Nasıl anlatsam… nereden başlasam….
Nasıl anlatsam… nereden başlasam….Hani adettendir, her yılın son köşe yazımı, o yılın önemli olaylarına ayırmaya çalışır ve gelişmeleri, geride bıraktıklarımızı kaleme alırım. Bu yıl da aynısını yapmaya karar verdiğim an, 2016’dan bahsetmek için bir yazı dizisi oluşturmam gerektiğini düşündüm doğrusu. O kadar çok şey yaşandı ki 2016’da, hani zorlansa, rahatlıkla iki kitap yazmak mümkün olur. Ben yine usulü bozmayıp, tek yazıda hızlı bir bakış atayım istedim yine de, geride bıraktığımız bu yıla.
Nasıl anlatsam, nerden başlasam… Neler yaşanmadı 2016’da neler. Senenin hemen başında Kuzey Kore’nin hidrojen bomba test edip, tüm dünyayı ayağa kaldırdığını eminim unuttunuz bile. 12 Ocak’taki Sultanahmet Meydanı’nda IŞİD militanının üzerindeki bombayı patlatması ile yaşamını kaybeden 13 kişi hayatımıza hemen gerekli damgayı vurdu. Ve yine ocak ayında Mustafa Koç’un ani vefatı gündemimizde önemli yer tuttu. Gündem hiç boş kalmıyordu; bu kez şubat ayında Ankara’daki saldırıda 38 kişi hayatını kaybetti. Engellenemeyen terör sadece ülkemizi değil, Belçika’yı da kana buladı. Ünlü İtalyan yazar Umberto Eco’nun ölümü, neredeyse bu dolu gündemde hiç yer edinemedi. ABD Başkanı Obama’nın Küba ziyaretinin 88 yıl aradan sonra gerçekleşmesi ilginç bir olay olarak zihinlere girdi. Nisan ayında 4.5 G’ye geçilmiş olması, gündemi biraz da olsa değiştirmeye ve rahatlatmaya yaradı. Tabi bir yandan Türkiye’de yer alan Suriyeli sığınmacıların durumu konusunda AB ile yürütülen ilişkiler bir hayli ısınmış ve bir anlaşmaya varılması ile de gerginliğe dönüşmeden son bulmuştu. Mayıs ayında yeni Başbakan Binali Yıldırım’a hoşgeldiniz dedik. Filipinler ise Devlet Başkanlığı’na Demokrat Parti’li Rodrigo Duterte’yi getirirken, başkan uyuşturucu ile mücadele konusunda yargısız infazları ile gündeme bırakın oturmayı, tam anlamı ile çöktü. Haziranda ise İngiltere AB’ye hayır derken Başbakan Cameron’un istifasına, ekonomik açıdan da yeni endişelerin başlamasına işaret vermiş oldu. Aynı sıralarda Amerika’daki bar faciasında 29 yaşındaki Afgan 50 kişinin ölümüne neden olurken, Fransa’da ise kamyonlu saldırıda bir Tunus’lu 86 kişiyi yaşamdan uzaklaştırdı. Arkasında yine IŞİD vardı.
Ve temmuz ayı. Hafızalardan belki de hiçbir zaman silinmeyecek meşhur 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin ülkemizin kaderine önemli ölçüde etki etmesi mümkün olabilirdi. Bu alçak darbe girişiminin, ordu içindeki FETÖ’cü cunta tarafından planladığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sokağa çıkın çağrısıyla halkın meydanlara inmesi ile son bulması yılın en kara günü olarak tarihte yerini buldu. Aslında bu olay, hayatımızda pek çok yeni kavramın da başlangıcı olacak, belki de o günden sonra bir çok şey değişecek düşüncesi tüm halkta hakimiyet kazandı. Türkiye, milli iradeye sahip çıkarak meydanları boş bırakmazken, Beştepe’de üç partinin bir araya gelerek tarihi birliktelik pozunu vermeleri de hafızalara kazındı. Ardından Ağustos ayında Türk Silahlı Kuvvetleri IŞİD’i temizleyebilmek için mücadelelere başladı, 38 şehit verirken binlerce terör yığınayı da imha edildi. Eylül ayında Tarık Akan’ın kaybı tüm Türkiye’yi yasa boğarken, ABD Küba’ya 55 yıl aradan sonra ilk kez büyükelçi atama kararı alarak dikkatleri üzerine çekti. 15 Temmuz sonrası alınan OHAL kararı, 3 ay daha uzatılırken, İsrail Başbakanı Şimon Perez’in ölüm haberi dünyanın dikkatlerini bu yöne taşıdı. Ekim ayında Irak’ta Musul’u IŞİD’den kurtarma operasyonu sürerken, kasım ayında ABD seçimleri geldi çattı. Ve beklenenin tam aksine Trump ABD Başkanı oldu, ve daha ilk günden yeni ve bir o kadar da ilginç bir dönemin başlama sinyallerini tüm dünyaya vermeye başladı. ABD ilk kez alışılagelmiş söylemlerin dışına çıkmaya başlamıştı bile. AB Parlementosu’nun Türkiye ile süren müzakere süreçlerini dondurma kararı Kasım ayında yine yaşamımıza damga vurdu. Küba Lideri Fidel Castro’nun yaşamını kaybetmesi de öne çıkan olaylardan oldu. Aralık ayından ise aklımızda ne yazık ki en çok ardı ardına yaşanılan terör olayları kalacak görünüyor. Beşiktaş’ta ve Kayseri’deki üzücü terör saldırıları ile yaşamını yitiren onlarca asker, polis ve sivil vatandaşımız; Suriye’deki şehitlerimiz, suikasta kurban giden Rus Büyükelçi Karlov belli ki uzun süre hafızalardan silinmeyecek.
Aslında daha özeti, 2016 yılı zihinlerimizden, hafızamızdan ve kalplerimizden kolay kolay silinmeyecek ve hep belleklerimizde kalacak. Ekonomideki dalgalanmalar, doların yükselmesi gibi konular bile bunca önemli gündemin arasında çoktan kaybolurken, acaba 2017’de bizi neler bekliyor, nasıl bir yıl geçireceğiz sorusu eminim sadece bizim değil, artık tüm dünyanın kendi kendisine sorduğu bir soru halini aldı. Ekonomik kriz endişelerinin yerini, yaşam endişesinin aldığını, çok üzücü de olsa kendimize itiraf eder olduk. Umut hepimize gerekli, iyi bir yıl geçirmeyi dilemek ise boynumuzun borcu. Herkese güzel bir yıl dilerken, barış ve huzur dolu bir sene olmasını tüm içtenliğimle temenni ediyorum.