Müzik dinlemek hobi midir?
İş başvurularında adayların cevaplaması istenen sorulardan birisi de “Hobileriniz nelerdir?” olur. Eğitimlerde katılımcılara verdiğim anketlerde de bu soruyu çok sorarım. Bu soruya verilen cevaplar hep ilgimi çeker. Bu cevaplarda en çok eğlendiğim ise, “Hobim, müzik dinlemek, kitap okumaktır” türü olanlarıdır. O zaman “Yok artık!!! İyi ki yemek yemek, su içmek, uyumak falan dememiş.” derim. Peki o zaman “Hobi nedir? Ne hobidir, ne değildir? Hobi neden önemlidir? Neden iş başvurularında hobi sorulur?” sorularına yanıt vermeye çalışayım.
Hobi nedir?
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre(şimdilik, eğer değiştirmezlerse (!)) “hobi”, İngilizce “hobby” sözcüğünden geliyor, “uğraşı” demektir. Merriam Webster sözlüğü ise “hobby” sözcüğünü şöyle tanımlıyor: “Bir kişinin rahatlamak amacıyla işinin dışında takıldığı uğraşı”.
Bu tanımlardan hareketle hobi olayına baktığımızda birkaç köşe taşından söz edebiliriz. Birincisi, hobinin, kişinin mesleği dışında bir şey olmasıdır. Bu durumda bir piyanistin “Benim hobim, piyano” demesi pek anlamlı olmaz; postacının, izinli gününde şehri dolaşması gibi bir şey olur.
Bir diğer köşe taşı olarak, rahatlamayı alabiliriz. Hobi dediğiniz şey kişiyi rahatlatmalıdır. Örneğin, tenis hobisi olan birisi, her kaybettiği maç sonrası iki gün hasta yatıyorsa, o, hobi olmaktan çıkar. Bir diğer önemli köşe taşı ise, uğraş meselesidir. Kişi hobisiyle meşgul olur, uğraşır. Başka bir değişle iş dışında rahatlamak için de bir çaba gerekir. İşte bu nedenle, yukarda belirttiğim “müzik dinlemek, kitap okumak” konusu bu filtreye takılır. Hobide edilgenlik yoktur, eylem vardır.
Hobi neden önemlidir?
Kişinin rahatlamaya ihtiyacı vardır. Her zaman yaptığı bir işin dışında bir şeyle uğraşması kişiyi rahatlatır. Örneğin, bütün gün binbir dertle uğraşmış, “Artık gemilerimizi yaktık, bu yoldan dönüş yok” diye stratejik kararlar vermiş bir genel müdür düşünün. Eve geldiğinde uğraştığı model gemi yapımı onu müthiş rahatlatacaktır. Ya da bütün gün kanunların yorumu ile cebelleşmiş bir yargıcın, eve geldiğinde kanununu dizine oturtup alıp çalması ruhunu, vicdanını dinlendirecektir.
Hiç bir iş yapmadan bir kenara oturan kişinin canı sıkılır. (Ya da ben öyle biliyorum (!)). Canı sıkılan kişi mutsuzdur, çevresini de mutsuz kılar. Ama hobisi olan kişinin canı sıkılmaz. Hobisi olmayan kişi, çoğu kez yalnızlık çeker.
Hobisi olan kişinin yalnız kalma diye bir derdi yoktur; hobisi, onun çok önemli bir yoldaşıdır. Hobi, kişiyi geliştirir, ona yeni bir boyutlar ekler. Olayları değişik açılardan görme becerisi kazandırır. Örneğin, çocuklukta kazanılmış hobiler, karakter oluşumunda katkı sağlar. Ya da hobi olarak sporla uğraşan birisinin dayanaklılık katsayısı yükselir. Bu nedenle iş başvurularında kişilere hobileri sorulur.
Hobi, iş yaşamı için de yararlı bir şeydir. Örneğin, bir satıcı düşünün; bir aday müşteriye ziyarette bulunuyor. Müşterinin odasına girdiğinde duvarda yakaladığı bir büyük balıkla adamın bir resmini görüyor. Rastlantının güzelliği, satıcının da hobisi balıkçılıktır. Müşteri adayına “Nasıl bir olta kullandınız?” diye başlayan bir konuşmada ortam çok olumlu olacaktır.
Sonuç
Hobi, ciddi bir iştir; yan gelip yatma işi değildir. Ciddi yatırım ve uğraş ister. Bu nedenle müzik dinlemek, kitap okumak, bana göre, hobi sınıfına girmez. İş başvurularınızda bunu kullanırken dikkatli olmalısınız.
Her uygar kişinin bir ciddi hobisi olmalıdır. Acımasız rekabetin yaşandığı, ciddi bir savaş meydanından kendinizi eve attığınızda ruhunuzdaki yaralarınızı saracak, sizi rahatlatacak bir uğraşa ihtiyacınız olacaktır. Hobiniz sizi tedavi edecektir.
İkide bir önünüze mutsuz suratıyla gelip “Benim canım sıkılıyor” diyen bir çocuk istemiyorsanız, çocuklarınızın bir hobi kazanması için küçük yaşta çaba gösteriniz.
Eğer ciddi bir hobiniz varsa, ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Eğer bir hobiniz yoksa, hemen edinin. Eğer hobiniz olursa, emekliliğinizde eşinizin ikinci kaynanası durumuna düşmezsiniz.