Netanyahu ve yargı reformu
Binyamin Netanyahu adını ilk defa Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde, daha sonra da Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı sürecinde İsrail Başbakanı olarak duymuştuk. O zamanlar 46 yaşında İsrail’in genç başbakanıydı. Koltuğu Şimon Peres’den yeni devralmış, önemli bir figürdü.
1967 yılındaki 6 Gün Savaşları’nda, 1973 senesindeki Yom Kippur Savaşı’nda görev almış, 1984-88 yıllarında İsrail’in Birleşmiş Milletler büyükelçiliğini yapmış, askeri ve diplomatik devlet tecrübesi olan bir figürdü. 1996-99 yılları arasında başbakanlık görevinde bulundu.
Bizler Netanyahu’yu gerçek anlamda bu dönemde tanıdık. Geçtiğimiz yılın son günlerinde tekrar başbakan olarak kabineyi kurdu. Netanyahu, İsrail siyasetinin neredeyse son 30 senesine damgasını vurmuş, Likud Partisi’ni ayrılıklara ve siyasi gerginliklere rağmen ayakta tutmayı başarmış bir siyasetçi.
Tabi ki tartışmalı bir figür olduğunu kabul etmemiz lazım. Gerek Filistin politikaları, gerek İran politikaları, gerek yolsuzluklar yüzünden büyük darbeler almış, bugün 73 yaşında olan bir siyasetçi.
Ama belki de bir devrin sonu, Netanyahu’nun isminde artık sona doğru yaklaşıyoruz. Netanyahu, yapmış olduğu birçok tartışmalı icraata rağmen, bir şekilde seçim kazanmayı ve görevde kalmayı başarmış bir lider.
Ancak belki ilk defa geçtiğimiz günlerdeki büyük bir tepki ile karşı karşıya kaldı. Yaklaşık 150 bin kişi, ki bu rakam İsrail nüfusu için çok büyük bir rakam, Netanyahu’yu İsrail Yüksek Mahkemesi’nin gücünü sınırlandırmak için hazırlattığı tasarıdan dolayı eleştirmişti.
Bu protestolara sebep olan olayın patlak vermesini şöyle değerlendirelim. Yüksek Mahkeme, geçtiğimiz günlerde Şas Partisi lideri Aryeh Deri’nin geçmişe dair vergi suçlarından dolayı hüküm giymiş olması nedeniyle, bakanlık görevine son verilmesine hükmetti. Bu karar, Netanyahu tarafından Deri’ye ocak ayı sonlarında tebliğ edilmişti.
Deri’ye hitaben yaptığı konuşmada Yüksek Mahkeme’nin halkın iradesini yok saydığını ifade etmiş ve bunun üzerine Netanyahu, Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini sınırlandıran bir yasa teklifini Meclisten geçirmişti.
İsrail’de bir anayasa bulunmamasından dolayı, Yüksek Mahkeme’nin rolü çok önemli. Yüksek Mahkeme’nin, bakanların görevden alması gibi yetkileri sınırlandırılınca hem halk hem yargı hem de muhalefet tarafından bu yasa büyük bir tepkiyle karşılandı.
Yargı mensuplarını atama komitesindeki 9 olan üye sayısının 11’e çıkartılıp bu sayının yarısından fazlası olan 7’yi de başbakanın atama yetkisi altına alması, hükümetin yargıçları atamada tek söz sahibi olacağını da gündeme getirdi.
Bu sadece Aryeh Deri meselesi değil, aynı zamanda yolsuzluk soruşturmalarından dolayı Netanyahu’nun ilerde kendi ile ilgili doğabilecek sıkıntıların da önüne geçme hamlesi. Bu hamle, sadece İsrail içinde değil, ABD başta, İsrail’e yakın birçok ülke tarafından da endişe ile karşılanıyor.
Dünyanın her ülkesinde nesiller değişiyor, zaman geçiyor ve değerler farklılaşıyor.
İsrail’de de bu süreç bugün sadece protestolarda ses bulmuş olabilir ama protestoya katılanların yaş ortalaması ve İsrail sistemindeki yozlaşma, İsrail’de yeni liderlere doğru, yeni akımların sözcüsü olacak isimlerin siyaset sahnesinde yer almasına doğru bir ilerlemeyi gösteriyor.
Netanyahu’nun başbakanlığı bir müddet daha devam edebilir, ama Şimon Peres’ler, Ariel Şaron’lar, Ehud Barak’lar, Ehud Olmert’ler ve Netanyahu’lar dönemi kısacası bir neslin İsrail siyasetindeki devri yavaş yavaş kapanıyor. Yeni isimler ile yakında İsrail siyasetinde, Filistin başta olmak üzere İran politikaları ve İsrail’in iç siyasetinde de büyük değişiklikler gözleyeceğimiz aşikar.