Ne şiş yandı, ne kebap!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Rekabet Kurulu, yedi bankaya promosyon konusunda centilmenlik anlaşması yaptıkları gerekçesiyle toplam 72.3 milyon lira ceza kesince piyasalar derin bir "oh" çekti. Öyle ya, Rekabet Kurulu bankaların centilmenlik anlaşmasını kartel olarak nitelese ve en üst orandan ceza vermeye kalkışsaydı, bankalara milyar liralar düzeyinde ceza uygulanması söz konusu olacaktı. Dolayısıyla, 72.3 milyon liralık ceza, denilebilir ki bankaların bile tahmininden daha düşük kalmış oldu.

Bankaların, cezanın çok yüksek çıkabileceğine dönük kaygıları vardı. O yüzden değil midir ki 1 Mart'taki sözlü savunmaya sekiz bankanın altısı genel müdür düzeyinde katıldı. (Halkbank zaman aşımından dolayı ceza almadı, bu yüzden cezalandırılan banka sayısı yedi oldu.) Bankalar, toplam cezanın 72.3 milyon lira olacağını bilseler, Ankara'ya genel müdür düzeyinde çıkarma yaparlar mıydı? Ya da soruyu biraz değiştirelim; katılım bu düzeyde olmasa ve bu katılım sayesinde kamuoyunun dikkati konuya yoğunlaştırılmasaydı, ceza bu tutarda kalır mıydı?

1 Mart'ta bankacılar Ankara'da sözlü savunma yaparken ekonomi bir anda ciddi bir dalgalanma gösterdi. Hisse senetleri, özellikle bankacılık sektöründeki senetler hızla değer yitirdi. Biz de bir merakımızı dile getirmiş; o gün özellikle bankacılık hisselerini kimler sattı, diye sormuştuk.

Orta yol bulundu

Şunu kabul etmek gerekir; bankacılık sektörü, ekonomideki diğer sektörlere benzemez. Buzdolabı, ayakkabı ya da boya üreten bir işletmeyle, bir banka aynı kefeye konulamaz; bir kere bunda anlaşmak gerekir. Dolayısıyla Rekabet Kurulu'nun bankalara en yüksek cezayı uygulamamış olması normaldir. Kaldı ki, rekabet ihlaline ilişkin cezalarda bir eğilim var. Herhangi bir sektör ilk kez rekabet ihlali dolayısıyla ceza alıyorsa, verilen ceza genellikle düşük tutuluyor. Bu, bir anlamda faul yapan futbolcunun hakem tarafından uyarılmasına ya da sarı kartla cezalandırılmasına benzetiliyor. Doğrudan kırmızı karta da başvuruluyor ama, bu çok sert bir ihlalde söz konusu olabiliyor.

Rekabet Kurulu'nun bankacılık sistemine ilişkin centilmenlik anlaşması iddiası üzerine verdiği cezada da hem sektörün özelliğinin ister istemez dikkate alındığı, en azından bu özelliğin tümüyle göz ardı edilmediği, hem de bankacılık sektörünün rekabet ihlali konusunda ilk kez gündeme gelmiş olmasının göz önünde bulundurulduğu belirtiliyor.

Rekabet Kurulu, altı banka genel müdür düzeyinde Ankara'ya çıkarma yapınca ve ne yazık ki bazı siyasiler tarafsız kalmak yerine Rekabet Kurulu'na karşıymış gibi bir tutum takınınca aslında köşeye sıkışmış gibi oldu. Kurul, bankalara hiç ceza vermese, bu kez de etki altında kalmakla ve bu yüzden ceza vermemekle eleştirilecekti. Ceza en üst orandan kesilmeye kalkılsa, bu kez gerçekten ekonomide bir tahribat ortaya çıkacak, bunun faturası da Rekabet Kurulu'na çıkarılacaktı. Bu yüzden, bir orta yol bulunması gerekiyordu. Mutlaka ceza uygulanması, ancak bunun hem Rekabet Kurulu'nu şaibelerden kurtarması, hem de bankalar için bir yıkım olmaması gerekiyordu. Nitekim, bu yapıldı…

Rekabet Kurulu bankalara bir sarı kart gösterdi. Artık bankalar, "biz rekabeti bozma anlamında istediğimizi yapabiliriz, kimse bize karşı herhangi bir yaptırım uygulayamaz" diyebilecek durumda değil. Ve biliyorlar ki, bir sonraki seferde alacakları ceza büyük olasılıkla daha ağır olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar