Ne yazı, ne tuğra yeter
Bugün derdimiz döviz… Daha fazla kazanmak zorundayız. Uzun vadede harcadığımızdan daha fazla kazanabilirsek sorunlarımızı çözeceğiz. Biliyorsunuz, 2023 yılında ihracat hedefi 500 milyar dolardı. 2010’ların başında bir dizi makro hedef belirlenmişti.
Her alanda belirlenen hedeflerin ekonomideki çarpıcı örnekleri arasında 2 trilyon dolarlık milli gelir, dünyada ilk 10 arasında yer almak, yüzde 5 işsizlik, tek haneli enflasyon yer alıyordu. Bugün için fazlasıyla önemsediğimiz ihracat hedefinin yarısını gerçekleştirebildik. Milli gelirde yarısının biraz altındayız. İşsizlik de öyle. Enflasyonda ise sonuç çok daha farklı. Hedeflerin olması güzel. Gerçekleştirmek için çaba göstermek de…
Sonuçta başaramadıysak neden gerçekleşmediğini masaya yatırmak gerekli. Çünkü hayat durmuyor! Herşeye rağmen ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetler konusunda ısrarımızı sürdürüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir konuşmasını dinlediğim Ticaret Bakan Yardımcısı Volkan Ağar; dünyanın eski dünya olmadığını anlattı.
Mealen; küresel toparlanma zayıf kalmaya devam ediyor, küresel piyasalarda güven sorunu var, küresel tedarik zincirlerindeki bozulmalar sürecek… dedi. İşte ihracat Dış Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı 2028 İhracat Tanıtım ve Pazarlama Vizyonu bu koşullarda uygulanacaktı. Anlattığı kadarıyla; bu çerçevede Eximbank’ın sermayesi 6,8 milyar TL artırımla 20,6 milyar TL’ye çıkartıldı. İhracatçının kefalet sorunlarının çözümü için İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi yetkilendirildi.
AB ile Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi de 200 milyar dolarlık ticaret hacmini büyütecekti. AB Yeşil Mutabakatına uyum için hazırlanan ‘Eylem Planı’ devredeydi. Mal ihracatını 400 milyar dolara, hizmet ihracatını 200 milyar dolara ulaştırmak ana hedef olarak belirlendiğine değindi. Böylelikle küresel mal ihracatındaki pay yüzde 1,2’ye, hizmet ihracatındaki pay ise yüzde 1,5’e yükselecekti.
İhracatta orta yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerin payı yüzde 50’ye e-ihracatın payı ise yüzde 10’a çıkacaktı. Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamındaki ülkelere ihracat 80 milyar dolara, İslam Ülkeleri İhracatı Geliştirme Stratejisi kapsamında Körfez ülkeleri başta olmak üzere İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı ülkelerine yapılacak ihracatın payı da yüzde 30’lara ulaşacaktı. ‘Nasıl olacak?’ diye devam edersek; 2028 hedeflerine yönelik olarak atılacak adımlarda Türk sanayisinin ihtiyaçlarının karşılanması ve ihracat potansiyelinin değerlendirilmesi Bakanlık politikalarının merkezinde olacak.
Sonuçta 2028 vizyonu çerçevesinde ihracat yaklaşık 150 milyar dolar artışla 400 milyar dolara çıkarılacak. Umalım ki olsun. Ancak hangi koşullarda olacak. Eğer 2012’de belirlenen 500 milyar dolarlık 2023 ihracatı bugün gerçekleşmiş olsaydı, ithalat ne olacaktı? Uzun yıllar ortalaması 1.45 kat şeklinde olan ihracat-ithalat dengesini baz alacak olursak 225 milyar dolar dış açığımız olacaktı.
Bu daha çok döviz kazanırken, ihtiyaç duyduğumuz dövizin de artması anlamına geliyor. Aynı hesabı 2028 için yaptığımız zaman 400 milyar dolarlık ihracat hedefinin gerçekleşmesi durumunda ithalatımız da 580 milyar dolar olacak, 180 milyar dolarlık dış açık vereceğiz demektir.
Peki, bu açığı nasıl finanse edeceğiz. “2023’te 109 milyar dolar dış açık verdik” dediğinizi duyar gibiyim. İyi güzel de; bugün yaşanan sorunlar da ortada. Damla damla döviz biriktiriyor, doları 27’nin üstüne çıkarmamak için uğraşıp duruyoruz. Her neyse; asıl anlatmak istediğim ihracatın artırılması tabii ki başarı, ancak başarının kalıcı olması ve yeni sorunlara yol açılmaması için ithalatı da düşünmek, ithalat artışını önleyecek tedbirler almak zorundayız. Aslında ‘yapısal’ dediğimiz sorunlardan biri de bu değil mi? Yoksa ‘hele bir olsun da sonra bakarız’ mı diyelim