Nereye gidiyoruz?

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Üretim ve işsizlik verilerimiz yavaş da olsa toparlanmaya başladığımızı gösteriyordu son aylarda. Mesela işsizlik oranını ele alalım. Grafik 1'de mevsimlik hareketlerinden arındırılmış işsizlik oranının 2005'in başından bu yana gelişimi var. Son veri şubat 2010 dönemine ait. Evet, işsizlik hala çok yüksek bir düzeyde, ancak son aylarda belirgin bir iyileşme de var(dı).

Bu gelişmenin arkasında temelde üç neden var(dı): Birincisi, ihracatımız bir süredir artıyor(du). İkincisi, bankacılık sektörümüzün reel kesime açtığı kredilerde artış var(dı). Üstelik bu artış enflasyondan arındırılmış (reel) veriler için söz konusu (idi). Böylelikle kriz öncesindeki zirve değerini aşmış vaziyette (idi) reel kredi stoku (Grafik 2).

Üçüncüsü, bu ortamda ekonomiye duyulan güven arttığından, insanlar "Yarın ne olacak?" kaygısıyla erteledikleri harcamalarını artık yapıyorlar(dı). Şirketlerimizin ekonomiye duydukları güveni ölçmeye çalışan endekslerin en önemlisi Merkez Bankası'nca yayınlanan reel kesim güven endeksi. Bu endeks son ayda düşüş gösterdi, ama hala endeks ekonomiye duyulan güvenin yüksek düzeyde olduğunu gösteriyor(du). Grafik 3'te bu endeksin hareketleri var; endeks ne kadar 100'ün üzerinde değer alıyorsa güven de o kadar yüksek oluyor.

Geçmiş zaman kipi kullandığımın farkındasınız elbette. Bunun nedeni, işsizlik ve kredi verilerinin mevcut olumlu eğilimlerinin yeni açıklanacak verilerde hemen tersine dönecek olmaları değil. Zaten en son işsizlik verisi şubat dönemine ait, biz mayıs ayındayız. Ama önümüzdeki dönemde böyle bir tersine dönüş olasılığı giderek yükseliyor. Üstelik çeşitli güven endekslerinde ve banka kredilerinde daha erken gözleyebiliriz böyle bir gelişmeyi.

Bu sevimsiz olasılığın giderek artmasının nedeni Avrupa Birliği'ndeki (AB) krizin yaygınlaşma emareleri göstermesi. Durumu daha da olumsuz kılan, AB ülkelerinin artık ayan beyan biçimde ortak bir şekilde davranmaması. Geçen hafta Almanya'nın açıkladığı karar diğer AB üyelerinin tepkisini çekti. Bu karar 'açığa satışlarla' ilgiliydi.

İşin teknik ayrıntısı önemli elbette, ama dikkatinizi çekmek istediğim konu açısından daha önemli olan bu kararın AB'nin diğer ülkelerine danışılmadan alınmış olması. Piyasalar zaten diken üstündeydi, bu karardan sonra ortalık iyice karıştı. Durumun göründüğünden daha da kötü olabileceği kaygılarını artırdı bu karar.

Bu ayın başında İspanya'ya ilişkin bir söylenti yine piyasaları karıştırmıştı. Bu sefer söylenti değil de, İspanya'nın finansal sektörüne ilişkin alınan kararlar piyasaları daha da tedirgin edeceğe benziyor. Alınan kararda bir yanlışlık yok; finansal sektörde zayıf durumda olan kurumları daha güçlü hale getirmek amacını taşıyor. Ama sonuçta finansal sektörde büyük sorunlar olduğunu ilan etmiş oluyor bu karar.

O karar ile Katolik Kilisesi'ne ait bir tasarruf bankasına el konuldu. Hissedarları olmayan, kârlarının bir kısmını sosyal amaçlı kullanan bu tür başka bankalara da el konulup birleştirilecekleri söyleniyor. Bu planın maliyetinin 35 milyar avro olacağı tahmin ediliyor. Farklı bir ifade ile İspanya'nın borç yükünü GSYH'sinin yüzde 4'ü kadar artıracak bu plan. Masum bir rakam belki, ama fark etmiyor; finansal sektörün karşılaştığı sorunlar iyice açığa çıkmış oluyor ve tedirginlik artırıyor.

Salı günü bu satırların yazıldığı saatlerde Asya borsalarında büyük düşüşler yaşanıyordu. Az sonra Avrupa borsaları daha keskin bir düşüşle açıldılar. Finansal sektördeki gergin ortam yetmiyormuş gibi bir de iki Kore arasında savaş olasılığı arttı. Kuzey Kore'nin silahlı kuvvetlerinin savaşa hazır olması talimatını verdiği haberleri, piyasaları daha da gerdi.

Kısacası işler iyi gitmiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018