Neoklasik ve ötesi

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Barone'den beri (1908) Batı iktisatının sosyalizmle ilgili temel tartışma konusu merkezi planlı (piyasasız) ekonomilerin statik bir çerçevede optimal kaynak dağılımını gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleri idi -Pareto etkinlik. Lange-Taylor tipi piyasa sosyalizmi modeli de bu soruya bir cevap olarak ortaya atılmıştı. İktisadi düşünce tarihi açısından bakınca, Lange-Taylor modelinin modern mikro iktisadın ortaya çıkış sürecinin otantik bir parçası olduğu söylenebilir. Batı iktisadının temel teorik çerçevesi olan neoklasik teori açısından en önemli sorunun etkinlik problemi olarak görülmesinde gerçekten de şaşılacak bir şey yoktur. Bir rezerv koyarak devam edeyim. Özellikle fiyatların enformasyonu daima optimal taşıdıkları şeklinde bir iddianın neoklasik literatürde olmadığını belirtmek gerekir. Vülger literatürün sandığının tersine, teknik manasıyla "rasyonel beklentiler" postüle etmek bile rekabetçi genel dengenin" etkin olduğu iddiasını içermemektedir.

Yine de neoklasik iktisadın temel tezleri (i) Rasyonel ajanların kar/fayda maksimizasyonu sonucu rekabetçi piyasa şartlarında optimal kaynak dağılımına ulaşılacağı (ii) Fiyatların gerekli tüm iktisadi enformasyonu -tam etkin olmayan bir biçimde de olsa- taşıdıkları (iii) Piyasanın en etkin iktisadi organizasyon tipi olduğu noktalarında toplanabilir. Çalışmalar bu çerçeveden sapmalar üzerinde olmakla beraber referans noktaları hâlâ bunlardır. Bu bakışın doğal uzantısı optimaliteyi engelleyen problemleri ön plana çıkarmak ve tedavi önermekten ibaret bir politika paketi üzerinde yoğunlaşmaktır diyebiliriz. İktisatçıların teşvikler, etkinlik artırıcı kontrat ve kurumsal düzenlemelerin analitik tasarımı, enformasyon sorunları ve karar verme sürecinin analizi üzerinde durarak herhangi  bir ekonomiye bu optikten baktıkları söylenebilir. Her türlü ekonomik yapı rekabetçi piyasanın hipotetik özelliklerine yakınlığı/uzaklığına göre değerlendirilmektedir. Reel sosyalist ekonomilere de yıllarca bu çerçeveden bakıldı. Reform arayışı içindeki Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği iktisatçıları pek de iyi bilmedikleri Batı iktisatının temel mesajını -bir çokları için iyimser bir tahminle- lisansüstü ders kitapları düzeyinde algılamakta gecikmediler. Reform önerilerinin ortak pratik özü desantralizasyonun gerekli ve yeterli şart olduğunun zımni veya açık kabulü ise, reformcuları etkileyen Batı iktisadının ortak teorik özünün de enformasyon/teşvik problemleri olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.

Bir kaç noktaya değinmek uygun olabilir: (1) İktisat teorisinin "ana akımının" tüm alt modellerini neoklasik olarak nitelemek ne doğru ne de mümkündür. (2) "Statik etkinlik" ifadesi dinamik modellerde optimalite özellikleri mutlaka değişecek anlamına gelmez. (3) Temel modellerde görülen plan/piyasa matematiksel özdeşliği sosyalist ülke iktisatçılarının planlamada problemler arttığı zaman piyasa düaline kavramsal geçiş yapmalarında etkili olmuş olabilir. Temel mesele teşvik/enformasyon olunca ana temalar da enformasyon taşıyıcı fiyatların devreye sokulması ve kamu iktisadının "tercih söyletme" mekanizmalarının modellere içerilmesi problemlerinin etrafında dönmektedir. Bu problemler önemsiz midir? Kesinlikle hayır. Tam tersine, eski sosyalist ekonomilerin üç katlı bir asimetrik enformasyon problemini aşamayarak çöktükleri dahi iddia edilebilir. Bir planlı ekonomide kamu-plancılar, plancılar-firma yöneticileri ve firma yöneticileri-işçiler arasında asimetrik ve eksik enformasyon problemleri teorik olarak mevcuttur ve bu durumun pratikte tahmin edilenin de ötesinde işleri felce uğratmış olduğu söylenebilir. Teşvik problemi aşılamayacağı için "zorunlu çalışmadan" bahseden bir proje için fazla uzağa gitmeden More'un Ütopya'sına bakılabilir. 

Batı'nın ana akımı estetik güzelliğine ve 30 yıldır giderek artan dozda heterodoks tezler barındırmasına rağmen, sanılandan daha kapsayıcı ve daha esnek olmasına rağmen, kapitalizmin dinamiklerini gerçekten anlayabiliyor muydu? Hiç de değil. Bugünün kapitalizminde tam rekabet piyasasının pek bulunmadığı şeklindeki sağduyusal eleştiriyi bir yana bırakalım: serbest rekabetçi ideal modelin optimalite özelliklerinin aslında piyasanın en önemli karakteristiklerini ön plana çıkarmadığı söylenebilir mi? Firma teorisinin firmanın kritik özelliklerini analize dahil etmediği bilinmektedir. "Ders kitabı neoklasiği" adı verilebilecek bir tür iktisat bir sürü yanlış anlamaya neden oluyorsa da, asıl sorumlu Drèze'in güzel ifadesinde görüldüğü gibi genel denge iktisatının kendisi olsa gerek:"Firma teorisi genel denge teorisine bir balonun zarfa girişi gibi girebilir ancak: sönük olarak". Fiyatların enformasyon taşıyıcı rolü fiyatlara özgü olmayıp kurumsal ve tarihi bir bir esnekliğin sonucu ise farklı kurumsal ortamlarda ani bir fiyat reformunun istenilen neticeyi vereceği nasıl iddia edilebilir? Kapitalizmin üstünlüğünün nedeni statik -veya dinamik-etkinliği değil teknolojik gelişmeye cevaz veren Schumpeteryen yapısıdır hipotezi ile başlarsak reform önerileri ne ölçüde farklı olabilirdi? Bu noktadan hareketle anlamlı bir yere gidilebilir mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019