NATO zirvesi öncesi notlar

Prof. Dr. Tolga Demiryol
Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington DC, 9-11 Temmuz’da tarihi bir NATO zirvesine ev sahipliği yapacak. Kuruluşunun 75’inci yıldönümünde NATO kritik bir kavşaktan geçiyor. Ukrayna ve Gazze başta olmak üzere pek çok noktada devam eden çatışmalar ve arka planda yaşanan uluslararası düzen krizi, kolektif güvenlik anlayışının geleceğini de tartışmaya açıyor.

360 derece yaklaşımı

NATO, 2022 Madrid Zirvesi’nde yeni bir Stratejik Konsept benimsemişti. “360 derece yaklaşımı” olarak anılan Stratejik Konsept tüm yönlerden gelecek her türlü tehdide karşı savunma ve caydırıcılığın sağlanmasını hedefliyor. Geçtiğimiz iki yıl boyunca NATO yeni yaklaşım ile uyumlu olarak coğrafi etki alanını genişletti. Bir yandan savaşın Baltık Bölgesi ve Karadeniz’e doğru yayılabileceği endişesiyle NATO’nun doğu kanadı güçlendirilirken, diğer yandan Rusya’yı güneyde de karşılamanın gerekli olduğu düşüncesi öne çıktı. Örneğin, NATO Parlamenter Asamblesi’nin Nisan 2024’te yayınladığı “Rusya’nın Güney Bölgesindeki İstikrarsızlaştırıcı Rolü” başlıklı rapor, Avrupa-Atlantik güvenliği için NATO’nun Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Arap yarımadasındaki etkinliğini arttırmasının önemini vurguluyordu.

360 derece savunma ve caydırıcılık konsepti NATO’nun etki alanını bölgesel olarak genişletmesinin yanısıra yeni ortaya çıkan ya da önemi artan çatışma sektörlerinde de etkin olmasını gerektiriyor. Başta insansız hava araçları olmak üzere yeni teknolojilerin muharebe alanlarında yaygın ve yenilikçi kullanımı, hibrit ve asimetrik tehdit algılarını yükseltti. Benzer şekilde Ukrayna Savaşı sırasında kritik altyapıların hem konvansiyonel hem de siber saldırılara hedef olması kritik altyapı güvenliği konusunda NATO’ya yeni sorumluluklar getirdi. Bir yanda Rusya’nın ekonomik yaptırımların etrafından dolaşmak için kullandığı taktikler, diğer yandan da Kızıldeniz’de Husilerin ticari gemilere yönelik saldırıları, deniz nakil hatlarının güvenliğinin de bir kez daha altını çizdi. Çok katmanlı tehditlere yönelik bir savunma ve caydırıcılık kapasitesinin oluşturulması kolektif güvenliğin önceliği olarak karşımıza çıkıyor.

Ukrayna, NATO’ya üye olacak mı?

Ukrayna ile ilişkiler zirvede ele alınacak bir diğer tartışmalı mesele. NATO üyeliği şu an için gündemde değil. Ukrayna tarafında da üyelik konusunda ısrarlı bir tavır gözlenmiyor. Kiev’in önceliği silah ve mühimmat akışının kesintisiz devam etmesi.

Peki, Ukrayna nasıl desteklenecek? Geçtiğimiz yıl gerçekleşen Vilnius zirvesinde bu konuda mesafe alınmış olsa da önemli bir kapasite açığı söz konusu. Başta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa devletinin savunma sanayilerini güçlendirmek adına ortaya koydukları iddialı hedeflere ulaşılması şu an için zor görünüyor. ABD’nin Ukrayna’ya askeri desteğinin sürmesi ise bu ülkenin iç siyasi dinamiklerine ve iyice karmaşıklaşan başkanlık seçiminin sonucuna bağlı.

Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların koordine edilmesi için yeni bir organizasyonel yapının kurulması önerisi Washington’da masada olacak. Zirve öncesi paylaşılan haberlere göre bu tür bir yapının NATO üyeliğine uzanan bir “köprü” olarak Ukrayna’ya sunulması söz konusu. Ancak, ittifak bünyesinde Ukrayna ile NATO arasındaki mesafenin daha da kısalması fikrine sıcak bakmayan bir kesim de var. Bu kesimin temel argümanı, Ukrayna’nın NATO üyeliğine giden yolda ilerlemesinin, Rusya’nın savaşı uzatmasına neden olacağı. Öyle görünüyor ki bu bağlamda NATO’yu bekleyen temel zorluk Ukrayna’yı ittifak çatısı altına getirmeden uzun vadede Rusya tehdidini karşılamanın bir yolunu bulmak. Bunu yaparken de Rusya’nın hem içeride savaş iradesini canlı tutmak hem de dışarıda destek sağlamak için kullandığı “Rusya Ukrayna ile değil NATO ve Batı ile savaşıyor” söylemini güçlendirmekten kaçınmak önemli.

Çin tehdidi ve NATO’nun Asya-Pasifikleşmesi

NATO zirvesinin uzun vadeli önemi açısından öne çıkan gündemi ise “sistemik meydan okuma” olarak tanımladığı Çin olacak. NATO’nun yakın dönem söylemlerinde Çin’in askeri modernleşmesine, stratejik hedeflerine ve etki operasyonlarına sıkça yapılan vurgudan da görüldüğü üzere, Çin NATO’nun küresel tehdit algısının merkezinde yer alıyor. Algılanan tehdidin çok boyutlu olması, NATO’nun da askeri caydırıcılık kadar istihbarat paylaşımı, siber güvenlik ve teknolojik rekabet gibi alanlarda da Çin ile baş etmeye yönelik yaklaşımlar geliştirmesini gerektiriyor.

NATO’nun Asya-Pasifik bölgesine artan ilgisi ve ABD’nin Çin’e yönelik çevreleme stratejisine paralel olarak NATO’nun Japonya, Güney Kore, Avusturalya ve Yeni Zelanda gibi aktörlerle bölgesel ortaklıklar kurma arayışı Çin’in tepkisini çekiyor. NATO’nun “Asya-Pasifikleşmesini” eleştiren Çin yönetimi, NATO’yu ABD’nin hegemonya arayışının bir unsuru olarak nitelemekten geri durmuyor.

Japonya’nın yeniden silahlanma politikasına NATO’nun destek vermesi Çin için bir endişe kaynağı. NATO-Japonya deniz tatbikatları ve NATO ile Pasifik partnerleri arasında derinleşen istihbarat paylaşımı, siber ve uzay güvenliği iş birliği Çin’in NATO’ya yönelik tehdit algısını pekiştiren unsurlar. Bu anlamda NATO her ne kadar Çin’e doğrudan bir askeri tehdit teşkil etmese de NATO’nun Avrupa ile Pasifik bölgesi arasında askeri-teknolojik işbirliğini geliştirme arayışları, Çin yönetimi tarafından tehdit olarak algılanıyor.

Sonuç olarak, yaklaşan Washington zirvesi NATO’nun kuruluşunun 75’inci yıldönümü olmasının ötesinde kritik bir öneme haiz. Zirvede alınacak kararlar gittikçe karmaşıklaşan ve öngörülebilirliği azalan jeopolitik düzende, ittifakın stratejik istikametine dair sinyaller verecek.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Siyasetin hızı 19 Temmuz 2024
NATO, Biden ve Trump 12 Temmuz 2024
Savaş ve piyasalar 19 Nisan 2024