Ne olacak bu doların hali?
Güçlü dolar 2016 yılının genelde hakim olan görüşüydü. ECB ve BOJ’un genişleyici para politikası uygulamaya devam ettiği Fed’in ise faizleri artıracağı bir dünyada doların değer kazanması bekleniyordu. Bizim görüşümüz de doların kademeli olarak değer kazanacağı yönündeydi.
Yılın ilk iki ayını geride bırakıyoruz. Ancak dolarda beklenen yükseliş bir türlü gelmiyor. Tam tersine, ABD doları yene karşı yüzde 6, euroya karşı yüzde 2 değer kaybetti. Doların dış ticaret ağırlıklı değerini ölçen DXY endeksi de yüzde 2 gerilemiş durumda.
Doların değeri Fed’in faiz artırımına başladığı aralık ayındaki değerinin altına geriledi. Durum öylesine içler acısı ki, emtia fiyatlarındaki değer kaybı nedeniyle kan kaybeden Avustralya ve Yeni Zelanda paraları bile dolara karşı değer kazandı.
Yatırımcıların kafasında sorular uçuşuyor. ABD ekonomisinde işler kötü mü gidiyor? Son açıklanan veriler ekonominin durgunluğa gireceğini mi gösteriyor? Fed Aralık ayında faiz artırmakta hata mı yaptı? 2016 yılında Fed’in faizleri indirmesi söz konusu olabilir mi? Avrupa ve Japonya’da işler ABD’ye göre daha mı iyi gidiyor?
ABD cephesi ile başlayalım. ABD ekonomisinde büyüme beklendiği kadar güçlü değil. Hane halkının enerji ve ulaştırma faturasındaki gerilemeyi diğer harcamalarını artırmak için kullanması bekleniyordu. Ancak borç yükü altında bunalan hane halkı ağırlıklı olarak tasarrufunu artırmayı tercih etti.
Ancak ekonominin durgunluğa gireceğini söylemek yanlış olur. Küresel büyümedeki yavaşlamaya paralel imalat sektöründe bir yavaşlama olsa da hizmet sektörü halen makul bir hızla büyüyor.
İstihdamdaki ve ücretlerdeki artış da ABD ekonomisinde hizmet sektörü ağırlıklı bir büyüme tablosu ortaya çıkartıyor. Enflasyon verisi de benzer bir tablo çiziyor. Uluslararası malların fiyatları artmazken, çekirdek hizmet fiyatlarında yüzde 3’e yakın bir artış var.
Dolayısıyla Fed’in hata yaptığı ve önümüzdeki aylarda politika faizini indireceği senaryolarına katılmıyoruz. ABD ekonomisi bugün durgunluk riski ile karşıya değil. Ancak ilerideki yıllarda karşılaşılacak bir durgunluk riskine karşı Fed’in cephane biriktirmesi gerekiyor. Bunun yolu da kademeli ve temkinli bir faiz artırım patikasından geçiyor. Fed’in uygulamaya çalıştığı politika doğru bir politika.
Piyasalarda şu an fiyatlanan 2016 yılında faiz artırımı hiç olmayacak senaryosuna katılmıyoruz. Muhtemelen Fed yılın ikinci yarısında iki kez sıkılaştırmaya giderek politika faizini yüzde 1.00 seviyesine çıkaracak.
Dolardaki zayıflama ABD ekonomisinin kötü gitmesinden değil ticaret ortaklarının daha iyi performansından mı kaynaklanıyor. Avrupa ve Japonya’da büyüme beklenenden daha mı güçlü seyrediyor?
Avrupa ekonomisi ertelenmiş talebin verdiği destekle büyümeye başladı. Ancak kuzeyin tasarruf etmesine güneyin borçlanmasına dayalı bozuk sistem devam ediyor. Avrodaki güçlenme rekabet gücü zaten zayıf olan güney ülkelerinin büyümesini baskılayacak ve eninde sonunda borçların yapılandırılmasının yeniden konuşulmasına yol açacak.
Japonya’da da durum çok farklı değil. Japonya küresel krizi sonrasında finansal kaldıracını en çok artıran gelişmiş ülkelerden. Borcun yüksekliği ekonominin dışsal veya içsel bir şokla karşılaştığında durgunluğa girme ihtimalini artırıyor ve para politikasının daha da gevşetilmesi ihtimalini artırıyor.
Peki ama doların değer kaybını nasıl açıklıyoruz? İki temel açıklama var. Ekonomik olanla başlayalım. Avrupa ve Japonya’nın dış ticaret dengesi ABD ekonomisine göre daha iyi gidiyor. Teknik nedenle devam edelim. Doların değer kazanacağına inanan oyuncular euro ve yende yüksek miktarda kısa pozisyonda yakalandılar.
Doların değer kaybı için kullanılan dış ticaret argümanı bizi ikna etmiyor. Avrupa ve Japonya’nın dış ticaret açığındaki iyileşme ABD ekonomisine göre çok daha yavaş büyümelerinden kaynaklanıyor. Üstelik ABD’nin dış ticaret açığının arttığı ve doların değer kazandığı bir yığın örnek var.
Dolarda uzun pozisyonların çokluğu nedeniyle gelen görece kötü haberlere sert tepki verdiği açıklamasına katılıyoruz. Kalıcı olur mu? Sanmıyoruz. 2016 yılında doların kademeli olarak güçleneceği görüşünü koruyoruz.
Ancak bu yükseliş piyasaları korkutacak sert bir çıkış olmayacak. Dolayısıyla Türkiye gibi dolar borcu yüksek ülkeler için kabus senaryosu ihtimali düşüyor.