Negatif reel faizler nasıl sistemik krizlerin sebebi olurlar?
Eski bir atasözümüz; “bir mıh (çivi) bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir komutanı, bir komutan bir orduyu mağlup etmeye yeter” der. Finansal hizmetleri maydanoz demeti gibi hepsini bir araya toplayıp tablaya satışa sunan büyük bankalardan oluşan bankacılık sistemi yaratıldı. Bu durum attan düşen mıh kadar önemsiz bir fark olabilir, ihtisaslaşan kurum yapısına göre. Ağustos 2007 başkalaşımı ortaya koyacak bir milat gibiydi. Bunu batamayacak kadar büyükler yaratmak izleyecekti. Bu aşırı serbest kapitalist anlayış, kendi pisliğinde yaşamakla yüzleşen domuzlara dönüşüverecekti. Büyük Buhran küresel kriz deneyiminden “Glass Steagal” yani finansal dezentegrasyon ile çıkmıştı. 1980'ler ve sonrasındaki 30 yılda, finansal entegrasyon dezentegrasyonun yerine geçecekti. Dönüşüm o boyutlarda olacaktı ki kısa sürede devasa finansal süpermarketler boy gösterecekti sektörde. Bütün bu gelişmeler, ve onu izleyen ekonomik etkiler 3 farklı vadede 3 farklı sonuçta gelişiyorlardı.
Kısa Vade
i. Finansal entegrasyon yaygınlaşması
ii. Negatif reel faizlerin tetikleyici etkisinde finans sektörü
iii. Sermaye maliyetinde ucuz (CoC) kaynak
a. Ucuzlayan hisse senetleri.
b. Finans kuruluşlar hazine menkullerinden önemli kâr sağlacaktır
c. Finansdışı kuruluşların yatırım maliyetleri gerileyecek, operasyonel giderleri ucuzlayarak esas faaliyet karına dönüşecektir.
iv. Kısa vadede mali politikalardaki dönüşüm hükümetlerin ellerini kuvvetlendirecektir. Borçlanma maliyetlerinde belirgin düşüşler kaydedilecektir.
v. Varlık etkisiyle, kredi kanallarındaki rahatlamayla tüketici güvenini artıracaktır.
Orta Vade
1. Sıfır civarında ya da negatif reel faizler sürdürülür.
2. Tasarruf oranı düşmeye başlar.
2. Deflasyon ekonomi geneline yerleşir.
3. Zayıf tüketici güveni ve daha düşük fiyattan alınabileceği beklentisi, talebi erteler.
4. Reel kesim güveni de olumsuz etkide kalacak, yatırımlar da zorunlu olanları yerine getirilirken ertelenecektir.
5. Potansiyelle fiili üretim arasındaki fark, potansiyelin altında kalmış bir cari üretimle negatif çıktı açığı oluşturulacaktır.
Uzun Vade
1. Negatif Reel faizler uzun vadeli sürdürülecektir
2. Portföy dönüşüm operasyonları yerine uygun bir güvenli liman bulamadığı ölçüde bono tercihini sürdürecektir.
3. Tasarruf oranları düşecek
2. Deflasyon hakim olacak
3. Reel sektör ve tüketiciler taleplerini erteleyeceklerdir.
4. Zayıflamış talebin gerçekleştirdiği üretimler vardır. Yatırımlar gerilemelidir. Öyle de olur.
5. Çıktı açığı yaşanmayacaktır. Potansiyel üretim seviyesi ertelenmiş yatırımlar nedeniyle artmayacaktır. Demografik faktörlerin rüzgarıyla iç büyüme dinamiği de bir düzeyi koruyacaktır.
1990’lı yıllardan günümüze kadar geçen dönem içinde küreselleşme olgusunun getirdiği değişiklikler öne çıkacaktır. Bunlar finansa bir değişim mühendisliği dokunuşu yapacaktır. Dokunuş, 3 ayrı koldan işleyecektir:
1. Öncelikle Gelişmekte Olan Ülkelerde (GOÜ) bir gelir artışı yaşanacaktır. Bu artış Malezya, Çin, G.Kore gibi ülkelerde çok belirgin milli tasarruf artışına dönüşecektir. Ü. Özlale, A. Karakurt, Türkiye’deki tasarruf oranlarını 15 ülkeyle karşılaştırdığı bir çalışmasında, tasarruf oranlarının 2005-2010 döneminde yüzde 15.9 iken 1997-2004 döneminde yüzde 19.2 kadardır. Gerileme belirgindir. Türkiye dışındaki diğer 14 ülke, ulusal tasarruf oranlarını aynı dönemde yüzde 21.6’dan yüzde 24.2’ye yükselteceklerdir. 2. Talep artışı güvenli finansal enstrümanlara yönelmekle kalmayacak, aynı zamanda ulusal rezerv birikimlerini de artıracaktır. Bu dönüşüm beraberinde “portföy yeniden yapılanması” nı ve hisse senetlerinin aynı zamanda risklerini de getirilerini de artıracaktır. 3. Küresel sermayenin yatırım adresi değişikliğe uğrayacaktır. Daha önceleri gelişmişlere olan yatırım eğilimi bu kez gelişmekte olanlara kayacaktır. Yatırımlar gelişmiş ülkelerde hızla gerileyecektir. Sistemik riskler; hizmet sinerjisi, rekabetçi oranlar, maliyetler, faizlerde negatif reel yapı derken krizlerin kapısını aralayacaktır aslında.