“Nereden aklıma esti kim bilir, 2002 seçim sonuçlarına baktım şöyle bir”

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Kabul edelim, birey olarak dedikoduyu, toplum olarak komplo teorilerini severiz. İstisna durumundaki kişiler, gruplar olabilir elbette; biz, genelden söz ediyoruz. 
Komplo teorilerinin kaynağı da genellikle Amerika’dır. Adı üstünde teoridir dile getirilenler, dolayısıyla bunların gerçekle bağlantısını da bilemeyiz, gerçeğe ne kadar yaklaştığını da, ABD kaynaklı olup olmadığını da... 

Ama geri dönüp siyasi tarihimize, son döneme baktığımızda komplo teorisi varsayımını güçlü bir şekilde sıcak tutan gelişmeler olduğunu da görürüz. İşte bizi 2002 yılına götüren de bu oldu. Çiğdem Talu’nun sözleri, Melih Kibar’ın bestesi ve Erol Evgin’in yorumuyla yıllarca dilimizden düşmeyen “Nereden aklıma esti kim bilir, gezdim dün gece şehri şöyle bir” diye başlayan şarkıdan esinlendik. Biz de Türkiye için dönüm noktası olan 2002 seçim sonuçlarına baktık şöyle bir! 

Türkiye’nin tarihi değişti 

12 Eylül 1980’de, “Seçimlerden koalisyon çıkmasın, koalisyonlar ülkeyi istikrarsızlığa götürüyor” mantığıyla getirilen yüzde 10 barajı, daha sonraki yıllarda iktidar olan hiçbir parti tarafından nedense antidemokratik bulunmadı. Halen de bulunmuyor ya. Çünkü iktidarsanız ve gelecekte de bu baraja takılmayacağınızı biliyorsanız, “altta kalanın canı çıksın” demeye devam ediyorsunuz. 
1999 seçiminde oluşan Meclis, çok rahatlıkla bu barajı yüzde 5’e çekebilirdi, ama yapmadı. Ve bunun faturası da çok ağır bir şekilde 2002 seçiminde ödendi. 

Bağımsızlar ayrı düşünülürse, bir seçimde Mecliste olan tüm partilerin, bir sonraki seçimde Meclis dışında kaldıkları hangi ülkede görülmüş. Bizde görüldü işte. Barajı indirmeyen partiler, o barajın altında kaldı. 

Ve bu yüzden Türkiye’nin kaderi değişti. Eğer 1999 Meclisi barajı yüzde 5’e çekmiş olsaydı, 2002’de DYP, MHP, Genç Parti, Demokratik Halk Partisi ve ANAP Meclise girecekti. Bu gerçekleşseydi, yüzde 34.3 oy alan AKP, milletvekili sayısında yüzde 66 paya sahip olamayacaktı. Aynı şekilde oy oranı yüzde 19.4 olan CHP de sandalyelerin yüzde 32.4’ünü alamayacaktı. 

Üçlü koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP 2002’de Meclis dışı kalarak büyük bir fatura ödemiş oldu. MHP 2007’de yeniden dönebildi siyaset sahnesine, ama DSP ve ANAP eriyip gitti. Bu, yüzde 10 barajını yüzde 5’e çekmemenin maliyetiydi. 

1999 seçiminde seçmen iradesi büyük ölçüde Meclise yansımıştı. 550 milletvekilini temsil eden oy oranı yüzde 84.7 olmuştu. 2002’de ise 550 milletvekili yüzde 54.7 oyla seçildi. Yani, toplam oyların yüzde 45.3’ü boşa gitmiş oldu. 

Nerede o parti? 

2002 seçiminin üç yeni partisi vardı; AKP, Genç Parti ve Demokratik Halk Partisi. 

DHP, bölgesel oylar için siyaset sahnesine girmişti ve barajı aşamayınca daha sonra bağımsız adaylarla ve farklı isimler altında örgütlenerek Meclise girmeyi tercih etti. 

AKP, büyük bir hareketin en önemli dişlisiydi. Ama bu dişliyi harekete geçirecek küçük dişlilere de ihtiyaç vardı. Ve öyle anlaşılıyor ki bu küçük dişli, ara dişlilerin yok olması sonucunu doğuran Genç Parti’ydi.

Genç Parti, 2002 seçiminde aldığı yüzde 7.2 oyla, belli ki DYP, MHP ve ANAP’tan oy çalmıştı. Bir varsayım, acaba 2002 seçiminde Genç Parti olmasaydı, Meclise iki parti mi girerdi, üç ya da dört parti mi Mecliste olurdu. Örneğin dört partinin gireceği bir Mecliste, üçte bir oyla üçte iki çoğunluk sağlamak mümkün olabilir miydi? 

Herkesin bir misyonu var 

Ya 2002 erken seçimi kararı? Türkiye en büyük ekonomik krizini yaşamış, bir dizi acı reçete uygulamaya konulmuş, mesafe alınır hale gelinmiş, biraz sabredip meyveleri yemek varken, seçmenin zihnindeki kriz algısı hala taptaze duruyorken, erken seçim kararı. 

Sonuç ortada işte. Şimdi pek tartışmıyoruz ya da neredeyse unuttuk bile. Cumhurbaşkanı seçiminde çatı aday çıkarılması... Sahi bu kimin kararıydı ve kime, neye hizmet edeceği umuldu ya da hedeflendi? Çatı aday, seçimden sonra yalnızca “Artık benim söyleyecek sözüm yok” diye nasıl oldu da birden köşesine çekildi. CHP yetkilisi, “Erdoğan ilk turda kazanamadığında ikinci turda çok daha yüksek oyla seçilse daha kötü olurdu” derken neyi kastetti? 

★ ★ ★

Ekonomiyi konuşalım, ekonomik gelişmelere bakalım; tamam. Ama ekonomiyi, detaylarına pek girmediğimiz ve sanki olağan gelişmelermiş gibi gördüğümüz siyasi gelişmelerin şekillendirdiğini de unutmayalım.

aktas-021.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar