Nesiller savaş hatıralarını unuttu mu?
İkinci Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinde, bundan tam 74 yıl önce, 6 Ağustos 1940 yılında SSCB Estonya’yı ilhak etti. 100 yıl önce ise Birinci Dünya Savaşı'na 28 Temmuz'da start verildi. Bu savaştan önce Avrupa daha önce görmediği büyüklükte bir refah dönemi yaşadığından uzun ve kıta çapında büyük bir savaş olasılığı herkes tarafından çok düşük görülüyordu. Ancak bildiğiniz üzere öyle olmadı. O dönemde yazılmış gazeteleri okurken FT’de gördüğüm bir terim genel hissiyatı çok güzel anlatıyor. Savaş bulutsuz gökyüzünden aniden düşen bir yıldırım gibi gelmişti. Birinci Dünya Savaşından sonra ülkeler bu çapta bir savaşın bir daha çıkmaması için çeşitli yapılandırmalara gittiler ve İngiltere Başbakanı (1937-40) Neville Chamberlain’in anılarında da gördüğümüz üzere doğrudan bir çatışmadan kaçınmak için çaba harcadılar. O dönemde makineleşeme neticesinde Paris ile Berlin arasında mesafelerin kalktığını ve ilerleyen teknoloji nedeni ile topyekûn bir savaş ihtimalinin çok azaldığını söyleyen pek çok kanaat önderine rastlayabilirdiniz. Maalesef İkinci Dünya Savaşı tüm dünyayı kasıp kavurdu. Savaşın ardından kurulan 2 kutuplu ve nükleer dünya uzun bir süre barışın da teminatı oldu. Bu dönemde özellikle Batı hızlı bir ekonomik büyüme yaşadı. Ancak artık bu büyüme döneminin sonuna geldiğimizi görüyoruz. ABD süper güç olmasına rağmen çağlar boyunca dünyanın en zengin ülkesi olan ancak endüstri devrimi ile tahtını kaybeden Çin yeniden dünya sahnesinde ve pastadan daha büyük bir pay almak istiyor. Finansal sistemin hırpalandığını ve Avrupa’nın çöküşten sadece bir adım uzakta olduğunu biliyoruz. Daha önce de yazılarımda paylaşmıştım. Kutsal kitaplardan tutun da doğanın işleyişine kadar pek çok yerde döngüleri görebiliriz. Ekonomide Kondratieff döngüsü , borsada Elliott dalgaları , mevsimler ve hatta insan hayatı. Savaş ve sosyal hareketlerin de matematik modellerle açıklanabileceğini savunan bilim adamları bulunuyor. Yine daha önceki yazılarımda paylaştığım 2013’te sosyal olayların artmaya başlayacağı ve 2020’ye kadar süreceğini savunan Peter Turchin (Rus asıllı) ve savaş döngüleri üzerinde en ayrıntılı veri tabanını oluşturan Prof. Wheeler özellikle çalışmalarını ciddiye aldığım kişiler. Ve her iki çalışma da 2013’de sosyal olaylar 2014’te ise savaş döngüsünün yukarı hareketlendiğini gösteriyordu. Nitekim Rusya-Ukrayna krizi Ekimden sonra çok daha sıcak bir hale bürünecek. Ancak konu sadece Rusya ile sınırlı değil, Ortadoğu’da yaşananlara ek olarak Çin-Japonya- Kuzey Kore ve Güney Kore arasında da önemli çekişmeler olduğunu biliyoruz. Avrupa’da ise daralan ekonomiler ve bazı bölgelerde yüzde kırklara varan işsizlik oranı sosyal dokuyu her geçen gün bozuyor. İspanya’da merkezi hükümetin yasadışı ilan ettiği ancak Katalanların kararlı olduğu referandum, “Birleşik Krallığın” kaderini belirleyecek İskoçya referandumu yaşlı kıtanın da sakin günlerini geride bıraktığını gösteriyor. Tüm bu sorunlar yaşanırken insanları bir arada tutmanın ve dikkatlerini ekonomik sorunlardan ayırmanın en kolay yolu savaş olabilir. Nitekim Iran,Irak veya K. Kore’yi yolundan çeviremeyen ambargolarla Rusya’ya diz çöktürmeye çalışmak sadece bu ülkede sertlik yanlılarını kuvvetlendirmeye yarayacaktır. Yaz bitse de sıcak aylar bitmeyecek gibi.