Ne kadar çocuk, o kadar yoksulluk!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]


Nikah törenlerinde evlilik cüzdanı verilirken “En az 3 çocuk” önerisinde bulunulması artık adet oldu. Hatta 3 çocuk, zaman zaman 5’e kadar çıkarılıyor. Bu önerinin altında, nüfus artış hızının belli bir düzeyin altına düşmesinin yaratacağı sıkıntının doğuracağı kaygı yatıyor. Nüfus artış hızı çok düşerse, Türkiye de bir süre sonra şu an Avrupa’da birçok ülkenin yaşadığı yaşlı nüfus sorunuyla karşı karşıya kalacak. O yüzden, nüfus artış hızının çok düşmesinin istenmemesi anlaşılır bulunuyor. 

Ne var ki, nüfus arttıkça ortaya çıkan çok belirgin sorunlarımız var. İki arada bir deredeyiz adeta. Nüfus ne kadar artarsa, hane bazındaki yoksulluk da o ölçüde su yüzüne çıkıyor. 
TÜİK’in geçen hafta açıkladığı 2012 verilerine göre, bizde hanelerin yüzde 22.7’si yoksul. Yoksulluk oranı tek kişilik hanelerde yüzde 13.4 düzeyinde. Bağımlı çocuğu olmayan ailelerde yoksulluk oranı yüzde 7.8’e iniyor. Bağımlı çocuk kavramını hemen açıklayalım. 18 yaşından küçük ya da 18-24 yaş arasında olmakla birlikte ekonomik açıdan pasif ve ebeveynlerinden en az biriyle yaşayanlar, bağımlı çocuk olarak niteleniyor. 

Görüldüğü gibi yoksulluk oranı tek kişilik hanelerde yüzde 13.4, bağımlı çocuğu olmayan hanelerde yüzde 7.8. Ancak, bağımlı çocuğu olan hanelerde yoksulluk oranı yüzde 27.4’e fırlıyor, hele hele çocuk sayısı arttıkça oran daha da yukarı gidiyor.

Üç çocukluların yarısı

TÜİK, bağımlı çocuğu olan hanehalklarını beş grupta toplamış. Birinci grupta, tek ebeveynli en az bir bağımlı çocuğu olan hanehalkları yer alıyor. Bu hanehalklarında yoksukluk oranı yüzde 30.4 düzeyinde. 
Daha sonra iki yetişkinli haneler ele alınıyor. Bu hanelerde çocuk sayısı arttıkça, yoksulluk oranı da hızlı bir artış gösteriyor.

İki yetişkinli, yani anne-baba ve bir bağımlı çocuktan oluşan hanelerde yoksulluk oranı yüzde 9.5. Çocuk sayısı ikiye çıkınca yoksulluk oranı yüzde 15.2’yi buluyor. Üç ya da daha fazla bağımlı çocuğu olan hanelerdeki yoksulluk oranı ise yüzde 48.1 gibi bir düzeye erişiyor. Yani; anne-baba, üç ya da daha fazla bağımlı çocuktan oluşan her 1000 aileden 481’i yoksul. 

Bir ayrıntı var ki, onu görme şansına sahip değiliz. Biraz önce belirttik; yüzde 48.1’lik yoksulluk oranı, üç ya da daha fazla bağımlı çocuk sahibi anne-babalar için söz konusu. Bu sayıda bağımlı çocuğu olan tek ebeveynli ailerde yoksulluk oranı kim bilir hangi düzeylere çıkıyordur.

11-022.jpg

Çocuk sayısı artsın artmaya da…   

Ekonomik özgürlüğe sahip olmayan çocuğu bulunan hanelerin ortalamada yüzde 27’si, yani dörtte birden çoğu yoksul. Bağımlı çocuk sayısı üç ve daha fazla olan hanelerin ise yarısı yoksul durumda. 

Tablo böyleyken nüfusun daha da artmasını istemek tuhaf bir çelişki olarak önümüzde duruyor. Kabul, nüfus artış hızının artmasını istemenin başka gerekçeleri var; ama, tablonun bir de bu yüzü var. Çocuk sayısı ne kadar artarsa, yoksulluk da o ölçüde artış gösteriyor. 

Üç ya da daha fazla bağımlı çocuğu olan ailelerdeki yoksulluk oranı yıllar içinde belirgin bir değişiklik de göstermiyor, yön aşağı da dönmüyor bir türlü. Bu özellikteki ailelerde 2008 yılında yüzde 49.4 olan yoksulluk oranı, 2009’da yüzde 49.1’e, 2010’da yüzde 48.1’e, 2011’de yüzde 47.5’e indi. Oran, 2012’de yeniden artarak yüzde 48.1 oldu. 

Yaşlı nüfustaki yoksulluk

TÜİK verilerinde dikkati çeken bir başka yön de 65 yaş ve üstü kişilerden oluşan tek kişilik hanelerdeki yoksulluk oranının yüksekliği. Tek başına yaşayan 65 yaş ve üstü kişilerin yüzde 20.5’i yoksul. 

Burada asıl dikkati çeken de, 65 yaş ve üstü tek başına yaşayan kişilerden oluşan hanelerde 2008’de yüzde 10.5 düzeyinde bulunan yoksulluk oranının, izleyen üç yıl yüzde 14-15’lerde seyretmesi, 2012’de ise birden yüzde 20.5’e fırlamış olması. 
Yani Türkiye, ne doğan bebeklerle büyüyen aileleri yoksulluktan kurtarabiliyor, ne yaşlanan nüfusu…

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar