Neden iyimser değiliz…

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Global piyasalardaki yükseliş devam ediyor. ABD Hazine'sinin hazırladığı banka kurtarma planı ile Mart'ın ilk haftasında başlayan, G20 toplantısında açıklanan mali destek paketi ile güçlenen iyimserlik dalgası ekonomik verilerin dalgalı bir seyir izlemesine rağmen Mayıs ayında da sürüyor.

Mali piyasalardaki iyimserlik son dönemde açıklanan verilerin dünya ekonomisinin durgunluktan çıkacağına yönelik beklentileri desteklemesinden kaynaklandı. Gelişmiş ülkelerin ekonomi yönetimlerinin eş anlı olarak uyguladığı genişleyici para ve maliye politikalarının küresel büyümeyi canlandıracağına inanan piyasalar hızla yükseldi.

Mali piyasalarda son dönemde yaşanan iyimserlik dalgasına rağmen küresel ekonomide hızlı ve güçlü bir toparlanma beklemiyoruz. Son dönemde açıklanan verilerde görülen toparlamanın mali piyasalardaki krizin kontrol altına alınmasından ve normalin çok altına indirilen stokların yerine konmasından kaynaklandığına inanıyoruz. Ama bunun dünya ekonomisinde kalıcı bir büyüme başlatmak için yeterli olduğuna güvenmiyoruz.

Dünya ekonomisinde yaşanan sorunun temelinde konut fiyatlarındaki artışa güvenerek gelirinin çok üzerinde borçlanan ABD hane halkının yükümlülüklerini yerine getirememesi yatıyor. Faiz oranlarının düşürülmesi ve kamu kesiminden aktarılan dev kaynaklar ABD bankacılık sektöründeki krizi hafifletiyor, ama borç problemini çözmüyor.

Borç sorunun çözümü - konut fiyatlarında yeni bir balon oluşmadığı müddetçe - ABD hane halkının tüketimini azaltıp tasarruflarını hızla artırmasından geçiyor. Ama tüketim harcamalarının milli gelirin %70'ine yakınını oluşturduğu bir ekonomiyi ağır bir durgunluğa sokmadan bunu yapmanın imkânı yok.

Küresel tüketimin üçte birini oluşturan bir ülke durgunlukta iken dünya ekonomisinin canlanması için son yıllarda istikrarlı bir şekilde dış ticaret fazlası veren bazı Avrupa ve Asya ülkelerinin iç taleplerini artırması gerekiyor. Ancak Avrupa cephesine baktığımızda işlerin Amerika'dan daha kötü olduğunu görüyoruz.

Krize karşı ortak bir maliye politikası uygulayamadığı halde ortak para politikası ve sabit kur uygulamak zorunda olan Avrupa ekonomisinde durgunluğun ABD'ye göre daha sert geçmesi ve büyümenin daha geç başlaması bekleniyor. Krizin İspanya ve İrlanda gibi konut balonunun patladığı ekonomilerde ve Doğu Avrupa ülkelerinde daha ağır geçeceği görülüyor. 

Son on yıldır durgunluktan çıkamayan Japonya'yı hariç tutarsak Asya ülkelerinde işler daha iyi gidiyor. Krize karşı aktif olarak ekonomi politikası uygulayan Çin göreceli olarak hızlı büyüyor. Ama detaylara baktığımızda Çin'de büyümenin iç tüketimden değil alt yapı yatırımlarının artmasından kaynaklandığını görüyoruz. Gelecek korkusu nedeniyle yüksek tasarruf yapmaya alışmış Asya ülkelerinin kısa vadede değişmesi ve dünya ekonomisinin motoru konumundaki ABD'nin yerini alması mümkün gözükmüyor.

Özetle, dünya ekonomisinin durumunu hayati tehlikeyi atlatmış ama ayağa kalkması çok uzun sürecek bir hastaya benzetiyoruz. Eğer öngörülerimiz doğru çıkar ve dünya ekonomisindeki canlanma güdük kalırsa piyasalardaki iyimser hava yeni bir satış dalgasıyla kesilecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019