Nakit akışı nasıl yönetilir?

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Fatih KURAN - Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı

Bir şirketin veya bir projenin performansını ölçmenin en iyi ve doğru yöntemi nakit akış tablosu üzerinden yapılacak analizlerdir. Gelir tablosu ve bilanço muhasebesel esaslara göre düzenlenir. Oysa nakit akışı fiili durumu yansıtır. Gerçek anlamda para girişleri ve çıkışları üzerinden değerlendirme yapmanıza imkân sağlar. Nakit akışı, aynı zamanda şirket değerlendirmesinde kullanılan ve en kabul gören yöntemdir. (İskontolu nakit akış yöntemi ile şirket değerlemesi)
Nakit akışını yönetmek için öncelikle ileriye dönük tahminler yapmak gerekir. Faaliyet sürecinde yapılacak tahminler içinde her zaman en zoru satış üzerine yapılacak olanlardır. Özellikle oturmamış ve rekabetin yoğun, değişken dinamikleri olan pazarlarda satış tahmini yapmak daha da zorlaşır. Şirketler, yeni bir ürün sunma veya yeni bir proje içindeyse tahmin yapmak daha zordur. Sağlıklı geçmiş dönem satış verileri, ileriye yönelik tahmin yapmayı kolaylaştıracaktır. Satış veya gelirlerde olduğu gibi giderlerle ilgili de tahminler yapmak gerekir. Satıştakinin tam tersi olarak rekabetin yoğun olduğu çok sayıda alternatif tedarikçinin bulunduğu ortamlarda tahmin yapmak nispeten daha kolaydır. Tedarik edilen mal dövize endeksli ise kur artışlarındaki potansiyel riskler de nakit akışında dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda olası maliyet artışlarının satış fiyatlarına hangi nispette ve ne kadar zaman içinde yansıtılabileceği de analiz edilmelidir. Genelde şirketler devalüasyondan kaynaklı maliyet artışlarını özellikle rekabetin yoğun olduğu zamanlarda ancak aylar sonra ve kademe kademe fiyatlarına yansıtabiliyor. Ayrıca alacakların, borçların vadeleri ve stoklar ile ilgili yapılacak tahminlerin de nakit akışına önemli etkisi vardır.
Faaliyet aşamasından sonra şirketlerin yatırımları ile ilgili tahminler yapması gerekir. Olası maliyet artışları ve gecikmeler bu aşamanın en kritik noktalarıdır. Pek çok yeni yatırımda gecikmeler ve maliyet artışları yaşanmaktadır. Bu bakımdan özellikle yüklenici şirketler ile yapılacak anlaşmaların sabit maliyetli anahtar teslim olmasında fayda vardır. Aynı zamanda yüklenicin beklenen performansı zamanında sağlayamamasına karşı özellikle içinde maktu tazminat hükümleri bulunan anlaşmalar yapılmalıdır. Maktu tazminat parasal değeri önceden daha sözleşme aşamasında belirlenmiş ceza ödemeleridir. Ne kadar gecikileceğine bağlı olarak yüklenicinin ödemesi gereken tazminat tutarı önceden belirlenmiş ve taraflar üzerinde anlaşma sağlamıştır. Yine yatırım aşamasında olan şirketler için özellikle yatırımlarına koymaları gereken sermaye tutarının hazır tutuluyor olması gerekir. Özellikle kriz dönemlerinde pek çok projede yatırımcılar sermaye sıkıntısı yaşayabilmektedirler. Yatırım projeleri ile birlikte projenin faaliyetini sürdürülebilmesi için gerekli işletme sermayesi ihtiyacı da birlikte düşünülmelidir. Tecrübelerim, “Kervan yol üzerinde düzülür.” mantığı ile pek çok projede işletme sermayesi ihtiyacının dikkate alınmadığı üzerinedir.

Son aşamada ise şirketleri finansal edimleri ile ilgili yapması gereken anapara ve faiz ödemelerinin nakit akışına yansıması dikkate alınmalıdır. Nakit fazlası olan şirketler için mevduat ve hazine bonosu faiz gelirleri gibi ekstra finansal gelirler söz konusu olabilir. Bu aşamada dikkate alınması gereken hususlar değişken faizli borçlanmalarda faiz artışı riskinin yansımaları ile döviz bazında borçlanmalarda kur artışının potansiyel etkileridir. Aktif ve pasif yapısı dengeli olan bir başka deyişle en az borcu kadar döviz alacağı olan şirketlerde kur riski minimum seviyededir veya yoktur diyebiliriz. Şirketin nakit akışına uygun yapıda ve vadede borçlanıp borçlanmadığının nakit akışına etkisi çok fazladır.

Faaliyet, yatırım ve finansal yükümlülüklerin hepsini dikkate alarak oluşturulan tahmini şirket nakit akışı şirketlerin önünü görmesine imkân sağlayacaktır. Bu çalışmayı yapmayan şirketlerin durumu sağanak yağışta silecekleri olmadan araç kullanmaya çalışan sürücünün durumuna benzer. Nakit akış tahmini yaparken önemli unsurlardan en önemlisi dinamik bir finansal model oluşturmak sureti ile satışların, giderlerin, faizin ve kurun farklı şekilde gerçekleşme olasılığını dikkate alan senaryolar oluşturabilmektir. Nakit akışı üzerinden stres testi yapıp olası en kötü durumlarda bile şirketin özellikle borç geri ödeme kabiliyeti ölçülmelidir.

Bütün bu analizlerden sonra şirketin ileriye yönelik nakit fazlası veya açığı olduğu tespit edilecektir. Nakit fazlası var ise atıl paranın nasıl en iyi şekilde değerlendirilebileceği düşünülmelidir. Kısa vadede farklı finansal enstrümanlarda değerlendirilebileceği gibi daha uzun vadede farklı yatırımlar içinde kullanılabilir. Şirketler özellikle de kriz dönemlerinde nakdin şirketin can suyu olduğunu ve güvence amaçlı bir miktarının mutlaka elde tutulması gerektiğini unutmamalıdır. Tam tersi nakit açığı olan şirketler ise nakit akış analiz çalışmasını makul bir süre önce yapmışlar ise yumurta kapıya dayanmadan kaynak ihtiyaçlarını çok daha makul koşullarla planlama ve kullanıma hazır hale getirme imkânına sahip olurlar. Bütün bu yapılan çalışmalar kurumsal risk analizi ve yönetiminin önemli bir parçasıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar