Ne konuda söyleşi
Gelelim yazılarımızın ikinci konusuna. İşletme söyleşilerine ek olarak dış ticaret konusuna eğileceğiz. Dış ticaret söyleşilerimizin bir kısmını şirket yöneticileri, bir kısmını da adı dış ticareti teşvik kurumları olan daha çok resmi ve NGO dediğimiz kar amacı gütmeyen dış ticaretle ilgili kuruluşlardaki yöntetici ve çalışanları için yapacağız.
Dış ticarete hevesli veya dış ticaretten daha fazla para kazanmak isteyen veya bütün bunlardan daha önemlisi dış ticarette kalıcı ve sürdürülebilir başarı arayan şirket yöneticileri için irili ufaklı tavsiyelerim olacak. Bu üçlüyü kasıtlı sıraladım: Dış ticarete hevesli, dış ticaretten daha fazla para kazanmak isteyen ve kalıcı ve sürüdürülebilir dış ticaret başarısı arayanlar. Bunlar arasında en nadir bulunanı fakat ülkelerine en yararlı olanları kalıcı ve sürüdürülebilir dış ticaret başarısı arıyanlardır. Bir yerde amacımız ülkemizde bu tür şirket sayısını arttırmak olacak. Okurlar arasında şirket yöneticisi, daha da iyisi şirket sahip/yöneticisi var ise bir baksın hangi gurupta.
Şirketler için tavsiyelerimde iç ticaret ve dış ticaret diye bir ayırım yapmayacağım. Aslında ticaretin içi dışı farketmez. Siz söylenenlere fazla aldırmayın. Dışarıda başarlı olmak için içerde başarılı olma diye bir şart yok. Matematikçilerin deyimiyle iç ticarette başarı dış ticarette başarı için ne yeter ne de gerek şarttır. Hiç iç ticaretle uğraşmıyan, sırf dış ticaret konusuna eğilen hatta bu amaçla kurulmuş şirketler var. İç ticarette başarılı olamıyan ama dışarda başarı sağlayan, özellikle kalkınmış ülkelerden şirket örnekleri vermek de olanaklı. Bunun tersi de doğru. Hatta kalkınmakta olan ülkelerde daha doğru. Bu tür ülkelerde iç ticarette başarılı olup da dış ticarette hiç şansı olmayan bir çok firma var. Bu tür içerideki ekonomik yapının çarpıklıklarından, üstü açık veya kapalı korumacılıktan yaralanarak başarılı gözüken firmaların bir çoğu dışarıda ya başarısız oluyorlar ya da başarısız olacaklarını bildiklerinden hiç bu işe girişmiyorlar.
Bununötesinde iç ticarette başarı için neler yapmak gerekiyorsa dış ticarette de beş aşağı beş yukarı aynı şeyleri yapacaksınız. Farklar yok mu? Var elbette. O farklara işletme söyleşilerimizde de değinebiliriz. Öylede yapacağız. "İşlet" bu kelimeden türetilmiş "İşletme" kelimelerine dikkatlerinizi çekerim. Türkçe'de "işlet" eylem anlamında yani "yap" demektir. "İşletme" sözcüğü ise hem örgüt anlamında kullanılır, hem alaya alma , hem de eylem tersi yani "yapma" demektir. Lisanımızın güzelliği! Yazılarda bazen işlet yani yapınız, ediniz şeklinde bazen de işletme yani yapma, veya daha yaygın lisanda etme, tutma şeklinde önerilerde bulunacağız.
Gelelim adları dış ticareti teşvik kurumları olan daha çok resmi ve NGO dediğimiz kar amacı gütmeyen dış ticaretle ilgili kuruluşlardaki yönetici ve çalışanlara. Dış ticareti teşvik deyip geçmeyin. Dedim ya dış iç farketmez, bir düşünün: İşi ticareti teşvik olan kaç örgüt var ülkemizde? Oturduğum yerde sırf bu amaçla kurulan üç taneyi hemen sayarım. Hele bu konuda proje yapan, kaynak harcayan örgütler? Beş yıl önce uzak doğudaki elemanlarıma bir araştırma yaptırmıştım. Bir güney doğu Asya ülkesinde bu konuda tam 108 örgüt çalışıyordu. Geçen yazımızı okuma fırsatı bulamayan veya fırsat bulup da hatırlamayanlar için tekrar edelim: İşletmecilik mesleğinde olduğu gibi bu kurumların işlerinin de tanımı yok. En eğitimsiz şirket yöneticisi bile hazırlıksız yakalansa "Ne iş yapıyorsunuz?" sorusuna "ayakkabı satıyorum" falan der. Bir sürü ülkede, dış ticareti teşvik kurumlarına bunca senedir ne iş yaptıklarını sorduğumda "ham-hum-şaralop", "evet efendim sepet efendim arada sırada münasiptir efendim" dışında bir cevap alamadığımı itiraf etmeliyim.
Bu kurumların iyileri "Biz dış ticaret yapan ve yapmak istiyenlere hizmet veriyoruz" der bazıları da "vizyon, misyon" falan gibi yaldızlı laflar ederler. Bu vizyon ve misyon meselelerine daha ilerideki söyleşilerimizde değineceğiz. Lafın gelişinden de herhalde anladığınız gibi bu konudaki görüşlerim hiç mi hiç olumlu değil. Onun için şu sıralar pahalı bir danışman tutup misyon, vizyon falan tanımlatıyorsanız biraz bekleyin paranız cebinizde kalsın.
Bunlardan dış ticareti teşvik kurumları arasında "en iyinin en iyisi" ödülü almış olan bir tanesi işini şöyle tanımlıyor: Ülkemizin işletmelerine global pazarlarda büyüme ve başarılı olmaları için insan gücü, pazar bilgisi ve fırsatlar sunuyoruz. Şimdi ben bu kurumun başında olsam annem de "Oğlum ne iş yapıyor senin kurumun" diye sorsa ayıkla pirincin taşını. Şimdi bu ne demek? Bu örgütün yöneticisine sordum: "Siz yatırımcı olsanız iş tanımı bu olan bir şirkete paranızı yatırır mısınız?" diye. Hala görüştüğüm ve bilgisi, becerisi ve tutumunu beğendiğim dostum şöyle dedi: " Şaka ediyorsun herhalde! Ben bu laf salatasına bir kuruş vermem ama bizim bakanlık her sene yüz milyon dolar veriyor."
Küçük bir ülkenin yine ödül almış bir diğer dış ticareti teşvik kurumu resmi raporlarında, "2007-2008 yılında geleneksel olmayan sektörlerden $2.46 milyarlık ihracatın gerçekleştirilmesine yardımcı olduk" diyerek kendilerine pay çıkarıyor. Kimse de şu sıralar moda deyimle, "One minute, bu ülkenin toplam ihracatı zaten 2.6 milyar dolar onun da çoğu alumina, boksit ve şeker. Bu işte bir yanlışlık olmasın?" demiyor.
Neyse, yine uzun lafın kısası diyeyim ve bağlıyayım: Bu dış ticareti teşvik konusunda da söylenecek çok söz var. Yazılarımızın bir kısmında da dış ticaretin neden teşvik edilmesi ve bu işin nasıl yapılması gerektiği konusunda söyleşiler yapacağız.
Okurlar sık sık alışılagelmiş öğreti dışı şeyler okuyacaklar bu söyleşilerde. Alışılagelmiş, klişeleşmiş, ders kitaplarında okutulan şeyler dışında söylediklerim bazılarına eksantrik yani garip gelebilir. Zaten herkesin bildiği şeyleri niye söyliyeyim ki? Sizin vaktinize de benim vaktime de yazık. Unutmayın günümüzde yaygın kabul gören bir çok fikir bir zamanlar garip sayılıyordu. (Bertrand Russell: Do not fear to be eccentric in opinion, for every opinion now accepted was once eccentric.)