NATO, terör ve İsveç
NATO’nun kurulma amacı, kolektif savunma ve caydırıcılık. Bu amaç içerisinde terörizme karşı savunma ise “NATO Terörizme Karşı Savunma Askeri Konsepti”nde belirlenmiş durumda.
Konseptte terörizm ve terörizmle mücadele tanımları açık şekilde yapılmış. Bununla da yetinilmemiş, prensipler ortaya konmuş. Bu prensiplerin içerisinde “müttefiklere destek” NATO’nun kuruluş amaçlarını yansıtıyor.
Konseptte bu prensip; “her ne kadar NATO üyelerinin kendi halklarının ve topraklarının terörizme karşı korunmasında birincil sorumluluğu olsa da NATO içinde işbirliği, müttefiklerin terör eylemlerini önleme, hafifletme, yanıt verme ve bunlardan kurtulma konusundaki ulusal çabalarını artırabilir.
NATO, talep üzerine bu çabaları destekleyebilir ki, bunun için benzersiz varlıklara ve yeteneklere sahiptir” şeklinde ifade ediliyor. Terör örgütleri, her ülkeyi hedef alabilir. Keza, terörün doğasında bu var. Amacı siyasi, dini veya ideolojik hedeflere ulaşmak için baskı ve sindirmeye dayanır.
Terör örgütlerinin hedefleri dikkate alındığında, NATO üyeleri özelinde kendini en güvensiz hisseden ülke, Türkiye’dir. ASALA, PKK, IŞİD, PYD/YPG gibi uluslararası destek bulmuş tüm örgütlerin hedefidir. Bunun haricinde, ülke içerisinde anarşi yaratmaya hazır olanlarda cabası. Türkiye ne diyor ve ne istiyor? Türkiye, NATO müttefiği olarak üzerine düşen sorumluluğu her durumda yerine getiriyor.
Ancak, terörle mücadele konusunda müttefiklerinden gereken desteği ve anlayışı göremiyor. O zaman “NATO Terörizme Karşı Savunma Askeri Konsepti”nde beyan edilen işbirliği kimin için var? Bu ikilemli durum, NATO’ya da zarar veriyor. Türkiye bunun yanında NATO üyelerinin terör örgütlerini ayrıştırmasından da rahatsız. IŞİD, YPG/PYD, PKK, FETÖ birlikte mücadele edilmesi gereken terör örgütleri.
ASALA ve PKK’dan ele geçirilen silah, mühimmat ve mayınlardaki üretim menşeinin çeşitliliği her şeyi ortaya koyuyor. Yetmezmiş gibi, NATO’nun en büyük gücü ABD, önce Irak’ta sonra Suriye’de terörle mücadele adıyla terör örgütlerini “yerel güç” haline getirilip ordulaştırıyor. NATO üyesi komşumuz Yunanistan, PKK teröristlerinin eğitildiği Lavrion kampını 40 yıl sonra kapatıyor.
İnsanın “Madem NATO müttefikiyiz, 40 yıldır neredeydiniz?” sorusunu sorası geliyor. İsveç›in iç güvenlik teşkilatı başkan yardımcısının, PKK’nın İsveç›ten terör faaliyetlerine destek verdiğinin saptandığını açıkça itiraf ettiği bir süreçte, NATO zirvesi öncesinde, İsveç’in üyeliği konusunda Türkiye’ye baskı fazlasıyla hissedilir hale geldi. İsveç, üyeliği Ankara ile uzlaşı da değil, ABD’de aradı. ABD, devreye F-16 satışını soktu.
Bunların hiçbiri fayda etmez. İkna edilmesi gereken Türkiye değil, İsveç’tir. İsveç politikalarını NATO’nun müttefiklik ruhuna uygun hale getirmelidir. Türkiye, NATO içerisinde kriz yaratmıyor. Kriz yaratmanın ne olduğunu Kuzey Makedonya’nın yalnızca ismi nedeniyle 14 yıl bekletilmesi sürecinde gördük. Türkiye kalıcı müttefikliğin hangi düzlemde olması gerektiğini gösteriyor. Bunu gösterirken, yalnızca İsveç’in üyeliğini reddetmiyor, Türkiye karşısındaki terör örgütlerine NATO üyelerinin verdiği desteği de yüzlerine vurmuş oluyor. İsveç’in üyeliği şimdilik başka bir tarihe kalmış gözüküyor.