Neredesin, yanımda mısın?
Nur Ger “toplumsal cinsiyet eşitliği” temasının liderliğini yapan önemli isimler arasında yer alıyor. İlginç olan yanı ise bana kalırsa seçtiği yöntem. Şöyle ki, toplumsal eşitliğe erkekler üzerinden yürüyor. Hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz ki, çoğu zaman kadın aleyhine mağduriyeti yaratan erkekler ve erkek egemen dünya. Nur Ger, onları kazanırsak bu işin üstesinden gelebileceğimize inanıyor. Çevresindeki gönüllü erkekler de aynı kanaatte.
Ger, yakın tarih içinde Türkiye’de ortaya çıkan ve devam eden kadın hareketlerinin neredeyse hepsinde yer aldı, öncü oldu. Kadın derneklerinin büyük bir kısmının kurucu isimleri arasında. Bu arada sivil toplumcu yüzüyle tanıdığımız Ger, aynı zamanda başarılı bir iş insanı. Hem ticari hayatta sivil toplumda aktif müteşebbis.
Bu söyleşi Yanındayız Derneği ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine kurgulandı. Özetle toplanmış bütün erkekler bir kadının çevresinde toplumsal cinsiyet eşitliğini kuru kuru savunmakla kalmıyor, anlatıyor, ikna metotları kullanıyor, eğitim veriyor, sahneye çıkıp adeta tuluat yapıyor, çalışıyor da çalışıyorlar…
Yabana atılır gibi değil, erkekler kadınların yanında olduklarını göstermek için gerçek çaba içinde. “Yanındayız” ismini Murat Yetkin koymuş. Logosunu Necati Özkan tasarlamış. Bildirgeyi erkekler yazmış…
Son faaliyet alanınız “Yanındayız” Derneği. Yine kurucusunuz. Yine ezber bozan bir çalışma içindesiniz. Kim kimin yanında?
Çok uzun yıllar toplumsal cinsiyet eşitliği savunuculuğu yaptım. Aşağı yukarı bende 10-12 yıl öncesinden gelerek bir fikir oluşmuştu. Tamam, biz kadınlar çok gayret ediyoruz ve toplumu da dönüştürecek olan kadın hareketidir. Tümüyle demokratik bir topluma dönüşmek için, zaten eşitlikten yola çıkılınca kadınlarla birlikte bu yapılır. İyi de kime karşı? Erkeklere karşı. Çünkü bütün feminizm söylemindeki olumsuz yaklaşım bu, erkeklere karşı çıkar. Hâlbuki bu o değil. Toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu bir kadına tanınan fırsatla bir erkeğe tanınan fırsatın bir toplumda ne kadar eşit olduğu ile ilgilidir. Şimdi böyle dediğiniz zaman herkesin feminist olması gerekiyor; eğer kadınlar fırsat eşitsizliğine maruz kalıyorlarsa bunu dengelemek lazım. Kiminle? Erkeklerle… Zaten erkeklerin dönüşmesini istiyoruz. Farklılaşmasını istediğimiz kitle erkekler. Daha doğrusu ataerkil düzendeki rol modellerindeki hem erkekler hem kadınlar. Onu da biraz açabilirim. İnsan tarihi erkekler tarafından yazılmış. 50-60 yıldır kadınlar bu tarih süreci içerisinde neresinde diye araştırmalar yapılmaya başlandı. Gelecekte de eğer eşitlikçi bir döneme geçebileceksek erkeklerin kendileri için biçtikleri rol modelleriyle kadınların da bu düzende onlar için biçilen rol modellerini dönüştürmesi gerekir. Birisi kamusal alanda tamamen serbest, dışarıda istediği gibi, diğeri ise özel alanda kapalı, mümkünse alanda kapalı. Hayat da böyle devam etsin. Son 30-40 yılda yaşanan değişim 10 bin yıllık tarihsel sürece baktığınızda mucize.
Geldiğimiz nokta mucize yaşıyormuşuz gibi durmasa da…
Hareketin başladığı alanlarda, ülkelerin geldiği yer itibarıyla 80 yılı bulmuyoruz. II. Dünya Savaşı sonrasını anımsayın, savaştan çıktıktan sonra erkek nüfus eksikliğinden kadınlar iş dünyasına giriyor. Ekonomik güç eline geçtiği anda hak arayışı, eşitlik arayışı artıyor. Kadın, yapabilirliğini görüyor. Çocuklarını da buna göre yetiştirdiği için 68 kuşağı çıkıyor. O süreçte erkekler de kadınlar da geleneksel rollerden çıkarak daha paylaşımcı bir birlikteliğe gidiyorlar.
Anladığım şu, erkekleri dışarıda tutarak toplumsal cinsiyette eşitlik yaratılamayacağını görerek erkekleri esas oyuncu olarak içeri almışsınız. Doğru mudur?
Evet. Hem erkek hem erkeklere konuşuyor.
Bunu organize eden bir kadın.
Evet. Danışma kurulu var. Orada da kadınlarımız var. Danışma kurulu da bütün hayatını toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna adamış olan kadınlarımızdan oluşuyor.
Erkekler ne yapıyor?
Şöyle bir şey söyleyeyim. Anayasaya göre dernekler sadece kadınlar ya da sadece erkekler olamaz. Kadınlar da üye olabilir. Ama kim üye olursa olsun biz erkeklere çalışıyoruz.
Hedef kitleniz erkekler. Onu çok net ortaya koyalım.
Evet. Erkeğin içindeki ataerkil düzeni kırarak eşitlikçi bir düzene dönüştüğünü itiraf ettiği bir dernek. Diyorlar ki, biz hiç böyle olduğunu düşünmüyorduk. Hatta hepimiz çok eşitlikçiyiz diye düşünüyorduk. Eşimiz çocuklarımız evde, dövmeyiz, çalışırız, çocuklarımıza da eşit davranıyoruz. Kız çocuğu, erkek çocuğu ayırmıyoruz.
Ama işte sorunda o değil, değil mi?
Tabii ki. Ayrıca da Türkiye’de bu kadar kötü olduğunu kimse bilmiyor. Bir de öyle bir durumumuz var.
Bir hatırlatma olsun. Kadın istihdamı en sıkıntılı sorunlarımızdan bir tanesi. Kadın girişimcilerin ve kadın yöneticilerin oranı yetersiz. Kayıtsız çalışan kadın sayısı erkeğe göre çok çok fazla. Kız çocuklarının okullaşması çok çok geride.
Okuma-yazma bilmeyen 20 milyon kadınımız var. Şiddet. Kadın şiddeti, kadın cinayeti dediğimiz oran 14 kat artmış durumda. Zaten bu hassasiyete en çok kadın cinayetleri ile ilgili olarak ki, buz dağının ucudur, yani kadın cinayetleri. Türkiye, dünyada sondan 6’ncı - 7’nci, OECD’de sonuncu, Avrupa Birliği’nde sonuncu. Bu konunun bu kadar vahim olduğunu erkeklerimiz farkında değildi.
Nasıl olmamışlar acaba?
Çünkü ana akım, ana alanlar var. Ekonomi, iktisat konuştuğumuz zaman, sosyal bilimlerde konuştuğumuz zaman, çevre konuştuğumuz zaman, pek çok konuyu konuşalım, bunlar ana akım. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akım olması şunla olmuyor. Mesela bizim kendi tarihçemize baktığımız zaman 1945 ile 1970 arası Türkiye’de hiçbir şey yok. İlk kurulmuş birkaç kadın grubunun haricinde kadın hareketi yok. 1970’ten sonra başlıyor. Konu, dünyada çok hızlı yol kat etmiş olmasına rağmen ülkemizde ciddi anlamda geri kalmış bir konu. Geriledik, ilerlemedik. Benzer örneklere bakıyorsunuz mesela Güney Kore 30 yılda ekonomik olarak bir yerlere geldi ama eşitlikte de yukarı bir yerlere taşındı. Aslında konu şu, ne zaman ki kadın erkek fırsat eşitliğine giriyor, o toplum ondan sonra gelişmeye başlıyor. Yani pırlanta ya da petrol satıp hiçbir üretim yapmadığınız bir ülke değilseniz ki, Afrika’nın büyük bir kısmı çok ilerici bir kadın hareketine dönüşmüş durumda. Afrika’daki ülkelerin yarısı şu anda parlamentolarında…Türkiye’den daha ilerideler.
Şunu hatırlatmakta fayda var, toplumsal eşitlik sağlandığında, kadının ekonomiye katkısı, hane halkının tasarruf oranı, çocukların okuması, sağlık harcamaları iyileşme yaratıyor.
Tabii. Kadın eline geçen parayı önce aile ve çocuklarına harcıyor. Kendine de harcamıyor.
Yanındayız Derneği’nde çok orijinal bir proje üretmiş olduğunuzu görüyorum: “berber sohbetleri” nereden çıktı, erkekler ne anlatıyorlar?
Erkeklerin bir arada oldukları mekânlar düşünüldüğü zaman bunun kıraathaneler, berber, spor ortak alanları gibi alanlar olduğunu görüyoruz. Hala Türkiye’de berber kadın ve erkek olarak ayrıştırılmış olduğu için her konunun konuşulduğu rahat alan. Dolaysıyla erkeklerin erkeklere hitap ettiği berber erkek bir mekân. Şimdi konuşanlarımızda erkekler. Burada erkekler biraz önce konuştuğumuz temel çerçeveyi biliyorduk ya da bilmiyorduk diyorlar. Fakat en önemlisi ben kendim ne kadar ataerkilim farkında bile değildim. Mesela kadın istihdamı için gece vardiyasına ben hayatımda kadın CV’si okumadım. Direkt bana erkekleri getirdiler. Hiçbir zaman aklıma gelmedi. Veyahut kamusal alanda kadının ihtiyaçları, herhangi bir ürün tasarruf edilirken ya da tasarlanırken kadın diye bir şey bilmedim. Kadını ataerkil düzenin bir parçası olarak gördüm ve onu da kız çocuğumu da el bebek gül bebek korumanın benim için medeniyet göstergesi olduğunu anladım ki, maalesef konu hiç bu değilmiş. Türkiye’de durum böyle ise ben mümkün olduğu kadar erkeğe bunu anlatayım. Üyelerimiz bu berber sohbetlerinde doğaçlama konuşuyorlar ama konuya çok hâkimler. Ben şunu söyleyeyim, Yanındayız bünyesinde bir muhabbet grubumuz var, bunlar en yüksek izlenme ve katılım olan grup. Orada hem danışman üyelerimiz var hem biz varız ve temel konumuz kadın konuları. Sadece her gün gelen uluslararası veya ulusal yazıları okumak zaten yetiyor. Mesela bir spor markasının şu an kadın futbol turnuvalarında vermiş olduğu reklam çarpıcı olmasına karşın sponsorluk yaptıkları atletlerin hamilelik döneminde, öncesinde ve sonrasında ücretlerini kesmeleri, hamilelik döneminde dahi yarışma kazanabilmesi için yaptıkları etik olmayan davranışlar söz konusu…
Nur Ger hep yaratıcı bir kadındı, ama fikir nasıl doğdu? Bir gece rüyada görmediniz değil mi? Neydi o “evraka anı”?
Benim için 12-13 sene öncesinden, TÜSİAD’ın “Tek kanatla geleceğe uçamayız’’ filmi var. Orada ilk defa erkeklerin konuştuğu şey odur. “He For She’’ mesela dünyadaki değişimin sesi oldu. “He For She’’ 5 yıllık. “Tek kanatla geleceğe uçamayız’’ 12 yıl öncesinden gelir. Bu benim bazı vizyonlarımı zorluyor. Ben yalnız Türkiye’yi değil dünyayı da izliyorum. Türkiye’de de buna şimdi başlarsak çok erken olmaz dedim Zaten derneğin kurulmasından önce bir buçuk yıl süre bizim 20 üye ile yaparız dedik. Konu herkes tarafından çok iyi kabul edilir ve anlaşılır oldu. 40 olunca kurduk.
Projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Bir kere Türkiye’nin bir toplumsal cinsiyet eşitliği endeksi yok. Bunun çalışması çok önemli. İlçe bazında böyle bir çalışmayı başlattık. İlk sonuçlar bir yılda gelecek. Bir de Toplumsal Eşitlik Skorum çalışmamız var. 20 soruluk bir çalışma var. 100 puan üzerinden toplumsal cinsiyet eşitliği puanı alıyorsunuz.
Karne gibi bir şey mi?
Daha geniş açılımla, 60 soru ile Türkiye’deki yaygın toplumsal cinsiyet eşitliği algısını ölçen KONDA’nın yapacağı bir araştırmaya sponsor arıyoruz. Konu şu, yani Yozgat’taki toplumsal cinsiyet eşitliği skoru algısı ile İstanbul Bağcılar ya da Şişli’deki nedir. Gene bu Türkiye ve ilçeler bazında. Bugüne kadar hiç yapılmamış projelerimiz var.
Kolay projeler değil.
Evet ama erkekler bir arada olunca, konuya odaklanıldıktan sonra o 10 bin yıllık deneyim var ya çok daha hızlı şey oluyor. Ben bir sürü kadını derneğinin hem kurucusuyum hem üyesiyim. Kadınlar şunun şurasında 40 senedir hayatın içerisinde. Oysaki erkekler her türlü konunun içerisindeler. Sadece bu konu onların ayna efektini almamışlardı. Gördükleri odaklanıldığı anda çok daha hızlı, çabuk yürüyor. Bir de kurumsal eğitim veriyoruz. Bunu da bir üyemiz hazırladı. Erkek de kadın da kendi skorunu ölçerek günü bitiriyor.
Herhalde insanların suratına ufak çaplı bir şaplak oluyor.
Kadınlara da. Kadın şöyle diyor; “…eşim bana çok yardım ediyor...” Niye yardım ediyor? Evin bir ferdi değil mi? Yardım ne demek. Benim eşim çok medeni, bana çok yardım eder. Böyle bir şey yok. Beraberken ne ihtiyaç varsa birlikte giderilir. Kadınlar için de geçerli olan şeyler var. Birey olarak ayakta durma, kendi hayatını devam ettirme, ekonomik bağımsızlığından ödün vermeme, çoluk çocuk diyerek hayatın kesintisindeki dönemi mutlaka çocuğa adapte edip onun sonrasında devam etme kararları çok az kadında var.