Nereye kadar?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Tasarruf kelimesi dilimize arapçadan sarf fiil kökünden giriyor ama, türkçemizin içinde; bir kökten dört dal büyüten incir ağacı gibi serpiliyor, dört nala koşuyor. Tasarruf; a) soyut ya da somut herhangi bir şeyi istediği gibi kullanmak, b) idareli kullanmak, c) kullanmayıp biriktirmek d) kısmak gibi anlam zenginliklerini kazanıyor. Milli gelirimizin tüketilmeden harcanan kısmı, hemen hemen hiç yok gibi. Sarf yetkisi ekseninde, "bugünün işini yarına bırakmıyoruz". Para politikamız fiyat istikrarı hedefi uğrunda kuru frenleyip, yerli üreticinin sırtına basa basa, yabancı sermeyaye daha fazla karlılığı altın tepside sunuyor; ama ekonomimiz büyüyor. 80 milyar dolar gibi bir cari açık; iki senedir gümbür gümbür geliyorum diyordu. Bıçak kemikte, yapısal dönüşüm demeye başladık. Bu başlıkta iki alana el atılması gerekiyor: 1) İsraftan kaçınmak 2) Biriktirmek. Yoksa, en son beş bölgeye ayrılarak önerilen teşvik mekanizması daha önce defalarca denendi; her sefesinde populizme yenildi.

1) Savurganlığımız; ısıtmak ve ısınmak, yalıtmak, ulaşım, elektrik üretimi gibi geniş alanda ortaya çıkıyor. Arz güvenliği yasası, 2009 yılında yürürlüğe girdi. Yasada tasarrufa son sayfada, küçücük bir paragrafta değinildi. Oysa bakın 2011'de enerji faturamız 50 milyar dolar. Enerji hariç cari açık, net turizm gelirimizle kapanacak türden; sadece 25 milyar dolar. Hoca'nın evine hızsız girmiş, herkes hocayı suçlamış. Hoca'da, "yahu, hırsızın hiç mi suçu yok?" tarihi sorusunu yapıştırmış. Yani, ekonomiyi fiyat esnekliğine kırılgan bırakmakla biz suçluyuz. Neler yapabiliriz? Tasarrufu şu beş koldan ekonomimize sardık mı, dağda makineli tüfeklerin fişeklerini bedenine dolamış dolaşan komandolar gibi ekonomize güvenelim o zaman. 1a. Santrallerden tüketiciye kayıpsız ulaşmak. Bölgesel kalkınmada eşitlik, ücretlendirme, verimli üretim olur. Türkiye'nin doğusunda yüksek, batısında düşük kayıp kaçak oranı var. Artan verim, üretimi destekler, istihdamı canlı tutar. Mesela, TMSF'ye devredilen bankaların sorunlu kredilerini özel şirketlere sattığımız gibi, bir iskonto karşılığında, kaçarların tahsilini özele devredebiliriz.

2b. Elektrik üretimindeki tüm eski teknolojileri değiştirmeliyiz. HES'lerimiz 45 yıl öncesinin teknolojilerine dayanıyor. Testereyi bilemek, başta zaman kaybettirir; oysa sonra, hızlı ve az yorulmak olarak döner, ağaç kesen için. 3c. Ulaşımda hibrit araç kullanılmalı. Kemal Derviş denemişti. Makam araçlarından başlayıp; 6, 8,10 silindir içten yanmalı araçlarımızın tamamı değiştirmeli. 4d. Isınmada toprak kaynaklı ısı pompalarını neden bilmiyoruz? Türkiye'de mühendislik varla yok arasında bir yerde de ondan. Bunu Avrupa'lı ve Kanada'lı on yıllardır kullanıyor. Çok zengin olsak bile, küresel kaynakları böylesine israf etmek lüksümüz olmamalı. Sistem, "kıtaların geç soğuyup geç ısınma" gibi basit bir prensiğle çalışıyor. 1 enerjiye, 4 geri dönüyor. Isı, elektrik ve soğuma için kullanılıyor. 5e. Yalıtım. Özel kamu ayırdımı yapılmaksızın, ısıtılan ya da soğutulan her tür bina yalıtılmalıdır.

2) Türk insanı neden çok tüketir? Biriktirmemek alışkanlığımız dört koldan destek buluyor: 2a. Popülizmin 39 yaşında emekli ettiği binlerce süper emekliler, sırtını kısmen ya da tamamen devlete dayayıp tüketimi destekliyorlar. 2b. Demografik yapımızın yan etkisinden destek görüyor. Genç insan, tüm dünyada aynı özellikleri taşıyor; eğitim süresince uzatmalı çocukluk kişiliği hakimdir. 2c. Teknolojimiz ithale mahkum: Üretemediğimiz teknolojilerin özel koşullarımıza uyumsuzluğu, kendimizi küresel pazarlama ağlarının tuzağında bulmamız, eskiyi yenisiyle değiştirme maliyetinin yüksekliği gibi zorluklarla tüketime teslim oluyoruz. 2d. Plan programı sevmeyen toplumuz. Yavuz Sultan Selim'den beri "ordu yolda dizilir" diyoruz.

Kolaycı, dışa bağımlı, üretimi çarpık, tüketimi savurgan kendimize; bütçede, enflasyonda, büyümede, finans sisteminde yakaladığımız bu güzel dalganın arasından, şu soruyu sormak istiyorum; nereye kadar?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar