Nereye gidiyor bu kârlar?
Türkiye tarihinin en zor senelerinden birkaçını geride bıraktı derken şimdi de deprem felaketini yaşadık. Malumunuz yurt dışında konjonktür zaten sıkıntılı. Yumuşak inişli de olsa resesyon, enflasyon, enerji maliyetleri, emtia fiyatları, tedarik zinciri sorunları, jeopolitik çatışmalar şeklinde bize doğru esen sert rüzgarlar, içeride uyguladığımız politikayı tolere etmiyor. Oysa 2003’ten bu yana konjonktür bizi hep desteklemişti.
Eski güzel zamanlar sona erdi
Parasal bolluk, finansa kolay erişim, güçlü tüketici talebi, pürüzsüz işleyen tedarik zincirleri, istikrarlı emtia ve hammadde fiyatları, jeopolitik dinginlik, küreselleşme eğilimleri ve liberal politikalar hem dünyada hem bizde bir büyüme ve kar dönemini yaşattı. Sonra salgın dönemi yaşandı ve dengeler alt üst oldu. Bahsettiğimiz tablo tersine döndü. Yıkıcı teknolojiler ve sürdürülebilirliğin etkisi ile dünya siyasi, sosyal ve ekonomik paradigma değişimlerini yaşarken, biz içeride bu değişimi okuyamamanın sonuçlarını iyi kötü hep birlikte deneyimliyoruz. Şimdi gelelim esas meseleye. Dünyadan esen rüzgarlar sertleşirken, 1990’lı yıllardan bu yana unutmuş olduğumuz enflasyon ile yeniden tanıştık.
Enflasyon sanal bir bolluk ve bereket ortamı sağlıyor. Oysa arka planda ekonomiyi çürütüyor. Sahil kentlerinde denize yakın oturanlar bilir, denize yakın olmak iyidir hoştur ama nemli ortam içten içe binanızı çürütür, yıpratır. Enflasyon da böyle. 2021 ve 2022’de enflasyonist etkiler ile yüksek cirolar gördük. Covid sonrası ertelenmiş talep enflasyonist ortam ile birleşince, insanlar tükettikçe tüketti. Bizde yüksek cirolar için kendimizi alkışladık. Kar tarafına bakarsak orada kötü bir tablo olmamakla birlikte bir düşüş trendi var. Bunu fark etmek önemli.
Karlar neden azaldı?
Enflasyonist ortam ve finansa erişim zorlukları şirketlerde SMM, faaliyet giderleri ve finansman giderlerini adeta uçurdu. Gelir tablosunun dibinde her zaman alıştığımız o tatlı karları göremedik. Elbette kendi iç pazarında lider olan, cirosunun %50-60’ından fazlası yurt dışından gelen, görece fiyata duyarsız ürünler üreten, bazı spesifik sektörlerdeki firmalar yüksek karlara devam ettiler.
Ancak büyük çoğunluk, beklediği karları elde edemedi. Fiyatları ne kadar şişirirseniz şişirin, bu bahsettiğimiz üç kalemdeki artışların üzerinde kalamaz, çünkü bir de rekabet faktörü var. Siz fiyatları yüksek kar elde edeceğiniz seviyelere çıkardığınızda, müşteri sizden uzaklaşabilir. Çünkü rekabet de pek çok sektörde çok çetin. Bu nedenle fiyatlama da makul bir seviyede artırılmak zorunda kaldı. Sonuçta karlar düştü.
2023’te karlar daha da düşebilir
2023 şüphesiz 2022’den çok daha zor. Üstüne bir de güçlü talep zayıflayabilir. Seçimin zamanında yapılması halinde dahi kazanan ittifakın nasıl bir ekonomi politikası uygulayacağı belirsiz. Mevcut politika devam edecek olursa, enflasyonist ortam bir süre daha devam eder, ki bu da karlardaki düşüş trendini devam ettirir. zBu durum 1-2 sene daha sürerse, özsermayeler zayıflar, kaldıraç oranları zaten çoğu şirkette %70’in üzerinde olduğundan ve finansa erişim sıkıntıları devam edeceğinden yatırımlar hız keser.
Ne yapmalı?
Şirketlerin şu an bu sarmaldan “siyaset ve konjonktür bağımsız” olarak çıkma imkanı var. Çare inovasyon ve farklılaşma. Tüm yazılarımda vurguluyorum, rakiplerden ürün/hizmet, süreç, pazar veya iş modeli olarak farklılaşmazsanız, enflasyon ve fiyat rekabeti döneminde yüksek karları unutun. Rakiplerinizden bazı konularda daha iyi olmanız yetmiyor, daha farklı olmanız gerekiyor. Yüksek kar elde etmek isteyen, bunu da ölçekleyerek yapmak isteyen, acilen farklılaşarak rakiplerden ciddi pazar payı alacak ya da yeni bir pazar bulacak. Bunu da inovasyon ile yapacağız. İnovasyon ile yüksek karlılığı yeniden nasıl yakalarız, bu konuda yazmaya devam edeceğim.