Ne olacak bu Avrupa Birliği’nin hali
Avrupa Birliği'ni saran ve Euro bölgesinde gücünü daha da fazla hissettiren iktisadi bunalımdan çıkmak için Almanya ve Fransa uzun süredir mücadele veriyor. Bitirdiğimiz hafta içinde Birlik üyesi ülkelerin hükümet başkanları bir araya gelerek Fransa ve Almanya'nın oluşturduğu çareleri değerlendirdiler. Avrupa Anlaşmasını değiştirmek için uzlaşamadılar. Euro sisteminin işlemesi için üzerinde daha önce zaten benimsenmiş hususların daha iyi uygulanması ve denetlenmesi konusunda kararlılıklarını teyit eden kurallar üzerinde anlaştılar. Bir miktar daha para bulunması için adımlar attılar. En ufak bir jestte bile iyimserliğe kapılmayı şiar edinmiş "piyasalar," kısa olacağı kuvvetle muhtemel bir heyecan yaşadılar. Şimdi olayların Euro para birliğini nereye sürükleyeceğini birlikte izleyeceğiz, göreceğiz.
Avrupa Birliği'nin ortak bir para birimini koruması ve geliştirmesi için izlenen yol ve para birliğini savunanların genel yaklaşımları, sorunun nereden kaynaklandığını gösteriyor. Egemen olan ve bundan vazgeçmek gibi bir temayül sergilemeyen üyelerin her birinin kendi maliyesi, bütçesi, vergi sistemleri ve merkez bankaları var. On yedi ülkenin para birliğini yürütmek için eşgüdümlü hareket etmeleri, bunun için de birlikte belirledikleri kurallara uymaları gerek. Sizler de biliyorsunuz, bütçe açıklarının gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde üçünü aşmaması, kamu borcunun da aynı hasılanın yüzde altmışı ile sınırlanması, bunu aşmış ülkelerin borç oranını geriye çekmeleri lazım. Bu kurallara sadakatle uyulduğu söylenemez. Zaten krizin bu kadar derin olmasının altında da kuralların görmezlikten gelinmesi yatmıyor mu? Pekiyi, şimdiye kadar uyulmayan kurallara bundan sonra uyulması, işletilmeyen yaptırımların işletilmesi nasıl sağlanacak? Daha sıkı kurallar koyma, her hükümetin kendi seçmenine karşı sorumlu, her hükümetin kendi ülkesinde seçim kazanmak zorunda olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Para birliğinin korunması sürecine baktığınız, bazı kaynaklar tarafından açıkça söylenenleri de incelediğiniz zaman, ikinci sorun da hemen kendini belli ediyor. Çözümler, Avrupa üzerindeki Fransız-Alman egemenliğini perçinliyor. Bu durum birden fazla rahatsızlığa sebep oluyor. Kurtarılmaya muhtaç ülkeler, Almanların "Madem ki paralar bizden çıkıyor, kural koymak ve denetlemekte bizim belirleyici rolümüz olması tabiidir" biçimindeki yaklaşımından rahatsızlar. Almanlar ise sürekli paraların kendilerinden çıkmasından yakınıyorlar. "Başkalarının tembellik ve sorumsuzluğunun bedelini niye biz ödeyelim diyorlar." Almanya-Fransa işbirliği yapıyor gibi görünseler de, Fransızlar paradan çok akıl vermeleri ve Avrupa onlardan sorulurmuş gibi fiyaka yapmaları dolayısıyla henüz yeterince dışa vurulmayan bir Alman kızgınlığına yol açıyorlar. Buna karşılık, Avrupa'nın büyük devletleri arasında olmalarına rağmen İspanya ve İtalya, Fransa'nın kendisini birinci sıraya, onları ikinci sıraya yerleştirmesinden hazzetmiyorlar.
Biz hep ne olacak bu ülkenin hali demeye alışmışız ama Avrupa Birliği'nin karşılaştığı sıkıntılara bakınca, şimdi de ne olacak bu Avrupa'nın hali desek haksızlık mı etmiş oluruz? Kararı siz verin?