Ne üretim ne yatırım ne de tasarruf: Bir kuru güven
Bugünkü toplumsal paradoksumuz, Akif’in “dinleri var işimiz gibi, işleri var dinimiz gibi” sözünde özetleniyor.
Haftanın ilk ekonomik verileri, yoğun koalisyon alternatifleriyle karmakarışık olmuş gündemimize sert bir giriş yaparak şu belirsizliklere ışık tutuyor: Yunanistan çıkmazı, Merkez Bankası PPK kararları, tüketicinin beklenti anketi sonuçları, yurtdışı ÜFE, konut satışları; tam bir belirsizlik yumağıdır. Seçim sonrası tüketicinin güveni yüzde 3.4 yükseliyor. İçeriğine girersek, tahterevallinin bir ucunda işsizlik beklentisi yüzde 4.8 artışla, tasarruf beklentisiyse yüzde 1.3 azalışla olumsuzdaki yerini alır.
Olumlu ucundaysa genel ekonomiye ve ev ekonomisine ilişkin, sırasıyla yüzde 4.7 ve yüzde 2 artışlar vardır. Bu dengesizlik iki şeyi resmetmektedir:
(i) Ekonominin sağlıklı gelişimi istihdam yaratacak yapısal reformlara ihtiyaç duymaktadır. Geride kalmış bir yılda seçim hazırlığı vardır. Gelecek bir yıldaysa hükümet kurma çalışmaları yer alacaktır. Tüketici, ekonominin önünün tıkanacağını öngörüyor; “ben tüketirsem büyürüz, tüketemezsem büyüyemeyiz” diyor.
(ii) Tüketim, GSYİH içindeki ortalama yüzde 70 payını bırakın azaltmayı, artırıyor.
(iii) İşsizlik beklentisi yüzde 4.8 artsa da, bir kenara konulabilecek her kuruşu harcarım, borçlanırım ancak; tasarrufa meyletmem ya da edemem.
Tüketim başlığına Türk insanının iki temel karakteri damgasını vurur. İlkinde tüketici tasarruf etmem derken; biraz vurdumduymaz, biraz savurgan, biraz umursamazdır. İkincisindeyse beklentilerine diğerkâmlığı, özveriyi, sorumluluğu taşımaktadır.
Kolu kırılmış olsa da yenini içinde tutmaktadır. Ailesindeki işsizliğin yükünü kendisi çekecek, geleneksel yapısıyla ulusal işsizliğe sahip çıkacaktır.
Şema. Tüketici güveni ve alt bileşenleri, yurtdışı ÜFE, konut satış gerçekleşmeleri
Diğer taraftan üretimi yapılarak ihraç edilen malların üretici fiyatlarındaki değişim ölçümü olan YD-ÜFE, Mayıs’ı yıllık yüzde 9,46 artışla bitirmektedir. YD-ÜFE artışının sanayiyi ilgilendiren alt kalemi, yurtdışı ÜFE ara malıdır.
Yurtdışı ÜFE ara malı yüzde 13.7 artışıyla ihracatçıyı köşeye sıkıştırmaktadır. Mayıs konut satış adetindeki yıllık yüzde 19.4 artış, birçok yan işkolunu hareke geçiriyor olsa da, ekonominin bir başka tüketim boyutunu oluşturmaktadır. Satışlarındaki dış ve iç talep desteği, ikinci çeyrek büyümemizin yegane umudu durumundadır.
YD-ÜFE ve konut satışları, bizi 3 farklı kıskaca almaktadır.
1. İhracatçının kâr marjı kısıtlanır.
2. Üreticinin yatırımları engellenir, borçlanması teşvik edilir.
3. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında üretimin ağırlığı yerinde sayar, tüketim alır başını yürür.
Tüketicideki bu güven, emeğinin katığı soğan kadar kurudur. Ne üretimde ne yatırımda ne de tasarruftaki bir bekleyiştir. Kısacası ne kokmakta ne de bulaşmaktadır.