Nereden çıkıyor bu para?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Kısa vadeli sermaye hareketlerinin hızını kesmeyi amaçlayan son önlemlerle öncelikle mevcut sermayenin Türkiye'yi terk etmesi mi öngörülüyordu, yoksa bundan sonra çok fazla giriş olmasının önüne geçilmek mi isteniyordu? Temel soru galiba bu. Herhalde hiç kimse, "Alınan bu önlemlerle mevcut sermaye paniğe kapılsın ve çok kısa sürede Türkiye'yi terk edip gitsin" gibi bir amaç gütmüyordu. Böyle bir amaç, önlemlerin ruhuna ters düşerdi çünkü. Önlemlerle temel olarak kısa vadeli sermayenin giriş-çıkış hızı yavaşlatılmak istenirken, bunun tam tersine hızlı bir çıkış sonucu ortaya çıkması elbette arzulanamazdı. Dolayısıyla amaç, her an çıkma potansiyeli gösteren "köpük" sermayenin gitmesini, ama bu gerçekleşirken piyasaların altüst olmaması sağlayabilmekti. Bunun için de öncelikle gecelik borçlanma ve borç verme faiz oranları arasındaki makas açıldı.

Eylül ayında gecelik borçlanma faizi yüzde 6.25, borç verme faizi yüzde 8.75'ti ve arada yalnızca 2.5 puanlık bir fark vardı. Borç verme faizi sabit tutulurken, borçlanma faizi ekimde yüzde 5.75'e indirildi. Fark 3 puana çıkmıştı. Faize asıl "darbe" kasımda indirildi, borçlanma faiz oranı yüzde 1.75'e çekildi. Borçlanma-borç verme arasındaki fark birden 7 puana fırlayıverdi. Aralıkta iki yönlü değişikliğe gidildi. Borçlanma faizi yüzde 1.50'ye çekilirken, uzun süredir dokunulmayan borç verme faizi yüzde 9'a çıkarıldı ve fark 7.5 puanı buldu. Ocak ve şubatta ise oranlar sabit bırakıldı.

Öncelikli amaç zaten gecelik piyasada park eden parayı buradan söküp atabilmek ve yeni girişleri önleyebilmekti. Gecelik faizin böylesine düşürülmüş olmasının, bu amaca ulaşmayı büyük ölçüde sağladığı belirtiliyor.

Ama alınan önlemlerin diğer piyasalarda; devlet iç borçlanma senetleri piyasasında, hisse senedi piyasasında dramatik çıkışlara yol açtığını söylemek olanaksız. Hem zaten başta da belirttik; böylesine çıkışlar bekleniyor, arzulanıyor değildi ki…

Merkez Bankası'nın aldığı önlemlerle Türkiye'den ne miktarda döviz çıktığına ilişkin rivayetler öylesine muhtelif ki… Önce 6 milyar dolarla başladık, sonra 8 milyardan söz edildi, son olarak da 10 milyara "ulaştık".

Bu rakamlar biraz da "boş atıp, dolu tutmak" çabasının ürünü gibi görünüyor. Doğrusu bugüne kadar ne bir hükümet yetkilisinden somut olarak bir rakam duyduk, ne bürokratik kademelerden. "Şu kadar döviz çıkmış, doğru mu" türü sorulara verilen yanıtlardan bir "yorum-haber" yaratılmaya çalışılıyor. Tablo ne yazık ki, böyle…

Çıkan döviz nasıl görülebilir?

Alınan kararların ne miktarda döviz çıkışına yol açtığını görmenin iki yolu var; ya bir yetkili çıkıp resmi olarak rakamı açıklayacak ya da ödemeler dengesine bakacağız. Bugüne kadar resmi bir açıklama yapılmadı. Ödemeler dengesinde de aralık rakamları var ve 14 Şubat Pazartesi günü detaylı olarak yazdık, aralık rakamları öyle ileri sürüldüğü gibi çok yüklü bir paranın çıktığına işaret etmiyor. Tam tersine, 2010'un nisandan sonraki en yüksek döviz girişi aralıkta gerçekleşmiş.

Ocak ve şubatta hızlı çıkışlar yaşanıyor mudur peki? Düşük ihtimal; çünkü yoğun bir çıkış olsa bunun etkisini görürdük.

Yabancının parası ağırlıkla iki alanda; hisse senedinde ve devlet iç borçlanma senedinde. Yabancı aralıkta hisse senedi portföyünü 785 milyon dolarlık azalttı; DİBS portföyünde ise 551 milyon dolarlık artışa gitti.

Hisse senedindeki azalışı yabancının payından da izlemek mümkün zaten. Kasım sonunda yabancının hisse senedindeki payı, hisse adedi açısından yüzde 53.54 düzeyinde bulunuyordu. Piyasa değerindeki pay ise yüzde 67.65'ti. Piyasa değerindeki pay fiyatla da ilintili olduğu için temel gösterge aslında adet açısından olan. Buna göre, kasım sonunda yüzde 53.54 olan adetteki pay, aralık sonunda yüzde 52.27'ye indi.

Belli ki yabancı ocak ve şubatta da hisse senedinden çıkmaya devam ediyor. Çünkü adetteki pay ocak sonunda yüzde 51.10'a, 16 Şubat itibariyle yüzde 50.52'ye gerilemiş durumda.

Devlet iç borçlanma senedinde ise aralıkta çıkış bir yana 551 milyon dolarlık giriş söz konusu. Merkez Bankası'nın her hafta yayımlamakta olduğu veriler de, yurtdışı yerleşiklerin DİBS portföyünün aralık ayı boyunca 33.1 milyar dolar ile 33.7 milyar dolar arasında değiştiğini gösteriyor.

Hem yabancılar ellerindeki borç senetlerini satsalar, faizdeki artış bu kadarla sınırlı kalır mıydı? Faiz bir miktar arttı, sonra yeniden azalma sürecine girmedi mi? Yabancı ya da yerli, ellerinde bu senetleri bulunduranlar satışa geçse, bu senetlerin fiyatı düşmez, dolayısıyla faiz fırlayıp gitmez miydi?

Varsayalım ki, hisse senedine ilişkin rakamları da, DİBS rakamlarını da "hatalı" okuyoruz. Bu piyasalardan çıkarılan tutar çok daha fazla. İyi de bu para Türkiye'de TL olarak mı tutuluyor? Öyle olmayacağına, bu TL dövize döndürüleceğine göre dolar neden 1.60'a çakılıp kaldı.

Biraz daha sabredersek, ödemeler dengesinin ocak ve şubat verileriyle tabloyu daha net biçimde görebileceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar