Nasıl büyüdük? Yaşlanırken nasıl büyüyebiliriz?

Ümit ÖZLALE
Ümit ÖZLALE umit.ozlale@dunya.com

Geçtiğimiz hafta büyüme verileri açıklandı ve beklentiler dahilinde %3’ün biraz üzerinde büyüdük. Endişe verici olan nokta ise büyümeyi sadece inşaat ve finansal hizmetler sırtlarken sanayinin neredeyse yerinde saymasıydı.

Bu durum da düşük ve niteliksiz büyümeye devam ettiğimizi gösteriyor. Büyüme verilerini hafta başında açıklanan enflasyon verileriyle beraber değerlendirdiğimizde ise talebi baskılayarak enflasyonu düşürme stratejisinin çok da işe yaramadığını görüyoruz. Beklentiler iyi yönetilmediği için fiyat koyucular enflasyonun düşeceğine inanmıyor. Bunun sonucu olarak da enflasyon beklediğimiz hızda düşmüyor.

Fiyat artışlarının en fazla yaşandığı kalemlerin sosyal sektörler olarak adlandırdığımız sağlık, eğitim ve buna ek olarak konut olduğunu düşündüğümüzde enflasyonu düşürmek için para politikasının tek başına yeterli olmadığını bir kez daha görmüş oluyoruz.

İşgücü ödemelerinin milli gelir içindeki payı

Bir süredir işgücü ödemelerinin milli gelir içindeki payının arttığını görüyoruz. Bu tabii ki sevindirici ama unutmamamız gereken bazı noktalar var. Hala OECD ve A.B. ülkeleri arasında en düşük paya sahibiz. Üstelik işgücü ödemelerini ücretten ibaret görmemek gerekiyor. Ödenen EYT kıdem tazminatları da bu payın içine dahil ediliyor.

Dolayısıyla işgücü ödemelerinin payının yükselmesini tamamen ödenen maaşlara bağlayamayız. Tabii bir de emek yoğun olanlar başta olmak üzere ihracatçı sektörlerdeki firmaların düşen karlılık oranlarını hesaba katmak gerekiyor. İzlenen dezenflasyon programı sonucunda döviz kuru sabit kalınca TL cinsinden ihracatta fazla bir büyüme görmüyoruz. Ücretlerdeki artış da TL bazında ihracat gelirindeki artışın üzerinde gerçekleşti.

Bu durum da işgücü ödemelerinin payını arttıran bir faktör oldu. Bunun yanı sıra pandemi ve sonrasındaki döneme kıyasla işsizlik oranı düştü. Burada da dikkatli olmakta fayda var. Geçmiş dönemlerle kıyasladığımızda, çalışan sayısı işgücü ödemelerinin milli gelirdeki payından daha fazla arttı. Özetle, işgücü ödemeleri payındaki artış Türkiye’nin giderek artan nitelikli istihdam ve ücret problemini gölgelememeli.

Yaşlanan Türkiye nasıl fırsata çevrilir?

Türkiye hızla yaşlanıyor. Eğer doğum oranlarında bir değişiklik yaşamazsak çok değil 30 sene içinde Avrupa Birliği’nin en yaşlı ülkelerinden biri olacağız. Bu durumun mevcut büyüme verileriyle ne ilgisi var diye sorarsanız bir süredir sağlık ve sosyal hizmet faaliyetlerindeki istihdam artışına bakmanızı öneririm. Bu sektörlerde son dönemde gördüğümüz istihdam artışı yapısal ve uzun dönemli bir artışın habercisi. Etrafınızda yaş almış bir akrabası için hastabakıcı, hemşire ya da yaşlı bakım merkezi arayan insanların sayısındaki artış sizin de dikkatinizi çekmiştir.

Peki burada bir fırsat penceresi var mı? Yani demografik fırsat penceresi kapandığında yeni bir pencere açılır mı? Bize bağlı! Eğer 60 yaş üstünde başarılı bir kariyeri olan insanların yarı zamanlı çalışarak tecrübelerini aktarabilecekleri iş modelleri yaygınlaşırsa neden olmasın?

Bir ya da iki kuşak öncesine göre karşılaştırdığımızda bugünün yaş almış eğitimli vatandaşlarının sağlığı ve donanımı iş dünyasına önemli katkılar vermeye müsait. Maalesef bu konuyla ilgili kamuda ya da özel sektörde henüz hiçbir yatırım yapılmıyor. Yaşlı bakım hizmetlerinin artacağı öngörülerek yatırımlar hızlandı ama 60 yaş üstü donanımlı insanların bilgi ve tecrübelerinden yararlanabileceğimiz bir çerçeve henüz geliştirilmedi.

Özetle, önümüzdeki dönemde geriatri, sağlık ve sosyal hizmetler sektöründe önemli bir işgücü ihtiyacı olacak. Belli ki Türkiye’nin istihdam deposu emek yoğun sanayi sektörlerinden emek yoğun hizmet sektörüne kayacak. YÖK’ten Milli Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na kadar birçok kuruma bu konuda önemli görevler düşüyor. Örneğin bu hizmet sektörlerindeki istihdamın nitelikli, dolayısıyla da ücretlerin yüksek olması için iyi bir mesleki eğitim verilmesi gerekiyor.

Ayrıca, önümüzdeki dönem istihdamın yükünü çekeceği belli olan hizmet sektörleri arasındaki geçişkenliği kolaylaştırmak için sosyal ve davranışsal becerilerin erken yaşlardan itibaren gençlere kazandırılması gerekiyor. Güvenceli esnek istihdam gibi modellerin de üzerinde çalışılması gerekiyor. Türkiye’nin her anlamda bir sosyal güvenlik krizine girmemesi için de bu adımları hemen atmamız lazım.

Buradan bir de politika önerisinde bulunayım: İşe BTK Akademi’nin “1 milyon yazılımcı” istihdam projesinin bir benzerini sosyal hizmet sektörleri için de düzenleyerek başlayabiliriz. Son olarak yaşlanan bir toplumun tüketim alışkanlıklarındaki değişimi de iyi analiz edip ürün ve hizmet tasarımını ona göre yapmamız lazım. Engelli teknolojilerine yatırım bunun en iyi örneklerinden biri.

Dünyada ve Türkiye’de bu sektörün çok hızlı büyüyeceğini görmek zor değil. İmalat sanayimizin de kendisine yön aradığı bu dönemde bu teknolojileri geliştirip Türkiye’yi üretim merkezlerinden biri haline getirmek hem yaşlı ve engelli nüfusumuzun rahat yaşamasını hem de ekonomide önemli bir katma değer yaratmamızı sağlayacaktır.

Son not: Türkiye’de sadece ekonomi gazeteciliğinin değil bütün basının amiral gemilerinden biri olan Dünya Gazetesi 45. yaşını kutluyor. Bütün Dünya Gazetesi ailesine bana sayfalarını açıp çözüm önerilerimi anlatma fırsatı verdiği için teşekkür ederim. Bu dönemde kolay iş değil. Dünya döndükçe Dünya Gazetesi de yaşamaya devam etsin

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sonumuz benzemesin… 09 Nisan 2025
Basit ama zor… 26 Mart 2025
Tarih tekrar eder mi? 26 Şubat 2025
TÜSİAD vs MÜSİAD 19 Şubat 2025
Devlet korur… 07 Şubat 2025