Son tartışmayı motorlu taşıtlar vergisine yılbaşından geçerli olmak üzere yapılacak yüklü zamdan sonra yaşamaya başladık. MTV, bu yıl alınanlar hariç olmak üzere otomobillerde gelecek yıl yüzde 40 artırılacak. Buradan elde edilecek ek hasılatla da savunma sanayinin ihtiyaçları karşılanacak.
Zammın haklı ya da gerekli olup olmadığı bir yana, bizim üstünde durmak istediğimiz bu zamma yönelik tepkiler.
MTV zammına muhalefet partilerinin ya da otomotiv sektörünün tepki göstermiş olması gayet normal. Muhalefetin görevi bu zaten, eleştirecek. Tabii ki yalnızca eleştiriyle yetinmeyip öneri de getirecek, o da ayrı bir boyut.
Konu, vergi artışına hükümetin kendi içinden ya da yürütmenin diğer ayağı konumundaki Cumhurbaşkanlığı'ndan gelen tepkiler.
İlk tepkiyi dile getiren Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem oldu. Hükümetin birçok vergide artış yapmasının gereksiz ve sakıncalı olduğunu dile getiren Ertem, Maliye tarafında da gereksiz bir telaş gözlediğini belirterek şunları söyledi:
"Maliye tarafında bu telaşa gerek olmadığını düşünüyorum. Bütçe açığının GSYH'ye oranı şu anda yüzde 2, bu oran gerekirse yüzde 3'e gidebilirdi. Türkiye şu anda GSYH'ye oranla yüzde 2 bütçe açığı ile ek vergiye ihtiyaç kalmaksızın savunma ihtiyaçlarını karşılayabilir..."
Zeybekçi'nin değerlendirmesi
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Ertem kadar köşeli bir değerlendirme olmasa da Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de MTV zammına pek sıcak bakmadığını ifade etti. Zeybekçi, MTV ve finans sektöründeki kurumlar vergisi artışı kastedilerek yöneltilen "Temel amaç nedir, kararı gözden geçirme ve yumuşatma ihtimaliniz var mı" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Vergi tahsilatlarının ekonomiyi coşturucu etkisi olacak demek yanlış olur, bu kadar söylemek istiyorum."
Zeybekçi, daha sonra yaptığı açıklamada ise ifadesini biraz daha yumuşattı ve bu kez "Kurumlar vergisinin ve motorlu taşıtlar vergisinin ekonomimizdeki üretimi ve tüketimi negatif anlamda etkileyeceğini zannetmiyorum" dedi.
Başbakan noktayı koydu mu?
Özellikle motorlu taşıtlar vergisindeki artışla ilgili olarak yapılan eleştirel açıklamalara belki de son noktayı Başbakan Yıldırım koydu. Yıldırım, önceki gün yaptığı açıklamada, "Zam yapmak çok makbul bir şey değil ama ülkenin ihtiyaçları, gerçekleri ortadaysa bazı tedbirleri de kalıcı ferahlık için almak gerekiyor" diye konuştu.
Şimdi ortada Cumhurbaşkanı Başdanışmanı'nın, Ekonomi Bakanı'nın ve Başbakan'ın açıklamaları var. Bu üç isim içinde son söz Başbakan'a ait olacağına göre, konu kapanmışa benziyor.
Ya kur tartışması?
Bir süre önce döviz kuruyla ilgili çok daha tuhaf bir tartışma yaşadık. Tartışan taraflar aynı bünyede, aynı unvanla yer alan kişilerdi. İkisi de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı unvanı taşımaktaydı.
Önce Cemil Ertem bir açıklama yaptı. Ertem, dolar kuru ile ilgili olarak "Dalgalı kur rejimi uyguladığımız için kur seviyesine düşük ve bu seviye tehlikeli demek yanlış" diye konuştu. Erdem şöyle devam etti açıklamasına:
"Merkez Bankası'nın sıkı para politikası duruşu uyguladığı tartışılmayacak kadar açık. Reel sektör, bankalar, Merkez Bankası, siyaset herkes düşük faiz istiyor; ancak bizim isteğimiz dışında bir de piyasa gerçeği var. Merkez Bankası piyasa gerçeğini bizden ayrı olarak yönetmesi gereken tek kurum. Merkez Bankası'na bu yönetme hakkını ve iradesini vermemiz gerektiğini düşünüyorum."
Ertem ne diyor; "Bırakalım Merkez Bankası merkez bankacılığı görevini yapsın"...
Ama bu değerlendirmeye Cumhurbaşkanı'nın bir başka Başdanışmanı'ndan hem de oldukça sert bir üslupla yanıt gelince insan "Ne oluyor" demekten kendini alamıyor.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Bülent Gedikli değerlendirmesinde "Bizde kurların daha aşağı gitmesi riskli, çünkü ihracatı zora sokar, şirketlerin karlılığı düşer, bu da istihdam sorununu doğurur. Kurların daha da aşağı gitmemesi için Merkez Bankası'nın piyasaya müdahil olması gerekir" dedikten sonra Cemil Ertem için şu görüşleri dile getiriyor:
"Arkadaşımız biraz tecrübesiz. Etrafındaki insanların da biraz şeyine gelmiş, öyle anlıyorum veya gazete haberlerinden okumuş olabilir, tam konuyu değerlendirdiğini de düşünmüyorum. Yaptığı açıklama da onu gösteriyor. Biz burada kur seviyesi söylemiyoruz. İkinci nokta şudur, siyasiler her zaman Merkez Bankası ile ilgili açıklama yapar, çünkü Merkez Bankası kanun gereği hükümet hedefleriyle uyumlu çalışma zorunda. Öyle bir şey söylemiş ki sanki Merkez Bankası ayrı bir cumhuriyet. Türkiye Cumhuriyeti yanında başka bir cumhuriyetten bahsediyormuşuz gibi bir yaklaşım var. Ben bunu doğru bulmuyorum ve yıllardan beri kavgasını verdiğimiz konu bu."
"Kimse fikir ayrılığı gibi alanlar açmasın"
Gedikli'nin bu sert çıkışı karşısında Ertem bir yanıt verdi vermesine ama bu ılımlı bir yanıt oldu.
Ertem, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Türkiye ekonomisinin hedefleri, bu hedeflere için geliştirilecek araç ve politikalarda savunduğumuz görüşler çok nettir.
Konjonktüre bağlı olarak, teoriye dayanan bazı söylemlerden kimse fikir ayrılığı gibi gereksiz tartışma alanları açmasın. Türkiye yüksek faiz, gereksiz değerli TL oluşturan yanlış ekonomi politikalarından çok çekmiştir. Bu konuda 'hepimizin' görüşü ve duruşu nettir."
Başlıktaki ifadeyi tekrarlayıp yazımıza noktayı koyalım:
"Neyse ki bir koalisyonla yönetilmiyoruz..."