Müşteriye para iadesi
İhracatçımız yurt dışından gelen müşterisine ürününün satış bağlantısını yapmış, ürünü ve iş için ürünün beraberinde istenilen diğer aksesuarların bir kısmını da üretmiş. Müşterinin talebi üzerine de bazı aksesuarları üretmemiş.
Satışın ödeme şekli de akreditif olarak anlaşılmış. Ancak, akreditif metni içerisinde “Partial shipment allowed / Kısmi yüklemeye izin verilir" ifadesi olmadığından üreticimiz müşterinin talebi üzerine ve yüklemenin gecikmemesi için akreditif metnine uygun belgeleri tüm satış bedeli üzerinden hazırlayarak bankaya vermiş. Doğal olarak da yüklemesini yapmadığı ürünlerin de mal bedellerini akreditiften tahsil etmiş.
Bu işlem, müşteri ile karşılıklı mutabakat sonucu ile yapıldığından, ahlaki bir sorun ile karşı karşıya değiliz. Zira, fazladan tahsil edilen bu bedel karşılığında daha sonra bedelsiz olarak malzeme gönderilmesi veya başka bir siparişte bu kadar indirim yapılması için prensipte anlaşmaya varılmış.
Buraya kadar sorun yok. Ne zaman müşteri “Ben bu parayı geri istiyorum" demiş, işte o zaman işletmede kriz baş göstermiş. Paranın nasıl ve ne şekilde müşteriye geri ödenebileceği veya ödenmesi gerektiği konusunda rivayetler ve öneriler dolaşmaya başlamış.
Muhasebeci “%20 kurumlar vergisini kesip nakit ödeyelim" diye bir öneri getirmiş. Satış temsilcisi de “Bu insanlar iyi müşteri, ileride oluşabilecek ticaretin önünü açmak için böyle bir kesinti yapmak uygun olmaz" demiş. Bilgisine güvendikleri bir dostlarına sormuşlar onun fikri de kesinti yapılmaması olmuş. Ancak, muhasebecinin de önerisini dikkate alarak, ödenecek bu miktarın kazanç hanesinden çıkarılabilmesi için, karşı taraftan bir hata raporu alınmasını ve paranın bu hata raporu çerçevesinde “Garanti karşılığı geri ödeme" olarak yapılması seçeneğini önermiş.
Siz olsanız ne yaparsınız?
Önerilen her üç seçenek de geçerli seçenekler.
Muhasebecinin “Vergi kesilerek ödeme yapılması" önerisi prensip olarak makul amma kesinti oranı rahatsız edici. Çünkü işletmelerin gerçekte ödedikleri kurumlar vergisi oranı, genellikle yasal limitin oldukça altında kalıyor. Dolayısıyla da bu seçenek kullanılacaksa, işletmenin ödediği kurumlar vergisi oranı ne ise ödenecek paradan, o oranda kesinti yapılarak ödenmesi daha uygun bir davranış olacaktır.
Satış temsilcisi de doğru düşünüyor. Çünkü bir kesinti yapılarak eksik ödeme yapılması ve müşteri memnuniyetinin önünün kesilmesi, ileride oluşabilecek satış bağlantılarının da önünü kesecektir. Amma bu durumda ödenecek bedelin muhasebeden nasıl çıkış yapılacağı, kurallara bağlı muhasebeciden veto görüyor. Başka bir bilenin önerisi, bu miktarın ortaklardan birisinin üzerine çıkış yapılması ve sonra bunun halledilmesi oluyor. Bunu da ortaklar “Bunu düşünmemiz gerekir" diyerek öteliyorlar.
Hata raporu alınması seçeneği, biri satış temsilcisinden ve diğeri üretim müdüründen olmak üzere iki kere veto görüyor. “Sağlam giden ürünümüze böyle bir rapor aldırıp, tescilli bozuk yapılmamalı" deniliyor ki çok haklılar.
Her üç seçenek de geçerli ve uygulanabilir. Hangisinin uygulanabileceği firmanın kurumsal ve ortaklık yapısına, müşteri ile olan geleceğe yönelik beklentilere ve muhasebecimizin, yasal çerçevede kalmak kaydıyla, esnek uygulamalara ne kadar uyumlu olduğuna bağlıdır.
Seçim sizin…