konya'da da "İşbirlikleri, güç birlikleri ve ortaklıklara" olan ihtiyacı; atılacak adımların maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmadaki yerini ve önemini anlattım.
Alınması gereken önlemleri "İşbirlikleri İhtiyaçtır" başlıklı 41 sayfalık bir broşürde ayrıntılarıyla yazılı hale getirdik. Toplantıya katılanların ve iletmek istedikleri insanların da yararlanması için yazılı bir belge olarak kendilerine sunuyoruz.
Niğde, Karaman ve Konya'da, insanlar iş çevresindeki değişimlerin farkında... Herkes biliyor ki, alışkanlıklarımızda ısrar eder; değişen koşullara uyum göstermezsek, geleceğimizi güven altına alamayız.
Anadoluínun kalbindeki yerleşim yerlerinde iş insanlarından edindiğim izlenime göre, 3 önemli alanda "zihin berraklaştırmaya" ihtiyaç artıyor: Birincisi, insanlarımız yaşadıkları kentlerdeki ekonomik çözülme ve yeniden örülmenin farkında. Çok değil 10 yıl öncesinin kent zenginlerinin ve ileri gelenlerinin yerini yenileri alıyor. Gelir kaynakları da hızla farklılaşıyor. Ekonomik durumu iyileşenler kadar, önceki koşullara göre durumları kötüleşenler de var. Özellikle durumu kötüleşenler ya da durumun iyi gitmediğini sezinleyenlerin arayışları hızlanıyor. Bu arayışlara çözüm arayan örgütlenmelere katılımlar artıyor.
İkincisi, kentleşmenin önlenemez yükselişi sürüyor. Kentler insanları birbirine yakınlaştırıyor ama, aynı ölçüde kıyasıya yarıştırıyor da. İnsanların toplandığı kentler, zenginliğin de merkezini oluşturuyor.
Niğde, Karaman ve Konya'da insanlar da diğer kentlerde olduğu gibi kendi kentlerinde zenginliği artırma, işlerini uzun dönemde güven altına alabilmenin yol ve yöntemlerini öğrenmek istiyor.
Üçüncüsü de, rekabetin yarattığı "piyasadan ayıklama sürecinin" hızlanması. "Dayanışma refleksinin" rekabetin işyerlerini piyasadan ayıklamasını makul ölçülere çekmesinde ne denli etkili olabileceği sorgulanıyor. Başarılı işbirlikleri örnekleri merak ediliyor; kendileri için bir çözüm olup olamayacağı da irdeleniyor.
Teknolojinin gelişmesi, yeni araç ve iş yapma metotlarını devreye sokması, uzmanlaşmada derinleşmeyi gerektiriyor. Uzmanlaşma işe bağımlılığı alabildiğine yoğunlaştırıyor, iş ile insan arasındaki mesafeyi açıyor, mesafe açıldıkça araya giren araçların ve metotların bilgi kirliliği kapılarını da ardına kadar açtığı gözleniyor. Bütün bu oluşumlara baş edebilmemizde işbirliğinin yeterli olup olamayacağı merak ediliyor.
Ayrıca sistemler karmaşıklaştıkça, bireysel aklın işleyişi kavramaya yetmediği, ortak akıl gerektiği anlaşılıyor; bu konuda devletin, girişimcilerin ve STK'ların nasıl bir
işbirliğine gitmeleri gerektiği tartışılıyor.
ANSİFED'den Mehmet Ulaşan, GESİAD'dan Mustafa Uygun, AKTİSAT'dan Bilgin Akman ve KASİAD'dan Yavuz Yalçın'ın örgütledikleri toplantılara katılarak izleyenlerin, insanımızın giderek güçlenen "arayışını" gözlediklerini umuyorum. Bu motivasyonu
boşa harcamamak, maddi ve kültürel zenginlik üretimine dönüştürmek gerekiyor. Bu hepimizin ortak sorumluluğu.