Ne giydiğinizi biliyor musunuz?
Tekstil sektörü, petrol sektörünün ardından, dünyanın en büyük ikinci kirleticisi. Sadece bir T-shirt ve kot pantalon üretimi için yaklaşık 20 bin litre su tüketiliyor.
Dünya nüfusundaki artış ve yaşam standartlarındaki gelişme dünya genelinde tekstil tüketiminin ciddi bir şekilde artmasına neden oldu.
Greenpeace’e göre, 2000’den günümüze, küresel tekstil üretimi iki katın üzerinde bir artış kaydetti ve yıllık üretim yaklaşık 100 milyon tona ulaştı. Üretimin artması, tekstil atıklarının artmasını da beraberinde getirdi. Bugün bir giysinin ortalama yaşam süresinin 3 sene olduğu ifade ediliyor.
Her yıl çöpe atılan kullanılmış giysilerin oranı ise 15 milyon tona ulaşıyor.
Geldiğimiz bu noktada, tekstil endüstrinin çevresel performansının iyileştirilmesi çok büyük önem taşıyor. Nitekim son dönemde hem sektör üreticilerinin, hem de markaların gündeminde “sürdürülebilirlik” hızla ön plana çıkıyor.
Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul kapsamında düzenlenen Lenzing Sürdürülebilirlik Paneli de sektördeki sürdürülebilirlik çalışmalarını masaya yatırdı. Panelde The Sustainable Angle’dan Amanda Johnston, Textile Exchange’den Simone Seisl ve Lenzing'den Hale Saraçoğlu’nu dinledik.
Her birinin altını çizdiği konu; kaynak seçimi ve üretim süreçlerinin şeffaflığı ve izlenebilirliği oldu.
Şeffaflık ve izlenebilirlik sadece tekstil sektörünün değil, diğer tüm sektörlerin sürdürülebilirliği açısından vazgeçilmez öneme sahip iki unsur. Çünkü ne yediğimizin, ya da ne giydiğimizin bilincinde olmak, bu iki unsura bağlı.
Lenzing Grubu, sektörde şeffaflık ve izlenebilirliği destekleyen gruplardan biri. Çevre dostu ve yenilikçi teknolojilerle özel elyaflar üreten Grup, aynı zamanda sektörün sürdürülebilir elyaf üretimi konusunda bilinçlenmesine katkı sağlamayı hedefliyor.
Botanik selüloz elyaf alanında çok önemli bir rol üstlenen Lenzing Grup, geçtiğimiz sene ilk bağımsız satış ve pazarlama ofisini İstanbul’da açtı.
Lenzing Grubu Türkiye & MEA İş Geliştirme ve Pazarlama Müdürü Hale Saraçoğlu, “Tekstil sektörü çevreyi çok kirleten bir sanayi. Biz yenilikçi ürünlerimizle, sektörün çevresel etkisini azaltmayı hedefliyoruz” diyor.
EcoVero, Lenzing’in çevreye duyarlı ürünlerinden biri. EcoVero elyafları, sürdürülebilir ormanlık alanlardaki ağaçlardan elde ediliyor. FSC veya PEFC sertifikalarına sahip olan bu ağaç kaynakları, jenerik viskona oranla emisyon ve su üzerinde daha düşük etkiye sahip.
Grubun, Tencel Modal ve Tencel Liyosel elyafları da, yine sertifikalı ve kontrollü ağaç kaynaklarından elde ediliyor, çevreye duyarlı bir üretim süreciyle üretiliyor. Bu elyaflar aynı zamanda endüstri, ev, toprak ve deniz koşullarında, doğada çözünür ve gübreleşebilir özelliğe sahip.
Türkiye, organik pamukta öncü rol üstleniyor
Panelde dinlediğimiz Textile Exchange Avrupa Bölge Temsilcisi Simone Seisi ise, Türkiye’nin organik pamuk alanında öncü bir rol üstlendiğini ifade ediyor.
Türkiye’de çok büyük ve gelişmiş bir organik pamuk topluluğu olduğunu söyleyen Seisi, pazarın büyük fırsatlar sunduğunu ekliyor.
Textile Exchange 11 ülkede faaliyet gösteriyor. Şirketler, sivil toplum kuruluşları, araştırma kurumları, enstitüler de dahil 260 üyesi var. Hedefi; sürdürülebilir kaynak ve malzeme seçimi, geri dönüşüm, çevresel ayak izinin azaltılması, üretim sürecinin şeffaflaşması gibi konularda sanayi ve markalara yol göstermek.
Seisi’nin dediği gibi organik pamuk pazarı hızla gelişen bir pazar. Bu gelişimin temelinde değişen müşteri tercihleri var. İnsanlar, ne yedikleri konusunda gösterdikleri duyarlılığı, ne giydikleri konusunda da göstermeye başladılar.
Bugün, dünya toplam hazır giyim ihracatı 495 milyar dolar civarında. Dünya organik tekstil cirosu ise yaklaşık 16 milyar dolara ulaşıyor.
Dünyada organik pamuk üreten ülkeler Hindistan, Çin, Kırgızistan, Türkiye, Tacikistan, ABD ve Tanzanya olarak sıralanıyor. 108 bin ton olan dünya organik pamuk üretiminde Türkiye 7,6 bin ton ile yüzde 7 oranında pay alıyor. Türkiye, yenilikçi ve doğal ürünlere odaklanacak Ar-Ge çalışmaları ile organik pamuktaki konumunu daha da güçlendirebilir.