Nasıl oluyor da oluyor? Cari açık-1
Cari işlemler açığımız rekor düzeye ulaştı. Birkaç yazı cari işlemler hesabını incelemek istiyorum. Konuya uzak olanlar için bazı bilgiler verdikten sonra, cari işlemler hesabını etkileyen ana unsurları ele alacağım. Türkiye ekonomisinin özelliklerini dikkate alarak bu unsurları tartışacağım. İleride, gündem izin verdikçe, bu tür bir analizi başka önemli makroekonomik değişkenler için de yapmak istiyorum. Kısacası temel sorumuz şu: "Nasıl oluyor da oluyor?"
Cari işlemler hesabı ödemeler dengesinin iki ana kaleminden biri. Diğeri ise 'sermaye ve finans hesabı'. Cari işlemler hesabı, reel kaynaklarla ilgili işlemleri, sermaye ve finans hesabı ise bu işlemlerin nasıl finanse edildiğini gösteriyor. Reel kaynaklardan kasıt şu: 'Mallar', 'hizmetler' ve 'gelirler'.
'Hizmetler'in içinde taşımacılık, turizm, inşaat, haberleşme, finansal hizmetler ve benzeri kalemler var. Hem mallar hem de hizmetler kalemlerinde döviz gelirleri artı, döviz giderleri ise eksi işaretle yer alıyor. 'Gelirler' kaleminde ise ücretler ile doğrudan yatırımlardan, portföy yatırımlarından ve diğer yatırımlardan elde edilen kârlar ve faizler var. Bunlar da döviz geliri ve gideri şeklinde hesaplanıyor. Tüm bunların neti cari işlemler hesabını veriyor. Dolayısıyla, cari işlemler hesabı eksi değer alıyorsa, o ülkenin mal, hizmet ve gelir kalemlerinden elde ettiği döviz kazancı, o kalemler için yaptığı döviz harcamalarından düşük oluyor.
Grafik 1'de 2000-2010 döneminde Türkiye'nin cari işlemler dengesinin seyri gösteriliyor. Yine aynı grafikte enerji gelir ve giderleri dışarıda bırakıldığında ortaya çıkan 'enerji hariç cari işlemler dengesi'nin hareketleri de yer alıyor. Veriler milyon dolar cinsinden ve eksi değerler açığı ifade ediyorlar (döviz giderleri döviz gelirlerinden fazla).
Dikkat ederseniz 2001 krizi dışında hep cari açık var. Küresel krizin reel sektör üzerindeki etkilerinin şiddetli biçimde yaşandığı 2009'da ise cari işlemler açığı belirgin biçimde düşüyor. 2009 hariç tutulduğunda, 2002'den bu yana cari işlemler açığının arttığını görüyoruz. Bu gözlemler cari işlemler açığının büyüme hızı ile de ilgili olduğuna işaret ediyorlar. Bu ilişkiyi, daha da geçmişe giderek, bir sonraki yazımda ele alacağımı not edeyim.
Enerji gelir ve giderlerini dışlayıp bakınca ise resim bazı yönleriyle farklılaşıyor, bazı özellikler ise aynı kalıyor. Önce benzerlikler: Birincisi, kriz dönemlerinde cari denge ya fazla veriyordu ya da açık azalıyordu. Enerji dışarıda tutulduğunda kriz dönemlerinde cari fazla verdiğimiz daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. İkincisi, 2002'den bu yana (2009 hariç) enerji hariç cari açıkta da kötüleşme var.
Farklılık ise sanıyorum oldukça açık: Enerji dışarıda tutulduğunda cari işlemler açığımız korkutucu boyutta değil. Cari işlemler açığının rekor kırdığı 2010 yılına bakalım: Cari açığımız 48.6 milyar dolar iken, enerji hariç cari açığımız sadece 14.6 milyar dolar; üçte biri kadar. Elbette "enerji hariç cari açığımız düşük" diye rahatlamamız gerekmiyor. Sonuçta yüksek bir cari açığımız var; bu açığı finanse etmemiz gerekiyor ve bu zorunluluk da çeşitli sorunlar doğuruyor. Ama enerji hariç cari açığımızın düşük olması olgusu, daha sonraki yazılarımda yapacağım analiz açısından önemli; not etmekte yarar var.
Gelecek yazıda Grafik 1'de ortaya çıkan resmin arkasındaki nedenleri ele alacağım.