Neticede ejderha bir masal kahramanıdır
Bono piyasalarında yaşananlar manşetlerde kendisine yer bulmayı sürdürürken geri planda önemli yapısal değişiklikler de kendisini gösteriyor. Uzun süredir balonun hisselerde değil bonolarda olduğunu yazdığım için bugün çok kısa bir son durum paragrafı ile yetineceğim. ABD 10 yıllıklarının yüzde 2.50 seviyesine geldiği dakikalarda Alman Bundları da yüzde bir seviyesini gördü. Bono getirilerinde on yıllardır süren düşüş trendi yerini yükseliş trendine bırakmaya hazırlanıyor. Ancak kısa vadede gerek ulaşılan teknik seviyeler gerekse hisse piyasasında sert satış ihtimalinin artmış olması nedeni ile getirilerde geri çekilmeler görmemizin mümkün olduğunu düşünüyorum. Bu tip bir gelişmeden kısa vadeli kar etmeyi düşünmek yerine bono portföyleri orta ve uzun vadede yeni realiteye göre şekillendirmek daha doğru olacaktır. Girişte bahsettiğim önemli değişimlere geri dönersem Çin’den bahsetmek durumundayım. Ekonomik anlamda hızla bir açmaza doğru giden ve büyümesi yıllar itibarı ile veya aniden düşmek zorunda olan Çin’in finans piyasalarında tam bir şenlik var. Ana endeks Shanghai Composite 5000 seviyesini aştı ve sene başından bu yana 58% primli seyrediyor. Üstelik kurda da büyük bir gerileme olmadığı için reel bir yükselişten bahsediyoruz. Yükselişin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum ancak mantıklı. Zira hükümet aldığı kararlarla tasarruflara çok az alternatif tanırken Yuan’ın IMF’in SDR sepetine A tipi hisselerin ise MSCI EM endeksine girme ihtimalleri de talebi arttırıyor. MSCI konusuna biraz daha detaylı bakmakta fayda var. Zira Çin’in A tipi hisse piyasası artık dünyanın en büyük piyasaları arasında ve benchmarklara girmesi kaçınılmaz. 9 Haziranda MSCI kararını açıkladı ve bazı kurumların beklentisinin aksine hisselerin henüz endekse dahil edilebilecek durumda olmadığını söyledi. Ki bu son derece yerinde bir karar. Geçen yıl Güney Kore örneğinde de gördüğümüz gibi bir piyasanın hangi sınıflamada olacağı sadece büyüklüğüne değil daha çok ne kadar liberalize olduğuna bağlıdır. MSCI yaptığı açıklamada üç temel sorun gördüğünü ve bunların çözülmesi durumunda zamanından önce söz konusu hisselerin endekslere dahil edilebileceğini belirtti. Bu sorunları 1-Kota sorunu 2-Sermaye hareketliliğinde yaşanan sorunlar ve 3-Hisse senedi sahipliği sorunu olarak sınıflandırabiliriz. Şu anda yabancı bir fon eğer iç koşulları izin veriyor ve Türk ekonomisinde de yeterli gelişmeyi görüyorsa istediği kadar hisse senedi alabilir. Çin’de ise halen çok sıkı takip edilen bir kota sistemi var. Daha önceki yazılarımda önemine değindiğim ve yükselişin de kısmen sorumlusu olan Çin-Hong Kong bağına rağmen sorun çözülmüş değil. İkinci nokta ise zaten bilinen bir konu. Yuan’ın konvertible bir para olmamasından tutun da para transferlerine kadar pek çok regülasyon fonların hızlı hareket etmesine olanak vermiyor. Son olarak satın alınan hisseler klasik anlamda fonların mülkiyetine geçmiyor. Aslında ABD’de kote olan Ali Baba “hissesini” aldığınızda Çin’de kurulmuş olan Ali Baba hissesine ortak olmuyorsunuz. Dolayı ile MSCI bu sorunların çözülmesini talep ediyor. Çözülmesi durumunda ilk aşamada Çin A Hisseleri Gelişmekte Olan Piyasalar endeksinde 1.5% civarında bir paya sahip olacak. Tüm hisselerin katılması durumunda ise çok daha yüksek (nasıl hesaplandığına bağlı olarak 25 ile 40% arası) oranlar söz konusu olabilir. Bu da elbette Türkiye de dahil diğer üyelerin daha az pay alması anlamına geliyor. Hisselerin benchmarka girmesi durumunda pasif yönetilen fonlar “fiyat ne seviyede olursa olsun” portföylerine eklemek zorundalar (ki bence bu pasif fonların kötü yanlarından bir tanesi). Yani ateşin üzerine benzin dökülmesi söz konusu olabilir. Ancak her ateş bir gün söner.