Mutsuz ev kadınları ve dolar
Geçtiğimiz hafta Asya seansında sert bir satışla beraber doların TL karşısında 4 seviyesini aşması ile Japon ev kadınlarının pozisyonları bir kez daha gündeme geldi.
TL faizlerinin getirisi daha yüksek olduğundan yenlerini bozarak TL pozisyonu alan bu yatırımcıların ana varsayımı TL’ye geçtikleri tarih ile yenlerini geri aldıkları tarihteki kurun çok fazla değişmeyeceği. Daha önce bu konuyu yine DÜNYA Gazetesi’nde gündeme getirmiştik. Grafikte söz konusu pozisyonların son durumu var. Beyaz renkle gördüğünüz uzun pozisyonların büyüklüğü; 391302 kontrat, sarı renk ise kısa pozisyonlar; 23685 kontrat. 2017 Ocak ayında 29.80 civarında olan TL/Yen paritesinin 26.60 seviyesine gerilemiş olması bu işlemin uzun tarafında bulunan yatırımcıların üzerinde baskı olduğunu düşünmemizi sağlıyor. Ve elbette parite ters yöne hareketini şiddetlendirdiğinde stopların çalıştığını görüyoruz. Bu nedenle uzun pozisyonlar daha makul seviyelere inene kadar habersiz ve sert hareketler görmeye devam edebiliriz. Öte yandan bizi de ilgilendiren bir diğer gelişme Libor oranlarında yaşanan yükseliş. Elbette her FED faiz artışı Libor’a yansımak zorunda ve bu gerçekleşiyor. Ancak dikkatli baktığımızda artışın çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Ve bu durum Libor-OIS spreadinde kendisini gösteriyor. Bu göstergenin teknik özelliklerinden bahsetmeyeceğim. Oranın yükselişinin altında birkaç gerekçe var. En önemlisi ABD vergi reformu ile yurtdışında yani Avrupa ve Asya bankalarında tutulan dolar bazında fonların artık ABD’ye geliyor olması. Bu ABD’li şirketlerin daha önce Avrupa ve Asya’da aldıkları şirket tahvillerini de sattıkları anlamına geliyor. Dolayısı ile yeni bir fonlama kaynağı bulmaya çalışan bankalar daha yüksek seviyelerden borçlanmaya çıkmış durumda. Ancak önemli bir rakipleri var. Vergi indirimi sonrası bütçe açığı büyüyen ABD devleti yani hazinesi. Hazine de önceki yıllara oranla daha fazla borçlanıyor yani dolar talep ediyor. Bu durumda maliyetler yükseliyor. Tek başına bu dinamik dolar fiyatını yükseltecek bir gelişme. Ancak swap piyasasında ve ratingi düşük şirket tahvillerinde benzer bir sıkışıklık görmüyoruz. Zira bu sıkışıklık 2008 krizinde olduğu gibi bir krizden ziyade yapısal değişimlerden kaynaklanıyor. Yani bankalar birbirine borç vermekten çekindiği veya şirketler yeterince kaynak bulamadığı için yükselen oranlardan daha farklı bir durumla karşı karşıyayız.
Enflasyonun hızlanacağı ve FED’in de buna tepki vereceği bir ortamda Dolardaki yükselişin devamı beklenebilir. Konu yönü tespit etmekten ziyade gerek Libor gerekse dolarda kendimizi korumak için pek çok ürün olmasına rağmen neden riski taşımakta ısrar ettiğimiz olmalı.