Neymar transferi ve Paris Saint Germain

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Şüphesiz ki, Neymar transferi bugüne kadar yapılmış en yüksek bütçeli transferlerden birisi olarak tarihteki yerini alacak…Çok kısaca belirtecek olursak, satan kulübe ödenecek tutar, vergi yükümlülüğü ve oyuncuya ödenecek tutarları dikkate aldığımızda, transferin faturası Paris Saint German kulübüne 500 milyon euronun üzerinde bir finansal yük getiriyor. Bu transferin altından bu kulüp ya da bir futbol kulübü, sponsor veya futbol dışı bir fon desteği sağlamadan kalkabilir mi? Yanıtlanması gereken temel soru bu…kaldı ki, her şey yasal olarak gerçekleşse bile, UEFA’nın daha önceden ortaya koyduğu Finansal Fair Play (FFP) kuralları bu transfere ne kadar izin verir ve UEFA bu transferi nasıl onayladı?

Olayın bir diğer boyutu: bu transfer ile kulüpler arasındaki rekabetin nasıl gelişeceği konusudur. Bu transfer alana da, satana da nasıl bir rekabet üstünlüğü getirecek?

Aklıma gelen en önemli sorulardan birisi de, bir futbolcu bu kadar eder mi? Neymar’ın fiyatını belirleyen sadece onun bir futbol virtüözü olması mı?

Nereden bakarsanız bakın, bu transfer daha çok konuşulacak gibi görünüyor. Çünkü, bu transfer bugüne kadar gördüğümüz normal bir transfer hareketi olarak karşımıza çıkmıyor. Olayın arka planında farklı dinamikler var. Bunları irdelemek, aslında tüm futbol kulüplerini yakından ilgilendiriyor. Zira, eğer bu transfer hareketinde FFP’e aykırı bir durum varsa, o zaman diğer kulüplerin bundan sonraki FFP’e karşı yaklaşımları ne olacak? Ve en önemlisi UEFA bu transfere onay vermekle, kendisinin koyduğu FFP kuralları ve rekabet koşullarının düzeltilmesi konularıyla çelişmiyor mu?

Yukarıda sorduğumuz sorulara yanıt aramadan önce, kısaca Paris Saint German (PSG) kulübünün bu transferi yaptığı bu güne kadar nasıl bir finansal ve sportif gelişme gösterdiği üzerinde durmamız gerekiyor. Çünkü, aşağıda belirteceğim ve ele aldığım konuları gördüğünüzde, PSG’nin sıradan bir kulüp olmadığını siz de gözlemlemiş olacaksınız…

Her şey 2012’de Katarlıların kulübü satın almasıyla değişti

Yaklaşık yüz yıllık bir tarihe sahip Fransız Lig1’de PSG’nin sadece 6 şampiyonluğu bulunuyor. Bu şampiyonlukların dördü de 2012’de Katarlıların kulübü satın almasından geldi. Yani, 2012’ye kadar sadece 2 kez (1986 ve 1994) şampiyonluğa ulaşan sıradan bir kulüp iken, Qatar Sports Investments tarafından satın alındıktan sonra finansal olarak güçlenen PSG, bu tarihten sonra hem sportif, hem de mali olarak Lig1’i domine etmeye başladı. Her ne kadar, PSG 1980’li yılların sonlarına doğru bir ivme kazanıp iki Lig1 şampiyonluğu ve bir kez de UEFA Kupası’nı kazanma başarısı gösterdiyse de, bu performans ne yazık ki, kalıcı olamadı ve arkasından finansal sorunlarla boğuşmak durumunda kaldı.

2011-12 sezonuna kadar yıllık 100 milyon euroluk bir gelire sahip bir kulüp olan PSG’nin, 2012’den sonra parasal olarak da katarlıların finansal dopingleriyle atağa kalktıklarını görüyoruz. 2005-2011 arası PSG’nin yıllar itibariyle toplam gelirleri 73 ila 101 milyon euro arasında değişen kulübün en önemli gelir kaynağı medya geliri olarak görünüyor ve bu süreçte toplam gelirlerini %38 arttırabilmiş…

2005-2011 arası yıllık ortalama 19,1 milyon euro faaliyet zararı yapan PSG’nin, 2012’de Katarlı grup tarafından satın alındıktan sonra gelirleri ve finansal yapısı nasıl değişti? Bir de ona bakalım. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere 2012’de bir anda gelirleri %118 artan kulübün, bu tarihten itibaren Deloitte Para Ligi’ne de girmeye başladığını burada belirtelim.

Tablodan da görülebileceği üzere PSG’nin gelirleri 2011-12 sezonunda 220.5 milyon euroya ulaşıp Para Ligi’ne girerken, kulübün gelirleri 2016-17 sezonunda %136 artarak 521 milyon euroya ulaştı ve 2016-17 sezonunu 83 milyon euro kârla kapattı. Bununla beraber, 775 milyon euroluk piyasa değeri ile dünyanın en değerli 11. kulübü olmayı başarırken, diğer taraftan da bonservis bedelleri üzerinde sahip olduğu 582.8 milyon euroluk takım değeriyle de Avrupa’nın en değerli 6.kulübü haline geldi.

1.418 milyon euro yıllık geliri olan Lig1’de, 521 milyon euroluk gelire sahip PSG, toplam gelirin %36’sını tek başına alıyor. En yakın rakibi O. Lyon ile arasında 360 milyon euroluk bir gelir farkı bulunuyor. Bu bağlamda, PSG finansal anlamda da ligi domine eden ve kendisine rekabet üstünlüğü sağlamış bir kulüp konumunda…

Katarlılar kulübü satın aldıktan sonra PSG, Fransız Lig1 kulüpleri içinde 582.8 milyon euroluk oyuncu ve takım bazında da ciddi bir rekabet üstünlüğüne sahip oldu.. PSG, 20 takımın oluşturduğu toplam 1.835 milyon euroluk lig değerinin de %32’sine sahip… En yakın rakibi Monaco’yla arasında 324.5 milyon euroluk fark bulunuyor.

Kulübün transfer harcamaları nasıl değişti?

Kulüp mülkiyetinin 2011 yılında el değiştirmesiyle beraber, kulübe transferler aracılığıyla ciddi bir para akışı da başladı. Nitekim, bu süreçte PSG’nin transfer hareketleri bize önemli ip uçları veriyor. Bu dönemde Katarlı grubun PSG’yi finanse ettiğini net olarak görüyoruz. Katarlı grubun PSG’yi satın aldıktan sonra kulübün transfer politikası da ciddi değişti. Bu süreçte, Zlatan Ibrahimoviç, Thiago Silva, Javier Pastore, Lavezzi, David Luiz ve en son olarak ta Neymar gibi isimleri bir servet ödeyerek kadrosuna dahil etti. Bu transferler sonrası kulübe toplamda 2011-12 ile 2017-18 sezonları arasında 718,5 milyon euro para desteği yapan Katarlı grup, bu dönemlerde PSG’nin net transfer açıklarını bu paralarla kapattı.

Katarlı grup tarafından satın alınmadan önce yıllık ortalama 10 milyon euro civarında transfer yapan, 3.6 milyon euro dolayında transfer açığı veren bir kulüptü PSG. Yani, kısıtlı transfer bütçesiyle mücadele ederken, bir anda piyangodan çıkan büyük ikramiye ile gelirlerini arttıran, transfer piyasasını alt üst eden kulüp, mevcut sahibi sayesinde sportif olarak ta önemli işler yaptı.

Dünyanın en önemli futbolcularıyla kadrosunu güçlendirip kendisine rekabet üstünlüğü sağlayan PSG bu süreçte Lig1’deki O. Lyon’un da egemenliğine son verip Lig1’de dört şampiyonluğa ulaştı. Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek ve yarı finaller oynamaya başladı. Tüm bunların sonunda parasal gelirlerini de arttırabilme başarısı gösteren PSG, en yakın rakibi O. Lyon’a da 360 milyon euro gelir fark atmış durumda.

Neymar transferinin toplam maliyetinin altından bir takım kalkabilir mi?

Buraya kadar PSG’nin nasıl bir ekonomik ve mali bir gelişim gösterdiğini özetledik. Bugünkü sahip olduğu finansal ve ekonomik gücüyle Avrupa’nın önde gelen takımları arasında kendisine yer buldu. Ancak, kulübün arkasında çok önemli bir sponsor var. O da, Qatar Sports Investments…

Neymar transferi ile Barcelona’ya ödenecek toplam bonservis bedeli 222 milyon euro. Oyuncuya yıllık olarak ödenen ücret 30 milyon eurodan civarında. Beş yıl boyunca ödenecek toplam ücret ise 150 milyon euro. Bu ikisine ilişkin oluşacak toplam vergi yükümlülüğü ise 152 milyon euroya ulaşıyor. Buna göre transferin toplam faturası 520 milyon euroya ulaşacak.

Peki, yıllık 521 milyon euro gelir ve yıllık 82 milyon euro faaliyet karı yaratan bir kulüp, bu transfer maliyetini basit matematikle ne kadar sürede ödeyebilir? Yıllık aynı karı elde etmek koşuluyla PSG, Neymar’a ödediği bu tutarı ancak 6,3 yılda geri ödeyebiliyor. Oysa, PSG’nin yıllık 161 milyon euro (Neymar hariç) oyuncu ücret gideri bulunuyor. Neymar’ın yıllık maliyetini de eklediğimizde, bu tutar 196 milyon euroya ulaşmış olacak.

Kısacası, yıllık 196 milyon euro sadece oyuncularına ücret ödeyen bir kulübün, dış destek (sponsor) bulmadan, bu transferi tek başına gerçekleştirmesi mümkün olamaz. Nitekim, bu transferin sonuçlandırılabilmesi için, Neymar’a ödenecek paraya yakın bir tutarın Neymar’ın fahri katar elçisi yapılarak, aşılmaya çalışılıyor olması, bu olayın normal bir transfer hamlesi olmadığını bize gösteriyor.

Finansal Fair Play ne kadar fair?

Yine bu sütunlarda daha önce “Finansal Fair Play Ne kadar Fair?” başlığıyla yayınladığımız bir makalemde bu konuyu sorgulamıştım. Çünkü, Avrupa’nın en borçlu kulüpleri konumundaki büyük kulüpler diledikleri gibi transfer harcaması yapabiliyorlar ve “Show”un devamı ve futbol pastasının gelişimi uğruna UEFA ve Platini bunlara seyirci kalıyordu. Büyük liglerin, merkezi liglerin dokunulmazlıkları söz konusuydu. Ama çevre liglerden bir takım FFP kurallarına uymadığında, o liglerin takımlarına hemen en katı yaptırımlar uygulanıyordu. Buradaki çifte standarta dikkati çekmiş ve sormuştum: “Finansal fair play ne kadar fair?”

PSG konusunda da aynı endişelerimi dile getirmiştim. Mali yapısındaki olumsuzluklarına karşın, Fransız PSG kulübünün yüksek tutarlı transfer harcamalarına kayıtsız kalan UEFA, diğer çevre ülkeleri takımlarına uyguladığı yaptırımları bu kulübe uygulayamadı.

Zira, futbol dışı fonların futbola girmesine, rekabetin bozulmasına asla izin vermeyeceklerini belirten Michel Platini, daha da ileriye gidiyor; “Her şeyi futbolun iyiliği için yaptığını’’ ifade ediyordu. Platini bu söylem içinde bulunurken, bu arada oğlu ise PSG’nin avukatı olarak Katarlı fonla, kulübün satın alınması ve bazı paraların kulübe transferine olanak sağlayacak yasal sözleşmeleri düzenliyordu.

Dolayısıyla, eylem ve söylemde tutarsızlık içinde olan birisinin sözlerine ne kadar güvenileceği konusu, daha sonra daha başka usulsüzlük işlemleriyle birleşince Platini UEFA’nın başkanlığını bırakmak zorunda kaldı.

Finansal Fair Play’in temeli

2009’da UEFA Toplumsal Sorumluluk ve Finansal Fair Play Komitesi'ni kurduğunda, kulüpler arasında daha adil bir rekabeti kurabilmek için üç temel konuyu eksen alarak kriterlerini oluşturma yoluna gitmişti. Bunlar;

1) Denk bütçe uygulaması,

2) Oyuncu, ve teknik adamlara yapılacak tüm ücret, maaş ve transfer ödemelerinin kulübün toplam gelirlerinin yüzde yetmişinden daha fazla olmaması.

3) Futbol dışı fonların kaynaklarına iade edilmesi.

UEFA, FFP kurallarıyla tüm kulüplerin eşit ve adil rekabet olanaklarına kavuşmalarını sağlayacak yukarıdaki düzenlemeleri getirmişti ama pratik çok da öyle olmadı. Sonuçta, FFP Merkez Ligleri koruyan ve kollayan bir kurallar bütünü oldu çıktı. UEFA’nın politikalarını iyi irdelediğimizde, kendilerinin koydukları kuralları, merkez ligler lehine nasıl değiştirdiklerini göreceksiniz.

Sonuç: UEFA çifte standarta devam ediyor!

Kısaca örnek vermek gerekirse, Finansal Fair Play kuralları (FFP) 2012-13 sezonundan itibaren uygulamaya alınacakken, İngiliz takımlarının bu kurallara hemen uyamayacaklarını ileri sürerek itiraz etmeleri, uygulamanın 2014-15 sezonuna ötelenmesini beraberinde getirdi. Özellikle Premier Lig Başkanı Scudamore’un FFP’ne yaptığı eleştiriler, UEFA’nın bu kuralları ertelemesine neden oldu.

İkincisi, kulüplerin gelir gider denkliğinde gelirlerini aşan en fazla 5 milyon euronun transfere harcanmasına izin verirken, bu tutarı büyük kulüplerin lehine olacak şekilde 30 milyon euroya çıkartması, Kulüplerin sponsorluk sözleşmelerine bir üst sınır getirerek, Avrupa’nın elit kulüplerinin yaptıkları sponsorluk sözleşme tutarlarının üzerinde bir sözleşmenin kabul edilemeyeceği karara bağlanmışken, daha sonra bu kararın değiştirilerek, Neymar transferi konusunda gevşetilmesi,

Kulüp net borçlarının, gelirlerin %100’ünü aşmaması kuralı olmasına karşın, kulüplerin net borçluluklarını azaltan muhasebe tekniklerini uygulayarak, bilanço makyajı yapmalarına göz yumması,

Gibi bir çok konuda teknik anlamda sessiz sedasız değişiklikler yaparak, merkez lig takımlarını rahatlatan kararlar alan UEFA’nın, en son Neymar transferine de izin vermesiyle “takke düştü, kel göründü!”.

Yukarıdaki söylediklerimizi dikkate aldığımızda, UEFA’nın futbol kulüplerine karşı ne kadar adil ve dürüst davrandığına siz karar verin.

Tüm bunların sonunda Katarlıların ve PSG’nin UEFA ve dünya futbol çevresiyle dalga geçer gibi, Neymar’ı Katar’a fahri elçi olarak atayıp buna ilişkin çok önemli tutarı Neymar üzerinden ilgili kulübe aktarmaları konusu bile başlı başına soruşturmayı gerektiriyor. UEFA’nın bu transfere onay vermesi; bize,

1) Platini’nin hala UEFA içinde güçlü lobisinin bulunduğunu,

2) Bu sayede Fransız kulüplerinin eskiden olduğu gibi halen korunup kollandığını,

3) Manchester City’e Etihat sözleşmesi nedeniyle uyguladığı yaptırımı rafa kaldırıldığını (UEFA’nın kulüple Etihad hava yolları arasındaki sponsorluk sözleşmesini yüksek bularak, ilgili kulübe yüklü para cezası kesmesine karşın, bu transferde sesini çıkartmaması, kendi koyduğu kuralları yine kendisinin çiğnediğini),

4) Bu transferin arkasında ekonomik, ve yasal olarak soruşturulması gereken hususlar olduğunu gösteriyor.

UEFA güvenilirliğini sağlamlaştırmak ve gerçekten de Avrupa’da futbolun geleceğini güvenceye almak istiyorsa, mutlaka çifte standart uygulamasına son vermelidir. Rekabeti bozan olumsuzlukları ortadan kaldırmalı, dengede rekabeti sağlamalıdır. Büyük kulüplerin lehine haksız rekabete izin vermemelidir. Beş büyük ligin dışındaki liglere de Avrupa futbolunun ihtiyacı olduğunu görmelidir. Sadece reyting uğruna, futbolun geleceği feda edilmemelidir.

İşte bu nedenlerle, Neymar transferine tüm kulüpler karşı çıkmalıdır!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar