Mükemmel fırtına…
Doların engellenemez yükselişi devam ediyor. Beklentilerden çok yüksek gelen dayanıklı mallar verisi ve şahin FOMC tutanaklarını arkasına alan DXY dolar endeksi 102 ile 2002 sonundan beri gördüğü en yüksek seviyeye yaklaştı. İtalya’daki kritik referandum öncesi son dönemeçte “hayır” görüşünün ağırlık kazanmaya başlaması avroyu zayıflatarak dolardaki yükselişi destekliyor.
Doların yükselişinin ne kadar kadar devam edeceği konusunda piyasalarda görüş birliği yok. Geçmiş dönemdeki büyük hareketlerin incelenmesi dolardaki yükseliş döngüsünün 6 - 7 yıl, gerileme döngüsünün ise 9 -10 yıl civarında sürdüğünü gösteriyor.
Geçmişin tekrarlanabileceğine inanan bazı uluslararası yatırım bankaları 2013 yılında Fed’in tetiklemesi ile başlayan mevcut döngünin 2019 yılıma kadar devam edebileceğini ve DXY dolar endeksinin 120 seviyesine kadar yükseleceğini tahmin ediyor.
Uzmanlar Trump döneminde doların yükselmeye devam etmesini sağlayacak dört temel dinamik görüyor. (i) Vergi oranlarının indirilmesi, altyapı yatırımları gibi nedenlerle hızlanan büyüme ve yükselen enflasyonun ABD faizlerini yukarı itmesi;
(ii) Avrupa ve Japonya’nın büyümede aşağı yönlü riskler nedeniyle genişleyici para politikasına devam etmesi;
(iii) Vergi avantajı nedeniyle ABD’li şirketlerin yurtdışında tuttuğu 2,5 trilyon doların bir kısmını geri getirmesi;
(iv) Son yedi yılda dolar cinsi açık pozisyonu sürdürülemez boyuta ulaşan şirketlerin dolar talebindeki artış.
Trump hükümeti ile ilgili endişelerin abartıldığına inanan karşıt kamp ise dolardaki yükselişin bir süre sonra ABD’nin büyümesini ve enflasyonunu aşağı çekeceğini ve Fed’in faiz artışını yavaşlatacağını öngörüyor. Son 20 yılda giderek küreselleşen dünyada Trump’ın gelişmekte olan ülkelerle ilgili korumacı tedbirleri hayata geçirebileceğine de inanmıyorlar.
Hangi kampın haklı çıkacağını henüz bilmiyoruz. Ancak Türkiye piyasalarını önümüzdeki aylarda zor koşulların beklediğini görüyoruz. Milli gelirin %5’ine yaklaşan cari açığı ve %30’a yaklaşan finansal olmayan şirketlerin açık döviz pozisyonu ve zayıf kurumsal yatırımcı tabanı ile Türkiye ekonomisi ve piyasaları küresel risk iştahındaki bozulmaya karşı kırılgan durumda.
Merkez Bankası’nın geçen hafta beklentilerden daha şahin davranarak haftalık repo faizini 50 baz puan, marjinal fonlama faizini 25 baz puan artırmasına rağmen Türk lirasının en çok değer kaybeden gelişmekte olan para birimi olmaya devam etmesi bizi endişelendiriyor.
15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Türk lirası dolara karşı %15 değer kaybederek en kırılgan gelişmekte olan para birimi oldu. Borsa İstanbul aynı dönemde %23 değer kaybı ile en kötü ikinci piyasa konumunda. Uzun dönemli devlet iç borçlanma senetleri ve avro - tahvillerde de kırılgan beşli kulübünün üyesiyiz.
Dolardaki yükselişe ve mali piyasalardaki sert satışlara rağmen Türkiye ekonomisinde sert iniş riski görmüyoruz. Türkiye ekonomisi 2009 sonrasında irili ufaklı pek çok şok karşısında rüştünü defalarca ispatladı. Ancak bu küresel dalgaya çok yüksek bir döviz açık pozisyonu ile girmemiz bizi endişelendiriyor.
ABD dolarının ve faizlerin eski zirvelerini zorlayabileceği potansiyel bir mükemmel fırtınadan asgari hasarla çıkmak için gerekli olan güçlü bir hükümete ve tecrübeli ekonomi kadrolarına sahibiz. Tek ihtiyacımız olan 2002 - 2008 dönemindeki fabrika ayarlarına dönerek önceliği yeniden ekonomiye vermek.