Ne olacak bu AB ilişkileri

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Yaşanan her siyasi hareketlilikte Avrupa Birliği (AB) ile yaşanabilecek olası bir gerginlik, AB’nin Türkiye ile yürümekte olan müzakere sürecini gözden geçirmelerine neden olmakta ve tabiri caizse her seferinde de bir aba altından sopa gösterilmekte. Konuya iki yönlü bakmak gerekir. Bir tarafta, AB ile 3 Ekim 2005’de başlayan katılım müzakereleri ve gelinen ve tabi gelinmesi beklenilen süreç, diğer tarafta ise 1996 yılından beri süregelen ve aslında adil olmadan içerisinde yer aldığımız Gümrük Birliği. AB her ne kadar bize durdururum görüşmeleri notası verse de, itiraf etmek gerekir ki, ve onların da kendilerine itiraf etmesi gerekir ki, Türkiye ile yürüyen Gümrük Birliği anlaşması AB açısından son derece avantajlı. Bu da gösterir ki, aslında onlar da kendilerini riske etmek istemezler. Elbette bu durumdan, AB ile siyasi ilişkilerimiz bozulsa da olur gibi bir mesaj da çıkartmamak gerekiyor, iyi ilişki, sağlıklı ilişkidir. Sağlıklı ilişki de ticaretin de olmazsa olmazıdır.

3 Ekim 2005 AB ile aynı zamanda "Müzakere Çerçeve Belgesi" de kabul edildiği tarih olup, müzakereler bugün 35 fasıl üzerinden yürütülmektedir. Bu 35 fasıl toplumsal yaşamın hemen her alanını kapsamakta olup, müzakere sürecinde fasıllar, aday ülkelerin AB Konseyi tarafından belirlenen açılış kriterlerini yerine getirme durumuna göre açılır.  Bir tek üyenin bile olumsuz görüş beyan etmesi fasılların açılmasını veya kapanmasını engelleyebilmektedir. Müzakerelerin ilk aşamasını tarama toplantıları oluşturmaktadır. İlk tarama toplantısı 20 Ekim 2005'de "Bilim ve Araştırma" faslı için, son tarama toplantısı da 13 Ekim 2006'da "Yargı ve Temel Haklar" faslı için yapılmıştır. Tarama süreci devam ederken, 12 Haziran 2006'da Hükümetlerarası Konferans'ta "Bilim ve Araştırma" faslı müzakerelere açılmış ve fasıl geçici olarak kapatılmıştır. Şu ana dek Türkiye’nin katılım müzakerelerinde 16 fasıl müzakereye açılmış, bir tanesi geçici olarak kapatılmıştır. 

14 fasıl AB Konseyi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin siyasi nitelikli engellemeleri nedeniyle bloke edilmiş durumdadır. 11 Aralık 2006 tarihli AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi'nde alınan karar uyarınca Ek Protokol'ün uygulanması 8 fasıl için açılış kriteri, diğer tüm fasıllar için ise kapanış kriteri olarak belirlenmiştir. Bu nedenle Bilim ve Araştırma faslından sonra müzakerelere açılan hiçbir fasıl, geçici olarak dahi kapatılamamıştır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, 8 Aralık 2009 tarihli Genel İşler Konseyi toplantısında 6 fasılda ilerleme kaydedilmesini tek taraflı olarak bloke ettiğini ve ilişkilerin normalleşmesi şartına bağladığını beyan etmiştir.

Öte yandan, Türkiye için 33 fasıldaki tarama süreci 2006 yılında sona ermiş olmasına rağmen, 8 faslın tarama sonu raporu Konsey'de beklemektedir. Tarama sonu raporlarının Konsey tarafından onaylanmamış olması, bu fasıllardaki muhtemel açılış kriterlerinin resmi olarak Türkiye’ye bildirilmemiş olması anlamına gelmektedir.

Yani özetle, bir açılan, bir kapanan; bir ilerleyen bir gerileyen bir tempo ile, Atalarımızın tabiri ile kör aksak gidiyor ilişkiler. Oysa ki, AB’de Türkiye’nin sabrını çok zorlamaksızın, bu ilişkilerin ilerlemesine hız verse, aslında kendisi için de doğru olanı yapmış olacaktır. Benden söylemesi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar