Ne fiyatladığını bilmek

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Yeni yılın coşkulu başlayan işlem haftasının ardından konuştuğumuz fiyatlama başlıklarında çok hızlı bir şekilde değişiklik gerçekleşti. Durum, küreselde olduğu kadar içeride de aynı. Üstelik, bizim cephede bir süredir fiyatlamalara dahil etmediğimiz, dahil etmek istemediğimiz ‘jeopolitik risk’ kavramı da eklenmiş durumda.

Amerikan dolarının zayıflaması beklentilerin ötesinde bir noktaya taşınmış durumda. Dolar endeksinin Eylül 2017 dibini aşağı yönde kırmasının ardından ‘acaba 89 seviyeleri gelir de trend ayrı bir faza geçer mi?’ sorusunu tartışmamıza ramak kalmıştı. ECB’ye yönelik beklentiler çoğunluk 2018 strateji raporlarında yer alarak konsensüs haline gelse de, zamanlama olarak oldukça erken bir dönemde konuşmaya başladığımızı belirtmek gerekiyor. Bir klasiktir ki, ECB toplantısı öncesinde ECB’ye dair beklentiler, ECB içerisinden teyit edilmeyen, ‘kaynaklar’ olarak ifade edilen kişilere dayandırılarak servis edilir. Henüz bu aşamada olmasak da yakında vadede konuşmayacağımızın kesinliği yok.

Peki, ne konuşuyorduk, ne konuşur olduk? Temel analize öncelik verdiğimiz dönemlerde olmadığımız aşikar. Kaldı ki, teknik analizi de pek fazla dikkate almıyoruz. O halde ne konuşuyoruz? Meşhur ‘risk iştahı’ kavramını. Olabildiğince finansal koşullar gevşek kalmaya devam etsin, faizler mümkünse yükselmesin, yükselirse de hareket senkronize ve sert bir şekilde olmasın, hisse fiyatlarındaki harekete inanmaya devam edelim. Bunun en yakın örneğini ne zaman test ettik? Yüzde 2.5 seviyesi aşıldığında ortamın da değişeceğini düşündüğümüz/düşünülen ABD 10 yıllıklarındaki son harekette. Aşılmasına aşıldı ancak, yüksek faiz seviyelerinden de talebin ihaleler yoluyla geldiğini gördüğümüz an, mevcut hareketi korumaya karar verdik. Nedir? Risk iştahının doğrusu, yanlış tek değildir. Anlamış olduk.

Dışarıdaki hikaye ağırlıklı ortak para birimi euro değerlenmesi veya Amerikan dolarının zayıflaması şeklinde gerçekleşiyor. İlk bakışta aynı konudan bahsediyor gibi olsak da hareketin temelinde hangisinin çıkış noktası olduğu, sürecin doğru anlaşılmasına da katkıda bulunuyor. Sonuç ise değişmiyor; risk iştahı kısa düzeltmelerle genel olarak korunmak isteniyor.

Yurt içinde büyük bir fırsatın kenarından dönerek Türk lirası cinsinden değerlenen varlıklarda baskılanma durumu ile karşı karşıya kaldık. Fırsatı ise, kur işlemlerinde TL’nin değerlenmesi açısından kaçırdığımız kanaatindeyim. Küreselde böylesi bir ortam varken, hafta sonundan devralınan hikayenin fiyatlaması, pazartesi günü 23 üyeli Bloomberg gelişmekte olan ülke para birimlerinin tamamına karşı TL’nin zayıflaması şeklinde gerçekleşti. Üstelik ilk sırada da yüzde 2’den fazla primlenme ile NAFTA görüşmeleri, sınıra örülmek istenen duvarın maliyeti ve yıl içerisinde izlenecek olan seçimler ile gündemde olan Meksika pezosu yer aldı. Can sıkıcı ama gerçek.

Suriye’nin gelecekte harita açısından nasıl şekilleneceği konusu belli olmadığından, Türk varlıklarının zaman zaman konuyu fiyatlayabilme ihtimali de masadan kalkmakta güçlük çekiyor. İç savaşta seyrin İran ve Rusya destekleri sayesinde değişmesinin ardından rejim hala daha mevcudiyetini korumasına koruyor ancak 5 yıl öncesinin birleşik Suriye’sini bir daha görme ihtimalimiz de artık neredeyse yok denecek noktada. Bu da terörist unsur olarak tanımladığımız gruplara karşı Türkiye’nin karşı pozisyona geçmesini elzem kılabiliyor. Afrin konusu tam da bu eksende şekillenirken, varlıkların fiyatlama duruşu resimde negatifi görme olarak değişiklik gösteriyor. Uzun sürmesini beklememekle birlikte, devam eden süreçte önce dengelenme, akabinde ise dış dünya ile yeniden trendi yakalama isteğinin öne çıkmasını beklemek yanlış değil.

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019