NATO ve gerçekötesi sanatının icrası
Zirve toplantıları genellikle içerde olanların dışarıya yansımadığı türden olaylardır. Dünya liderleri bir araya gelir, el sıkışır, kameralar önünde poz verir, senaryoları önceden iyi tasarlanmış basın toplantıları yapar ve ardından hepimizi etkileyen sorunları tartışmak için kapalı kapılar ardında kaybolup giderler. Ancak geçen haftaki NATO konferansı biraz farklıydı. Toplantı sadece eski bir “reality show” programı sunucusu ve aklına geleni söylemekle ünlenen ABD Başkanı Donald Trump’ın boy göstermesi ile değil, diğer dünya liderlerinin sürekli olarak kafalarında neler olup bittiğini açığa vuran yüz ifadeleriyle de temayüz etti. Gazetemizin baş siyaset bilim uzmanı İlter Turan, NATO zirvesi kapsamında ve ona parallel olarak düzenlenmiş bir toplantıya katıldı. NATO zirvesi dıştan olduğu kadar içten de gerçekötesi bir görünüm veriyordu. İşte jeopolitik perdenin arkasında neler olduğuna genel bir bakış...
Zirveyi uzaktan takip etmek zorunda kalanlar için, neler yaşanıldığını, dürbünle bakıldığında neler görüldüğünü anlatabilir misiniz?
NATO'nun Kamu Diplomasisi bölümü tarafından Atlantik Konseyi, Alman Marshall Fonu ve Münih Güvenlik Konferansı gibi sivil toplum örgütleri ile işbirliği ile düzenlenen “NATO Engages” adlı bir toplantıya katıldım. Çok ilginç bir toplantıydı çünkü zirveye katılan siyasi liderler kısa bir açıklama için bu toplantıya geliyor ve sonrasında zirveye veya diğer toplantılara geri dönüyorlardı. Örneğin, Makedonya'nın NATO üyesi olmaya davet edilmesinden hemen sonra “Kuzey” Makedonya Cumhurbaşkanının geldiği anda salonda büyük coşku yaşandı.
Benzer şekilde, SACEUR ve diğer Amerikan generallerini, Gürcistan ve Ukrayna cumhurbaşkanlarını dinledik. Rus tehdidini nasıl algıladıklarını ve nasıl ele aldıklarını ayrıntılı biçimde dile getirdiler. Rus tehdidi, çoğu lider tarafından tanımlanan iki temel sorundan biriydi. Diğeri ise terörizmdi. Ama sonra, konferans sırasında Donald Trump adında başka bir tehdit daha ortaya çıktı. Trump tehdidi NATO için varoluşsal bir tehdittir. NATO üyeleri arasında işbirliğine davet eden Rusya'dan kaynaklanan siber tehditler gibi bir dizi başka tehdit de dile getirildi.
Dünya liderleri Trump hakkındaki görüşlerini yansıtırken ihtiyatlı hatta diplomatik bir dil kullanıyorlar. Liderlerin bu konuda belki de daha samimi ve açık olduklarında nasıl bir duyguya kapıldınız?
Karşınızda sadece Trump değil, aynı zamanda içinde savunma kuruluşlarının çok önemli konumu olan olan, büyük bir devlet yapısının yer aldığı Amerika Birleşik Devletleri adında bir ülkenin bulunduğunu göz ardı etmemelisiniz. Savunma kurumları NATO'ya bağlı olmaya devam ediyor. Askeri liderler Amerikan gücünü dünyada etkili kılmak için uluslararası arenadan ve onun kurumsal düzenlemelerinden çekilemeyeceklerinin fazlasıyla bilincindeler.
Sorunuza dönersek, insanlar Trump'ı değerlendirdiklerinde, çeşitli gerçekleri birlikte ele alıyorlar. Bir yanda Trump’ın yüksek perdeden konuşmasına rağmen, söylediklerinin önemli bir bölümünün gerçekleşmediği bir vakıa. İkinci olarak, Trump sert pozisyon ile yumuşama, geri adım atma arasında gidip gelme eğiliminde. Başlangıçta bir müttefiğe yakışmayan bir üslupla konuştuktan sonra sonra döndü ve NATO'nun önemini dillendirmeye başladı. Fakat bazı insanlar onu özel sohbetlerde değerlendirdikleri zaman, ciddi psikolojik sorunları olabileceğini ve ülkesini yönetmeye uygun birisi olmadığını ifaade ediyorlar. Seçkin bir Rusya uzmanı bana, Trump'ın kendisine yöneltilen soruları bile doğru dürüst anlamadığını söyledi. Örneğin, bir gazeteci ona Putin ile ilgili bir soru sorduğunda, Şi Cinping’in ne kadar iyi arkadaşı olduğunu söyleyerek cevap vermiş. NATO liderleri, Trump’ın kamuoyu önünde söylediklerine sert yanıtlar vermeyerek, durumu geçiştirmeğe, böylece ortalığın darmadağan olmasını engellemeye çalışıyorlar. Özel sohbetlerde ise Trump hakkında pek iltifatkar değiller; çoğu zaman alay ediyorlar.
Trump'ın gündemindeki ana konu NATO harcamalarıydı. Çoğu NATO üyesi ittifakın bir parçası olarak sorumluluklarını yerine getirmiyor. Bu sizce yerinde bir eleştiri mi?
ABD’nin yaptığı savunma harcamalarını diğer NATO üyelerininkiyle karşılaştırmak aslında elma ile armutları karşılaştırmak gibi oluyor. Amerikan savunma harcamaları, diğer NATO üyelerinin hesaplarında yer almayan bir dizi kalemi içeriyor. Sadece çok bariz olanı işaret edelim: Birleşik Devletler bir dünya gücüdür ve Pasifik’te, Körfez’de ve Hint Okyanusu'nda askeri güç bulundurmaktadır. Diğer bir ifade ile, ABD gücünü küresel düzeyde yansıtmağa çalışırken, Avrupa ülkeleri sadece Akdeniz, Afrika ve Balkanları kapsayan daha sınırlı hedefler güdüyorlar. Güçlerini küresel olarak yansıtmaya çalışmıyorlar.
Ancak,Trump'ın kendini ifade etme tarzındaki sorunlara rağmen, söylediklerınde hakikat payı var; ve bu husus NATO'nun 1952'deki Lizbon zirvesinden beri geçerliğini koruyor. Lizbon’daki ana fikir, NATO’nun Avrupalı üyelerinin konvansiyonel güçlerini geliştireceği, ABD'nin ise nükleer korunma sağlayacağı idi. Avrupalılar, daha etkili konvansiyonel güçler geliştirmek için üstlendikleri sorumlulukları yerine getirmekte pek istekli davranmamışlardır. Üyeler, kendi ulusal çıkarlarının gereği olduğunu düşündükleri konularda askeri güce yatırım yapmaya yatkın olsalar dahi, daha kapsamlı olan NATO camiasının yararına fedakârlık yapmak konusunda pek istekli gözükmemişlerdir. Bu tutumları şimdi biraz değişiyor. Örneğin, NATO yeni bir “Çevik Kuvvet” geliştirmeye çalışmaktadır. Avrupalı üyeler artan bir Rus tehdidi ile karşı karşıya olduklarını kabul ettikleri ölçüde, askeri harcamalara daha fazla kaynak tahsis etmeleri gerekecektir.
Türkiye'yi NATO'ya olan bağlılığı açısından nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye'nin NATO ilişkilerinin geçmişte olduğu kadar güçlü olmadığı izlenimine rağmen, Türkiye önemli NATO sorumluluklarını üstleniyor. Nitekim, zirvede, Türkiye'nin, geliştirilmekte olan Çevik Kuvvet’e etkili bir şekilde katkıda bulunacağı ve yakın gelecekte geçici komuta görevini de üstlenmeyi planladığı anlaşıldı. Son zamanlarda Türkiye Baltık Denizi’ndeki bir tatbikata denizaltı gönderdi. Türkiye açık denizlerde güvenliği sağlamak için NATO’nun daha önceki operasyonlarında da aktif olarak yer aldı. Ben Türkiye’nin NATO’yu ciddiye almaya devam ettiğini düşünüyorum.
Size göre, genel olarak bu zirveden çıkan pozitif ve negatif unsurlar neler?
Aslında, negatifler ve pozitifler aynı olabilir. Yakın zamana kadar, NATO liderlerinin buluşmaları özenle tasarlanmış çabalar şeklinde gerçekleşiyordu. NATO'nun karşı karşıya olduğu önemli sorunlara sınırlı ilgi gösterilirken, ittifakın uyum içinde olduğu vurgulanıyordı. Siyasetin gerektirdiği zerafetten uzaklaşılmasına karşılık, tüm sorunların açıkça konuşulması yeni bir gelişmedir. İlk bakışta İttifak kargaşa içinde görünüyor. Ancak güvenlik konularının hala yönetilebilir seviyede olduğu bir aşamada olduğumuzdan, bu iyi bir gelişme olarak nitelendirilebilir çünkü İttifak'a sorunlarını çözmek ve değişen güvenlik ortamına uyum sağlamak için bir fırsat doğmuş oluyor. Bu, belki İttifakın uçurumun eşiğine getirilmesi gibi bir görünüm yaratıyor ama aynı zamanda, nasıl kurtarılabileceğini yeniden gözden geçirmemizi de zorluyor.